Oset kültürü, Kuzey Kafkasya’nın zengin ve kendine özgü geleneklerini barındıran kadim bir mirasa sahiptir. Bu mirasın temel taşlarından biri de mitolojidir. Tanrılar, kahramanlar ve doğaüstü varlıklarla dolu olan Oset panteonunda, evin ve ailenin kutsallığını temsil eden çok özel bir figür bulunur: Safa.
Ocak zincirinin (Ræxys) tanrısı ve ailenin sarsılmaz koruyucusu olan Safa, Oset evlerinin kalbinde, yani ocak başında kendine yer bulur. Modernleşmenin getirdiği değişimlere rağmen, Safa’nın mirası ve ocak zincirine duyulan saygı, Oset kimliğinin önemli bir parçası olmaya devam etmektedir. Bu makalede, Safa’nın mitolojik kökenlerinden ritüellerdeki yerine, Nart destanlarındaki rolünden diğer tanrılarla ilişkisine ve Aziz Sabbas ile özdeşleşmesine kadar uzanan çok yönlü hikayesini keşfedeceğiz.
Safa’nın Mitolojik Kökenleri ve Etimolojik Bağlantıları
Safa’nın mitolojik kökenleri, Osetlerin kadim geçmişine, yani Indo-İran ve İskit/Alan kültürüne dayanır. Bazı araştırmacılar, Safa adının eski İran dillerindeki “güvenli”, “sağlam” veya “bereket” gibi anlamlara gelen kelimelerle etimolojik bir bağlantısı olabileceğini öne sürerler. Bu tür bağlantılar, Safa’nın temel işlevi olan “koruma” ve “aile refahı” ile örtüşür.
Oset mitolojisinde Safa, genellikle görünmez bir varlık olarak algılanır, ancak gücü ve kutsallığı somut bir nesne aracılığıyla tezahür eder: ocak zinciri, yani Ræxys. Safa, bu zincirin ruhu, koruyucu gücü veya bizzat kendisi olarak kabul edilir. Onun varlığı, evin temellerinin sağlamlığını, aile bireylerinin birliğini ve geçmişle gelecek arasındaki bağı temsil eder. Mitolojik anlatılarda Safa, evin kutsallığını bozanlara karşı acımasız olabilen, ancak aileye sadık kalanları cömertçe ödüllendiren bir tanrı olarak tasvir edilir. Onun kökeni, sadece bir tanrının doğuş hikayesi değil, aynı zamanda evin ve ailenin Oset kültüründeki merkezi rolünün de bir yansımasıdır.
Ocak Zincirinin (Ræxys) Sembolizmi ve Ailedeki Rolü
Safa ile ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olan ocak zinciri (Ræxys), Oset evinin en kutsal ve sembolik öğesidir. Geleneksel Oset evlerinde, ocak ateşinin üzerinde asılı duran bu büyük ve sağlam zincir, sadece yemek pişirmek için kullanılan pratik bir araç değildir; aynı zamanda ailenin ruhsal ve fiziksel merkezi, kolektif hafızanın taşıyıcısı ve tanrı Safa’nın meskenidir.
“Ocak tüterse, evlerde hayat olur; ocak zinciri sağlam durursa, aile birliği sarsılmaz.”
Ræxys’in sembolizmi oldukça katmanlıdır:
- Geçmişle Gelecek Arasındaki Bağ: Zincirin her halkası, ailenin bir neslini temsil eder. En üstteki halka atalara, en alttaki ise gelecek nesillere bağlanır. Zincir, kesintisiz bir soy hattını, aile tarihini ve geleneğin devamlılığını simgeler.
- Evrenin Dikey Ekseni: Ocak ve zincir, yer ile gök arasındaki kutsal bir bağlantı noktası olarak görülür. Safa aracılığıyla ilahi güçlerin eve ulaştığına inanılır.
