Upelluri: Dünyayı Taşıyan Sessiz Dev

Upelluri, Hurri mitolojisinin en ilginç varlıklarından biridir. Yunan mitolojisindeki Atlas gibi dünyayı omuzlarında taşıyan devasa bir varlık olarak betimlenir. Fakat Upelluri’nin farkı, bu ağırlığın farkında bile olmayacak kadar derin bir bilinçsizlik veya dinginlik hâlinde olmasıdır. Kumarbi Döngüsü’nde ve özellikle Ullikummi efsanesinde önemli bir rol oynar.

Antik medeniyetlerin mitolojileri, insanlığın evreni ve kendi varlığını anlamlandırma çabalarının birer aynasıdır. Bu aynalardan biri de, Hitit ve Hurri uygarlıklarının zengin panteonunda yer alan, hakkında çok fazla konuşulmayan ama evrenin dengesi için hayati bir rol üstlenen devasa bir varlık: Upelluri. Çoğumuz Yunan mitolojisindeki gök kubbeyi omuzlarında taşıyan Atlas’ı biliriz, peki ya ondan çok daha önce var olan, kozmik bir dağ olan Upelluri‘yi hiç duydunuz mu? Gelin, bu sessiz, devasa varlığın hikayesine dalalım ve Hurri kozmolojisinin derinliklerinde nasıl bir konuma sahip olduğunu keşfedelim.

Hurri Kozmolojisinin Temelleri: Evren Nasıl Kuruldu?

Hurri mitolojisi, özellikle de Kumarbi Döngüsü olarak bilinen anlatılar, evrenin ve tanrılar arasındaki hiyerarşinin nasıl kurulduğunu açıklayan karmaşık bir yapbozun parçalarıdır. Bu döngü, arka arkaya tahta geçen, bazen zalimce bazen de trajik bir şekilde yerini yeni nesle bırakan tanrıların hikayesidir. Peki bu sürekli değişen, çalkantılı tanrılar dünyasının altında ne yatıyordu?

İşte tam da bu noktada Upelluri sahneye çıkıyor. Hurri kozmolojisine göre dünya ve tanrıların mekanı, somut ve temel bir dayanağa ihtiyaç duyuyordu. Tıpkı bizim ayaklarımızın altındaki zemin gibi, kozmik düzenin de sağlam, sarsılmaz bir temeli olmalıydı. Upelluri, işte bu temeli, evrenin üzerine kurulduğu o devasa, sessiz ve eski gücü temsil ediyordu. O, evrenin bir yapı gibi yükseldiği, var olmaya devam ettiği o ilk ve son dayanak noktasıydı.

Upelluri: Dünyayı Taşıyan Sessiz Dev 8

Upelluri Kimdir?: Kozmik Dağın Sessiz Muhafızı

Peki, bu Upelluri tam olarak neydi? Bir tanrı mıydı, bir canlı mı, yoksa sadece bir konsept mi? Hurri metinlerine göre Upelluri, temel olarak bir kozmik dağ veya devasa bir kaya oluşumu olarak tasvir edilir. Ancak sıradan bir dağ değil; dünyayı, hatta belki de tüm evreni veya en azından tanrıların yaşadığı göksel katmanları sırtında taşıyan, akıl almaz büyüklükte bir varlık. Onu bir “muhafız” olarak adlandırmamız, onun aktif bir koruyucu olmasından ziyade, varlığıyla, duruşuyla düzeni koruyan pasif bir güç olmasından kaynaklanır.

Upelluri, hiçbir zaman konuşmaz, hiçbir zaman hareket etmez, hiçbir zaman kendi iradesiyle bir şeye karışmaz. Onun görevi sadece var olmaktır; ağırlığı, boyutu ve sarsılmazlığı ile evrenin temel direği olmaktır. Sanki yaratılışın en ilkellerinden biri, bilincin ötesinde bir varoluşun ta kendisi gibidir. O, kozmik düzenin altında yatan, her şeyi taşıyan ama kimsenin dönüp teşekkür etmeyi akıl edemediği adsız kahramandır.

Atlas’tan Önce: Upelluri’nin Bedeninde Yükselen Tanrılar Düzeni

Atlas: Yunan Mitolojisi

Yunan mitolojisindeki Atlas’ın gök kubbeyi omuzlarında taşıdığı imgesi, Batı kültüründe oldukça yaygındır. Ancak Upelluri, Atlas’tan çok daha yaşlı ve belki de daha temel bir arketipin temsilcisidir.

