Zemzem Suyu
Zemzem suyu, İslam mitolojisinde ve tarihinde önemli bir yere sahip olan efsanevi bir içecektir. Bu kutsal suyun hikayesi, binlerce yıl öncesine dayanır ve çeşitli mitolojik ve tarihsel kaynaklarda anlatılır. Zemzem suyunun etrafında dönüp duran efsaneler ve gerçekler, insanların dikkatini çekmiş ve onun sembolik anlamlarını araştırmalarına neden olmuştur.
Zemzem suyu, Suudi Arabistan’ın batı bölgesinde yer alan ve Müslümanlar için en kutsal şehir olan Mekke’de hacıların susuzluğunu gideren kutsal bir su olarak Müslümanlar tarafından kabul ediliyor. Bugün Zemzem kuyusu, Kabe’nin (Müslümanlar tarafından Tanrı’nın Evi olarak bilinen, siyah ve altın renkli bir örtüyle zarif bir şekilde örtülmüş küp yapı) birkaç metre doğusunda yer almaktadır ve 35 metre derinliğindedir.
İslam geleneğine göre (Kuran’ın ‘İbrahim’in Hikayesi’ 14. Bölüm) kuyunun hikayesi, babası tarafından ıssız bir çölde bırakıldıktan birkaç gün sonra susuzluktan ağlayan Hz. İbrahim’in küçük oğlu İsmail’e kadar uzanır. (Mekke) annesi Hacer ile birlikte. Hikayede Tanrı, İbrahim’e ikisini de orada kendi merhametine bırakmasını emretmiş ve hem o hem de Hacer, Tanrı’nın kendileri için bir görev olduğuna olan derin inançları nedeniyle bunu kabul etmişlerdi.
İbrahim Tanrı’ya dua etti ve şöyle dedi:
“Ey Rabbimiz! Ben, çocuklarımdan bir kısmını, namazlarını kılsınlar diye (Senin Beyt-i Haram’ın yanında) ekilmez bir vadiye yerleştirdim. O halde insanlardan bazılarının kalplerini onlara karşı sevgiyle doldurun ve onlara meyvelerle rızık verin ki şükretsinler.” (Kuran, 14. Sûre: 37. Ayet).
Hacer, yiyecek ve içecek malzemelerini tükettikten sonra, sıkıntılı oğluna su bulmak için Al Safa ve Al Marwa’nın dağlık tepeleri arasında kavurucu sıcakta 7 kez çılgınca koştu, ta ki ayaklarıyla yeri ovalamaya başlayana ve mucizevi bir pınar pınarı çıkarana kadar. tatlı su ortaya çıktı. Çölde ne kadar kalacağını bilemediği için suyun bitmesinden korkan Hacer, pınarın çevresine kum ve taşlardan bariyer yapmaya başladı ve sürekli ‘Zomé Zomé’ anlamına gelen kelimeyi tekrarladı. Arapça’da suyunu muhafaza etmek için ‘kendini zapt et, kendini zapt et’ demektir.
İbrahim sonunda geri döndü ve sevinciyle sadece oğlunun ve karısının hayatta olduğunu değil, aynı zamanda Tanrı’nın dualarını yanıtladığını ve bölgenin yaban hayatını, kuşları, mahsulleri, Yemen’den gelen insanları ve buraya yerleşmeyi seçen gezginleri cezbettiğini gördü.
Rivâyete göre Hz. İbrahim eşi Hacer’i ve oğlunu yalnız bırakarak ülkesine geri döndüğünde su bulamayan eşi sususluktan tepeler arasında koşarak su aramış ve nihâyet gelen ilhamla ayağını yere vurduğunda oradan su çıkmıştır. Bunun üzerine sağa sola dağılan suyun kaybolacağından endişe ederek Zem-Zem (Dur-Dur) diye bağırmıştır. Etrafını çevirerek birikmesini sağlamıştır.
Daha sonra oğlu İsmail’in yardımıyla Allah’ın emrini yerine getirerek kuyunun birkaç metre uzağında, ilk olarak Adem tarafından yaptırılan ve daha sonra o dönemde gelen küresel tufanla yıkılan Allah’ın evini (Kabe) yeniden inşa etti. Nuh’un peygamberliğiyle ilgili.