- Ailenin Birliği ve Güvenliği: Zincirin sağlamlığı, ailenin birliğini, dayanıklılığını ve dış tehlikelere karşı korunmasını temsil eder. Aile bireyleri arasındaki bağlar da bu zincir kadar güçlü olmalıdır.
- Kutsallık ve Dokunulmazlık: Zincir ve çevresi kutsal bir alan olarak kabul edilir. Buraya saygısızlık yapmak veya zincire yemin ederek yalan söylemek en büyük günahlardandır. Ocak zinciri, üzerine yemin edilen en güvenilir şahittir.
Safa’nın ailedeki rolü, bu sembolizm üzerinden şekillenir. O, zincir aracılığıyla evin içinde bulunur, aileyi nazardan, hastalıktan ve kötü ruhlardan korur. Aile bireyleri, Safa’nın rızasını almak ve korumasını sağlamak için ocak zincirine büyük saygı gösterirler. Misafirler eve geldiklerinde, hoşgörü ve barış niyetlerini göstermek için genellikle ocak zincirine dokunurlar. Bu eylem, Safa’nın koruması altına girmek ve ailenin bir parçası olmaya duyulan saygıyı ifade eder.
Nart Destanlarındaki Yeri ve Sosruko ile İlişkisi
Oset kültürünün en bilinen edebi eserleri olan Nart destanları, tanrıların ve kahramanların maceralarını anlatır. Safa, bu destanlarda doğrudan bir kahraman olarak yer almasa da, güçlü etkisi ve kutsal meskeni olan ocak zinciri aracılığıyla önemli bir rol oynar. Safa’nın Nart destanlarındaki en dikkat çekici görünümlerinden biri, ünlü Nart kahramanı Sosruko (Soslan) ile olan ilişkisidir.
Destanlara göre, Nart kahramanları arasında eşi benzeri olmayan bir güce sahip olmak isteyen Sosruko, vücudunun sertleşmesi için kendisini çeşitli elemental güçlere maruz bırakır. Vücudunun çoğu demir gibi sertleşmiş olsa da, bir kısmı (genellikle dizinin arkası veya topuğu) hassas kalır. Son bir hamle olarak, Sosruko’nun Safa’nın koruması altındaki kutsal ocak zincirine batırılmasına karar verilir.
Hikayenin farklı versiyonları olsa da, genellikle anlatılan şudur: Sosruko, vücudunun geri kalanını Safa’nın zincirine batırır ve zincirin kutsal gücü sayesinde bu kısımlar da sertleşir. Ancak, onu zincire tutan kişinin (bazen Satanay, bazen bir başkası) elinin kavradığı küçük bir kısım, zincirin gücüne tam olarak temas edemediği için yumuşak kalır. İşte bu yumuşak nokta (tıpkı Yunan mitolojisindeki Aşil’in topuğu gibi), Sosruko’nun tek zayıf noktası olur.
Bu hikaye, Safa’nın ve ocak zincirinin Nart kahramanları dünyasında bile ne kadar kudretli ve kutsal kabul edildiğini gösterir. Zincirin gücü, en güçlü Nart’ın bile vücudunu sertleştirebilecek düzeydedir. Bu aynı zamanda, evin ve ailenin kutsallığının, savaş ve kahramanlık gibi temaların ön planda olduğu destanlarda bile ne kadar temel bir değer olduğunu vurgular. Safa, Nart dünyasında evin ve geleneğin koruyucusu olarak varlığını sürdürür.
Aile Ritüellerindeki Önemi ve Geleneksel Uygulamalar
Safa, Oset aile yaşamının merkezinde yer alan sayısız ritüel ve geleneksel uygulamada hayati bir role sahiptir. Ocak zinciri (Ræxys) bu pratiklerin odak noktasıdır ve Safa’ya duyulan saygı bu ritüeller aracılığıyla ifade edilir.