Atlas, bir ceza olarak bu görevi üstlenirken, Upelluri‘nin varlığı kozmik düzenin doğal bir parçası gibidir. Onun bedeni, kelimenin tam anlamıyla tanrıların yaşadığı dünyayı yükselten bir platformdur. Hurri mitolojisinde, tanrılar arasındaki iktidar mücadeleleri, taht kavgaları ve nesiller arası dramlar Upelluri’nin sarsılmaz sırtı üzerinde gerçekleşir.

Kumarbi’nin Anu’yu devirmesi, Teshub’un Kumarbi’ye karşı ayaklanması gibi olaylar, Upelluri’nin taşıdığı evrende, onun sağladığı stabilite sayesinde mümkün olur. Onlar değişir, savaşır, hükmeder ama Upelluri hep aynı yerde, sessizce durur. O, üzerine inşa edilen her şeyin farkında olmadan, adeta bilinçsizce ve sabırla var olmaya devam eden bir temel gibidir. Bu durum, onu sadece bir mitolojik figür olmaktan çıkarıp, varoluşun temel bir ilkesi haline getirir: Her büyük yapı, altında yatan sağlam bir temele ihtiyaç duyar.

Kumarbi Döngüsü ve Upelluri: Yaratımın Sessiz Tanığı

Kumarbi: Hurri-Hitit Mitolojisinin İktidar Obsesif Ata Tanrısı

Hurri mitolojisinin en bilinen destanı Kummarbi Döngüsü, tanrıların nesiller boyunca devam eden iktidar mücadelesini anlatır. İlk tanrı Alalu’dan Anu’ya, oradan da baş tanrı Teshub’un babası olan Kumarbi’ye geçen taht, sonunda Teshub’a ulaşır. Bu döngüde, tanrılar birbirini devirir, yeni nesiller doğar, evren şekillenir. Ancak bu kaotik ve dinamik değişimin ortasında, durağan bir gözlemci olarak kalır. O, yaratımın, yıkımın ve yeniden yaratımın tüm bu döngülerine sessizce tanıklık eden varlıktır. Kumarbi’nin hıncı, Anu’nun kaçışı, Teshub’un cesareti…

Bütün bunlar Upelluri’nin sırtında, onun sağladığı kozmik sahne üzerinde oynanır. O, bir tiyatro sahnesi gibidir; üzerindeki oyuncular (tanrılar) ne kadar değişirse değişsin, sahnenin kendisi değişmez ve sabit kalır. Bu sessizlik ve sabitlik, Upelluri’yi yalnızca bir figür olmaktan çıkarıp, mitolojinin arka planındaki en temel ve değişmez gerçeklerden biri yapar.

Ullikummi’nin Yükselişi

Ullikummi Şarkısı

Upelluri‘nin hikayesindeki en dramatik dönüm noktası, Kumarbi’nin intikam planının bir parçası olarak denizde yarattığı korkunç taş dev Ullikummi ile olan ilişkisidir. Kumarbi, Teshub’u tahtından indirmek için öyle bir varlık yaratmak ister ki, onun yok edilmesi imkansız olsun. Ullikummi, denizin dibinde büyür ve yavaş yavaş gökyüzüne doğru yükselir. Ve nerede yükselir dersiniz? Tam da Upelluri‘nin sırtında!

Ullikummi, öyle hızlı ve öyle devasa büyür ki, tanrıların göksel meskenlerini tehdit eder. Ay tanrısı Kuşu ve güneş tanrısı Şimegi, Ullikummi yüzünden kararmaya başlar. Bu korkunç dev, bilincini yitirmiş, sadece büyümeye ve yıkmaya programlanmış bir felaket gibidir. Ve en korkuncu, Ullikummi’nin kör, sağır ve bilinçsiz bir varlık olması nedeniyle, Upelluri‘nin sırtında yükseldiğini veya kimsenin onu durdurmaya çalıştığını dahi fark etmemesidir.

Upelluri, kendi rızası dışında, tanrılar arasındaki bu büyük savaşta bir platform, bir sıçrama tahtası haline gelir. Adeta dünyanın omurgası, yıkımın kulesi olarak kullanılır. Bu durum, pasif doğasını ve evrenin temel taşı olmanın getirdiği tehlikeli sorumluluğu gözler önüne serer.