Allah, İbrahim’e, daha sonra Mekke’de doğup büyüyen ve İsmail’in soyundan gelen, son peygamber olan Muhammed’in gelişine hazırlık olarak bunu yapmasını emretti. Bu güne kadar hacılar, İbrahim’in Kabe’nin yüksek kısımlarını inşa etmek için sık sık üzerinde durduğu korunmuş taşı, üzerinde onun ayak izlerinin görülebildiği şekilde ziyaret ederler.
O zamandan bu yana, yani 3000 yıldan fazla bir süre önce, Kabe’nin yakınında aynı yerde bulunan kaynak kalıntıları, Hacer’in çevresine yaptığı bariyer nedeniyle Zemzem olarak adlandırılmıştır. Kutsal olduğuna ve birçok şifa gücüne sahip olduğuna inanılan kuyudan her yıl kutsal camileri ziyaret eden, Umre ve Hac ibadetlerini yerine getiren milyonlarca Müslüman içiyor.
Hacer’in bir zamanlar yaptığı gibi Safa ve Merve tepeleri arasında 7 kez yürümek ve/veya koşmak, hac sırasında sadece fiziksel bir ritüel değil, aynı zamanda Müslümanlara sabırlı, çalışkan, olumlu ve pozitif olmayı hatırlatan büyük bir manevi ritüeldir.
Şifa verici bir özelliği olduğu yolunda söylenenler zemzeme daha büyük bir önem verilmesine yol açmıştır. Bu nedenle hacılar Mekke’den ayrılırken armağan olarak vermek üzere yanlarında zemzem götürürler. Ziyarete gelenlere ikram edilen zemzem kıbleye dönülerek ayakta ve besmeleyle içilir.
Türk kültüründeki kutsal su anlayışına uygun olduğu için hızla benimsenmiş ve halk inancında önemli bir yere sâhip olmuştur.
Zemzem Suyu Mucizesi
H.z Muhammed (sav) şöyle buyurmuştur: “Yeryüzünün en hayırlı suyu Zemzem suyudur; bir tür yiyecek ve hastalıklardan şifadır.” – Sahieh el-Jaami, 3302
Zemzem kuyusu ve kutsal suyu mucizesi onu İslam tarihinin önemli bir parçası haline getiriyor. Zemzem suyunun iyi bilinen özelliklerinden bazıları şunlardır:
- Açlık sancılarını frenlemeye yardımcı olur
- Gözlere uygulamak, görme yeteneğinin ve gözlerle ilgili diğer sorunların iyileştirilmesine yardımcı olur.
- Asitliğin azaltılmasına yardımcı olur.
- Diş çürüklerinin önlenmesinde faydalıdır.
- İyi bir besin kaynağıdır ve genel sağlığı iyileştirir.
- Hacıların istek ve dualarını yerine getirir.
- Hasarlı cilt hücrelerinin onarılmasına yardımcı olur.
- İnsan vücudunun bağışıklık sistemini kırar.
İbnü’l-Kayyim dedi ki:
“Ben ve başkaları Zemzem suyuyla şifa aramaya çalıştık ve harika şeyler gördük. Bir takım hastalıklarıma onunla şifa aradım ve Allah’ın izniyle iyileştim. Birkaç gün, yarım ay veya daha fazla bununla kendini besleyen birini gördüm ve o açlık hissetmedi; Tavafı diğer insanlarla birlikte onlar gibi yaptı. O da bana kırk gün boyunca Zemzem suyundan başka bir şey içmediğini, hanımıyla cinsel ilişkiye girebilecek, oruç tutabilecek, defalarca tavaf yapabilecek güce sahip olduğunu anlattı.”
Zemzem Suyunun Faydaları ve Manevi Önemi
Zemzem suyu Arapça’da ‘ Murwiya – söndürülmüş’ ve ‘ Şebbaa – tatmin edici’ olarak da anılır . Peygamberimiz Zemzem suyunun sadece su değil, besleyici bir gıda olduğunu söylemiştir. Allah tarafından kutsanmıştır ve her derde deva olduğu söylenmektedir. Zemzem suyunun tamamını içtikten sonra kişinin dilek tutması halinde bu dileğinin gerçekleşeceğine inanılır.