- Doğum ve Bebekler: Yeni doğan bebekler, Safa’nın koruması altına girmeleri ve sağlıklı büyümeleri için ocak zincirinin yanına getirilir. Bazen bebek yatağı zincirin altına yerleştirilir. Bu, yeni neslin, Safa’nın bereketi ve korumasıyla aile soyuna katıldığının bir göstergesidir.
- Düğünler: Gelin eve geldiğinde, Safa’nın rızasını almak ve yeni ailesiyle birliğinin kutsanması için ocak zincirine dokunması veya etrafında dönmesi gibi ritüeller gerçekleştirilir. Bu, gelinin Safa’nın koruması altına girmesi ve ailenin bir parçası olduğunun sembolik bir ifadesidir.
- Yemin Törenleri: Ocak zinciri, üzerine yemin edilen en kutsal nesnedir. Bir anlaşma yapıldığında, bir iddia ortaya atıldığında veya dürüstlüğün teyit edilmesi gerektiğinde, kişiler ocak zincirine dokunarak yemin ederler. Bu tür yeminler, Safa’nın şahitliği altında yapıldığına ve bu yeminlerin asla bozulmaması gerektiğine inanılır. Zincire yemin edip yalan söylemenin Safa’nın gazabını çekeceğine inanılır.
- Misafirperverlik: Eve gelen misafirler, iyi niyetlerinin bir işareti olarak ocak zincirine dokunurlar. Bu, Safa’ya ve onun koruması altındaki eve duyulan saygıyı gösterir. Misafirlerin ocak zincirine dokunması, barışçıl niyetlerini teyit eder ve ev halkı ile misafirler arasında güven ilişkisi kurulmasına yardımcı olur.
- Özel Günler ve Bayramlar: Yılbaşı, Nartların bayramı gibi özel günlerde veya aile içinde önemli bir olay (düğün, cenaze, vb.) yaşandığında, ocak başında Safa’ya adaklar sunulur. Bu adaklar genellikle yiyecek ve içeceklerden oluşur. Aile büyüğü, Safa’ya ve diğer koruyucu tanrılara ailenin sağlığı, refahı ve korunması için dua eder. Ocak ateşi canlı tutulur.
- Cenaze Törenleri: Vefat eden kişinin ruhu, Safa’nın koruması altındaki evde bir süre barınır. Cenaze evinde ocak ateşi yakılır ve zincirin yanına dualarla birlikte yiyecekler konulur.
Bu ritüeller, Safa’nın sadece bir tanrı olmadığını, aynı zamanda ailenin günlük yaşamında, önemli dönüm noktalarında ve toplumsal ilişkilerde aktif bir rol oynayan canlı bir kültürel güç olduğunu göstermektedir.
Diğer Oset Tanrılarıyla İlişkisi ve Hiyerarşik Konumu
Oset panteonu, baş tanrı Xutsau (Khutsau) liderliğinde birçok tanrı ve ruhtan oluşur. Safa, bu panteon içinde genellikle “izleyici” veya “koruyucu” bir tanrı olarak konumlandırılır ve evin, ailenin ve ocak ateşinin kutsallığı alanından sorumludur.
Safa’nın diğer önemli Oset tanrılarıyla ilişkileri şunlardır:
- Xutsau (Baş Tanrı): Xutsau, panteonun en üstünde yer alır ve tüm evrenin yaratıcısı ve yöneticisidir. Safa, Xutsau’nun iradesi doğrultusunda, evin içindeki düzeni ve kutsallığı korumakla görevlidir. Safa’ya yapılan dualar genellikle Xutsau’ya da hitap eden daha geniş yakarışların bir parçasıdır.
- Uastyrdzhi (Aziz Yorgi ile Özdeşleşen): Oset panteonunun en popüler ve saygı duyulan figürlerinden biri olan Uastyrdzhi, erkeklerin, yolcuların, savaşçıların ve dürüstlüğün koruyucusudur. Uastyrdzhi’nin alanı genellikle evin dışındaki dünya (yollar, savaşlar, sosyal ilişkiler) iken, Safa’nın alanı evin içi, aile ve özel alandır. Bu iki tanrı, birbirini tamamlayan koruma alanlarına sahiptir. Biri dış dünyadan, diğeri evin temelinden sorumludur.