Tanrılar ve Devler: Gücün ve Bilinçsizliğin Çatışması

Ullikummi’nin Upelluri‘nin sırtında yükselişi, doğrudan baş tanrı Teshub ve diğer tanrılar panteonu için büyük bir tehdit oluşturur. Bu çatışma, kozmik düzenin (temsilcisi Teshub) bilinçsiz, saf yıkım gücüyle (temsilcisi Ullikummi) mücadelesidir. Ullikummi, iradesi olmayan, sadece büyüyen ve her şeyi ezen bir devdir. O, kaosun ve düzensizliğin somutlaşmış halidir. Teshub ve diğer tanrılar, bu tehdidi durdurmak için eski bilgelere başvururlar.

Öğrenirler ki, Ullikummi’yi yenmenin tek yolu, onu Upelluri’den ayırmaktır. Bunun için, dünyanın temelini oluşturan, Cennet ile Dünya’yı ayırmak için kullanılan o ilkel baltaya ihtiyaç duyulur.

Bu savaş, sadece tanrılar arasındaki bir güç gösterisi değil, aynı zamanda bilinçli irade ile ilkel, kontrolsüz güç arasındaki bir çatışmadır. Upelluri, bu çatışmanın merkezinde, acınası bir pozisyondadır. Kendi varlığıyla düzeni sağlarken, aynı zamanda düzeni tehdit eden bir varlığın yükselişine de istemsizce olanak sağlamıştır. Nihayetinde Ullikummi, eski tanrıların yardımıyla Upelluri‘nin sırtından kesilerek ayrılır ve Teshub tarafından yenilir. Böylece kozmik düzen yeniden tesis edilir.

Hitit Mitolojisi: Anadolu’nun 1000 Tanrılı İmparatorluğunun İnanç ve Ritüelleri

Simgesel Anlamı: Ağırlığı Hissetmeyen Varlık

Peki, tüm bu destandaki rolü ve karakteri bize ne anlatır? Onun en çarpıcı özelliği, muazzam bir ağırlığı taşımasına rağmen “ağırlığı hissetmemesi”dir. Metinlerde özellikle vurgulanan bu nokta, Upelluri’yi eşsiz kılar. O, fiziksel bir yükü taşır ama bu yük ona bir acı veya yorgunluk vermez. Bu durum ne anlama gelebilir?

  1. Sarsılmaz Dayanıklılık: Upelluri, evrenin temelindeki o sonsuz, bükülmez dayanıklılığı temsil eder. Ne kadar büyük bir yük binerse binsin, ne kadar şiddetli savaşlar olursa olsun, o hep yerinde kalır, sabırla varlığını sürdürür.
  2. Bilinçsiz Temel: O, bilinçli bir varlık değildir. Bu “ağırlığı hissetmeme” durumu, onun duyarsızlığını, kozmik bir kayıtsızlığını simgeler. Tıpkı bizim yeryüzünde yaşadığımız gibi, dünya da bizim varlığımızı “hissetmez”. O sadece var olur ve üzerindeki yaşamı destekler.
  3. Karmaşanın Temeli: O, hem düzenin hem de potansiyel kaosun temelidir. Üzerinde tanrılar düzeni kurulurken, Ullikummi gibi kaotik bir varlığın da yükselmesine zemin hazırlayabilir. Bu, her şeyin üzerinde yükseldiği temel gücün hem yapıcı hem de yıkıcı potansiyeli barındırdığını gösterir.
  4. Minnettarlığın Yokluğu: Upelluri, dünyayı taşıyor olmasına rağmen, tanrılar dahi onun varlığını çoğu zaman göz ardı eder, onu bir araç olarak kullanır. Bu da varoluşun en temel unsurlarının, çoğu zaman ne kadar önemli olsalar da, kıymetlerinin bilinmediğini simgeleyebilir.

Sonuç olarak, Hurri mitolojisinin derinliklerinde yer alan, sessiz ama devasa bir varlıktır. O, sadece bir kozmik dağ değil, varoluşun temelini, sarsılmaz gücünü ve bilinçsiz dayanıklılığını temsil eder. Atlas’tan önce, dünyayı omuzlarında taşıyan bu sessiz dev, bize varoluşun en temel katmanları hakkında düşündüren eşsiz bir figürdür. Belki de hayatın karmaşası içinde bizler de bazen bir Upelluri gibi, üzerimize binen tüm ağırlıklara rağmen sessizce ve inatla var olmaya devam ediyoruzdur, kim bilir?

Exit mobile version