Zemzem Suyu Hakkında Beş İlginç Gerçek
- Zemzem suyunun 366mg/1 oranında bikarbonat içerdiği yapılan testlerle kanıtlanmıştır ve bu da onu dünyadaki en saf su yapmaktadır.
- Zemzem kuyusunun derinliği 30 metre olup bunun 13 metresi sıkıştırılmış çökeltilerle, 17 metresi ise magmatik kayalardan oluşmaktadır. Kayanın kılcal çatlaklarından su sızarak insanlara faydalı olan yüksek mineral içeriğine kavuşur.
- Zemzem suyunun rengi ve kokusu yoktur, ancak kendine özgü bir tadı vardır.
- Zemzem suyunun yüksek oranda kalsiyum ve magnezyum tuzları içermesi nedeniyle şifalı olduğu düşünülmektedir.
- Zemzem suyunu içmenin vücudun bağışıklığını arttırdığı düşünülmektedir.
Kutsal Sular
Kutlu kaplıcalara Türk halk inancında genellikle “Çermik” adı verilir ve buraların da iyeler tarafından korunduğuna inanılır. Bu yerler genelde sıcak su kaynağı şeklindedir.
Çoğu zaman bir dağın başında, amansız bir hastalığa yakalandığı için ölüme terk edilen bir genç, yaralı kurtların ya da yaban köpeklerinin kutlu bir suya ya da balçığa girdiğini ve iyileştiğini görerek kendisi de aynı şeyi yapar ve üç gün üç gece o suda veya balçıkta kaldıktan sonra sapasağlam olarak çıkar.
Suyun ve/veya sıcağın (ateşin) kutsallığını bir araya getiren yerlerdir. Hattâ çoğu zaman ağaçlık, dağlık bölgelerde bulunması bu mekânlara yönelik olumlu ve ruhsal anlamda sağaltıcı etkiyi artırır. Bazen bu su kaynaklarına yakın yerlerde bir erenin türbesi bulunur. Hastalıkla sınanan bu kutlu kişiye iyileşmesi için Tanrı tarafından gönderildiği de düşünülür. Çermik sözcüğü, suyun toplandığı yer demektir.
İddia edildiği gibi Ermenice değildir. Ermeniceye Türkçeden geçmiştir. Çer kökü Türkçede ve Moğolcada Yer ile ilgili anlamlar taşır.
İçmeceler
İçmece İçilince şifa bulunacağına inanılan sulardır. Çoğu zaman içerdiği maddeler nedeniyle gerçekten iyileştirici etkileri vardır. Ayrıca bu durum bir efsâne veya halk hikâyesi ile pekiştirilir. Suyun şifa verici özelliği sıra dışı bir olaya veya kutlu bir kişiye bağlanır. Hıristiyan kültüründe ve bu kültürlerle iç içe veya komşu olunan bölgelerde bu tür pınarlara Ayazma adı da verilir.
Ayazma
Ayazma Ortodoks hıristiyanlarca kutsal sayılan kaynak veya pınarlara verilen isim. Kelime kökeni “Agia / Hagia” (Türkçe okunuşu ile “aya”, yâni “kutsal”) ve “ma” (yâni su) kelimelerinin bileşiminden gelir. Hagia(z)ma; Ayazma… Zaman içerisinde türkçede “z” kaynaştırma harfinden başka bir değişime uğramamıştır.
“Kutsal Su” anlamında olan bu yerler, şifalı olduğuna inanılan tatlı su kaynaklarına verilen bir tanım ismidir. Anadolu’nun ve özellikle İstanbul’un birçok yerinde bulunurlar. Rivâyete göre, Fatih İstanbul’u fethederken papaz, tavada sazan balığı yapıyormuş. “Bu sazanlar nasıl suya geri dönemezse, Fatih de bu kiliseye giremez.” demiş.
Bunun üzerine tavadaki sazanlar suya atlamış, buna istinaden Hagia-ma, kutsal su denmiş.