Türk ve Altay mitolojisindeki zengin pantheonunun en heybetli figürlerinden biri, bakır tırnakları ve altın kanatlarıyla süslenmiş Öksökö’dür. Sağ kanadıyla Güneş’i, sol kanadıyla Ay’ı kavrayarak yaşam ağacının tepesinde konumlanır. Tanrı Ülgen’in sembolü olarak kabul edilir ve gökten yıldırımlar indirir. Gökün kapısını beklerken, gece ve gündüzü, aydınlık ile karanlığı simgeler, evrendeki çiftli zıtlığı temsil eder.
Öksökö, Türk ve Altay kültürlerindeki derin köklere sahip bir sembol olup, tarih boyunca çeşitli medeniyetlerin ve devletlerin bayraklarında ve armalarında yer almıştır. Selçuklu Devleti’nin bayrağında ve armalarında görüldüğü gibi, günümüzde Arnavutluk bayrağında da bu simgeye rastlanır. Öksökö’nün ölümsüzlük suyunu içtiği efsanelerle çevrili olup, Türk mitolojisinin ve geleneklerinin önemli bir parçasıdır.
Devlet Kuşu: Göksel Hâkimiyetin Simgesi
Osmanlı tarihinde, “Devlet Kuşu” olarak bilinen “Hüma Kuşu” veya “Şahlık Kuşu”, hâkimiyetin göklerden geldiği inancının bir yansımasıdır. Gölgesinin bir insanın başı üzerine düşmesi, o kişinin dünyada büyük başarılar elde edeceğine ve hâkimiyete ulaşacağına işaret eder. Azerbaycan efsanelerinde, “Devlet Kuşu”nun omzuna konmasıyla padişah seçileceği şeklinde yaşayan bir inanç hâlâ devam etmektedir.
Ayrıca Hüma Kuşu, Osmanlı mimarisinde ve süslemelerinde de sıkça kullanılmıştır. Efsaneye göre, Hüma Kuşu’nun tüylerinin dökülerek yere düştüğü yerde zenginlik ve bolluk oluşur. Bu yüzden Kuş Halı olarak da bilinmektedir. Osmanlı Devleti’nin yükseliş döneminde, Hüma Kuşu sembolü büyük bir önem taşımıştır ve bu sembolün kullanılması gücün ve zaferin bir simgesi olarak görülmüştür. Ayrıca Hüma Kuşu, Osmanlı ordusunun bayrağında da yer almış, zaferlerde sıkça kullanılmıştır.
Osmanlı padişahları da kendilerini bu sembolle özdeşleştirmiş ve kuş şeklindeki taçlar kullanmışlardır. Günümüzde Hüma Kuşu, Osmanlı Devleti’nin büyük bir mirası olarak hala hatırlanmakta ve kültürel semboller arasında yer almaktadır.
Çiftbaşlı Kartal: Evrenin Ulu Koruyucusu
Avrasya bölgesindeki pek çok kültür tarafından benimsenen çiftbaşlı kartal, Sümerler ve Hititlilerden günümüze uzanan köklü bir figürdür. Sümerler’den başlayarak Akadlara, Asurlulara, Bizanslara ve Türklere kadar uzanan bir mirasa sahiptir. Anadolu’dan Orta Asya’ya kadar yayılan bu sembol, gökyüzü ile yer arasındaki çelik kapının bekçisi olarak kabul edilir.
Kartal, Türkler için ululuk ve yüksekliğin simgesidir. Geleneksel olarak kılıç kabzalarında ve Türk Polis teşkilatının armasında yer alır. Çiftbaşlı kartalın kökeni ve anlamı hakkında tam bir fikir birliği olmamakla birlikte, günümüzde birçok ülkenin bayraklarında ve armalarında bu sembolün görülmesi dikkat çekicidir.
Aynı zamanda Türk bayrağında da yer alan bu sembol, Türklerin gurur duyduğu bir ulusal semboldür. Kartalın güçlü ve mağrur duruşu, Türklerin tarihi geçmişindeki savaşçı ve cesur ruhunu temsil eder. Bu sebeple, kartal sembolü sadece Türklerin değil, aynı zamanda dünya çapında da güç, zafer ve özgürlük sembolü olarak kabul edilir.
Kartalın çift başlı oluşu da ayrı bir anlam taşır. Bu, hem Doğu hem de Batı kültürlerine atıfta bulunur ve Türklerin Asya ile Avrupa arasındaki köprü konumunu simgeler. Ayrıca, Türk Devletlerinden Osmanlı İmparatorluğu’nun da çift başlı kartalı kendi armalarında kullanmış olması, bu sembolün önemini ve manasını güçlendirir.