- Mariam (Meryem Ana ile Özdeşleşen): Kadınların, doğurganlığın ve ev işlerinin koruyucusu olan Mariam ile Safa arasında da yakın bir ilişki olduğu söylenebilir. Mariam, evin içindeki yaşamın devamlılığıyla ilgilenirken, Safa bu yaşamın fiziksel ve ruhsal temelini korur.
Safa, panteonun en üst düzeyinde yer alan bir tanrı olmasa da, önemi azımsanamaz. Onun hiyerarşik konumu, belki de en güçlü değil ama en temel tanrılardan biri olduğunu gösterir. O, evin ve ailenin dokunulmazlığını sağlayan, nesiller arası bağı koruyan, yani Oset toplumunun çekirdeğini oluşturan yapının ilahi temsilcisidir. Diğer tanrılar daha çok dış dünyayla ilgilenirken, Safa iç dünyayı, yani ailenin kalbini korur.
Hıristiyanlıkla Etkileşimi ve Aziz Sabbas ile Özdeşleşmesi
Osetler, tarih boyunca hem yerel pagan inançlarını hem de Hıristiyanlığı benimsemişler ve bu iki inanç sistemi arasında kendilerine özgü bir senkretizm (eşleştirme/sentez) geliştirmişlerdir. Bu senkretizm, Safa figüründe de açıkça görülür. Safa, Osetya’da genellikle Hıristiyanlığın önemli bir figürü olan Kapadokyalı Aziz Sabbas (Saint Sabbas the Sanctified) ile özdeşleştirilmiştir.
Bu özdeşleşmenin nedenleri tam olarak açık olmamakla birlikte, birkaç olası açıklama sunulabilir:
- İsim Benzerliği: “Safa” ve “Sabbas” isimleri arasında fonetik bir benzerlik olması, bu eşleşmeyi kolaylaştırmış olabilir.
- Bayram Günleri: Aziz Sabbas’ın anma günü (genellikle 5 Aralık) kış dönemine denk gelir. Kış, geleneksel olarak ailelerin ocak başında toplandığı, dışarıdaki soğuktan korunmak için evin sıcaklığına sığındığı mevsimdir. Hem Safa’nın hem de Aziz Sabbas’ın bu “evde kalma”, “korunma” ve “sıcaklık” temalarıyla ilişkilendirilmesi, özdeşleşmeye zemin hazırlamış olabilir.
- Koruyucu Rolleri: Aziz Sabbas, Hıristiyan geleneğinde manastırların ve keşişlerin koruyucusu olarak bilinir. Bu “koruma” teması, Safa’nın evin ve ailenin koruyucusu rolüyle örtüşerek bir bağlantı kurmuş olabilir.
Bu özdeşleşme sonucunda, Osetya’daki bazı geleneksel Safa ritüelleri Aziz Sabbas adına yapılmaya başlanmıştır. Osetya’nın zengin kültürel mirası ve inançları, bu tür ritüellerin zamanla nasıl evrildiğini ve yerel toplulukların bu dönüşüme nasıl adapte olduğunu gözler önüne sermektedir. Aziz Sabbas’ın hayatı ve öğretileri, Safa ritüellerinde yeniden yorumlanarak, hem dini bir kimlik kazanmakta hem de toplumsal bir dayanışma unsuru haline gelmektedir.
Bu ritüeller, Oset halkının köklerine duyduğu özlemin bir yansıması olarak, manevi değerleri pekiştirmekle kalmayıp, aynı zamanda kültürel aktarımı da sağlamaktadır. Böylece, Aziz Sabbas’ın adı, hem dini hem de kültürel anlamda derin bir bağ oluşturmuş, Osetya’nın sosyal dokusunu zenginleştiren unsurlardan biri haline gelmiştir.