Günümüzde, Türklerin ulusal kimliğinin bir parçası olan kartal sembolü, birçok alanda kullanılmaya devam etmektedir. Spor takımlarının logolarından, hava yollarının armalarına kadar çeşitli yerlerde bu sembolü görmek mümkündür. Ayrıca, kartalın Türk toplumundaki önemini vurgulayan bir atasözü de bulunmaktadır:
“Yüzünü güneşe dön, şahin gibi öl.”
Kısacası, Türkler için kartal sadece bir kuş değil, aynı zamanda bir semboldür. Ululuk, yükseklik ve güçle özdeşleşen bu sembol, Türk kültüründe önemli bir yer tutmaya devam etmektedir.
Etimoloji: Göksel Yaratıcılığın İzleri
Öksökö’nün adı, Türk mitolojisindeki derin köklere ve göksel yaratıcılığa işaret eder. “Ök” kelimesi “ana” veya “yaratıcı”yı, “sökö” ise “söken” veya “kemik” anlamlarını taşır. Moğolca’da ise “ögsöh” kelimesi tırmanmak ve yükseğe çıkmak anlamına gelir. Bu etimolojik izler, Öksökö’nün evrensel ve göksel bir varlık olarak kabul edilmesine katkı sağlar.
Bu evrensel ve göksel varlık, Türk mitolojisinde yaratılan her şeyle bağlantılı olarak düşünülmüştür. Öksökö’nün varlığı, her şeyin başlangıcına ve yaratılışına işaret eder. Aynı zamanda, yaşam döngüsünün ve doğanın dönüşümünün de temsilcisi olarak görülür.
Öksökö’nün yaratıcılığı, Türk halk inancında oldukça önemlidir. Onun sayesinde doğa ve yaşam güçlenir, bereketlenir ve dönüşür. Öksökö’ye yapılan dualar ve verilen kurbanlar, bu evrensel gücün insanlarla olan bağını ve önemini gösterir.
Türk mitolojisinde Öksökö’nün adı bazen Kadınefendinin onurificesi olarak da kullanılır. Kadınefendi, Türk mitolojisinde yaratıcılık ve doğurganlığın sembolü olarak görülür. Öksökö de, onunla aynı anlamları taşır.
Öksökö’nün yaratıcılığı ve evrensel gücü, insanların hayatına etki eden çeşitli alanlara da yansımıştır. Örneğin, çobanlar ona sürülerinin sağlık ve bereket için dua ederler. Tarımla uğraşanlar, toprakların verimli olması için Öksökö’ye dualar ederler. Ayrıca, hangi alanda olursa olsun, insanların başarılı ve bolluk dolu bir hayat sürdürmeleri için Öksökö’nün yardımına güvenirler.
Sonuç olarak, Öksökö’nün adı Türk mitolojisindeki derin köklerinin yanı sıra, yaratıcılığı ve evrensel gücüyle de insanların hayatında önemli bir yere sahiptir. Onun varlığı, insanların hayatının her alanında hissedilir ve onunla bağlantılı olarak yaşama sevinci ve umudu beslenir.
Sonuç: Göksel Varlık Öksökö
Türk ve Altay mitolojisinin önemli bir figürü olan Öksökö, göksel hâkimiyetin sembolü olarak kabul edilir. Çiftbaşlı kartalın ululuk ve yükseklik timsali olarak kullanılması, Türk kültüründe derin bir iz bırakmıştır. Günümüzde bile birçok ülkenin bayraklarında ve armalarında bu sembolün görülmesi, Öksökö’nün evrensel ve zamansız niteliğini vurgular.
Türk mitolojisi ve Altay mitolojisi hakkında bilgi edinmek için aşağıdaki kitaplar önemli kaynaklar olabilir:
- “Türk Mitolojisi” – Prof. Dr. Ahmet Taşağıl
- “Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük” – Celal Beydili
- “Türk Söylence Sözlüğü” – Türk Kültürü Araştırmaları Dergisi Yayınları
- “Türk Mitolojisi” – Ziya Gökalp
- “Türk Mitolojisi ve İkonografisi” – Prof. Dr. Reşit Rahmeti Arat
- “Türk Mitolojisi El Kitabı” – Prof. Dr. Serdar Öztürk
- “Türk Mitolojisi ve Folkloru” – Prof. Dr. İsmail Hakkı Uzunçarşılı
- “Altay Türklerinde Mitoloji” – Prof. Dr. Mahmut Goloğlu
- “Türk Mitolojisi ve İnançları” – Ahmet Hakan Şişman
- “Türk Dünyası Mitolojisi” – Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu
Bu kitaplar, Türk mitolojisi ve Altay mitolojisi hakkında geniş kapsamlı bilgiler içermekte olup, araştırmalarınıza başlamak için uygun kaynaklar olabilir.