Kötü Ruh Abası, eski Türk inançlarında önemli bir rol oynayan bir kavramdır. Kötü Ruh Abası, doğanın döngüsüyle, özellikle doğaüstü varlıkların varlığıyla ilişkilendirilir. Bu kavram, Türklerin geleneksel inançlarının bir parçası olarak değerlendirilir ve kötü ruhların etkilerine karşı korunma amacı taşır. Kötü Ruh Abası, Türk mitolojisinin ve halk inancının derinliklerinde yer alan önemli bir unsurdur.
Abası
Yakut mitolojisinde, kötülükleri simgelediklerine inanılan ve korunmak için kendilerine kurbanlar sunulan, kötü ruhlara verilen ad.
Özellikleri
Abası; Orta ve Batı Türklerinde Albastı, Alkarısı; Osmanlı metinlerinde Albız; Uryanhay-Tuba Türklerinde Albıs; AltayTürklerinde Almış ismini alan karakteristik bir Türk motifi olarak karşımıza çıkar. Karşıtı Ayıhı’dır.
Yeraltında yaşadıklarına inanılır. İnsanlara zarar verirler. Tek ayaklı (veya ayaksız), tek gözlü ve kel olarak betimlenirler. Dişleri demirdendir. Zararlı ve iğrenç görünümlü hangi canlı varsa bunların eseridir. İnsanları yoldan çıkartırlar, bazı kimseleri delirtirler. Leş yerler. İnsan ruhunu kaçırabilirler. Arka arkaya sıra halinde yürürler ve yeryüzünde görünmez olurlar. Kara ruhlar, insanoğlunu genelde yalnızken veya korumasız, çaresiz, sayrı (hasta) oldukları ve sıkıntılı dönemlerde yakalarlar.
Görünmezdirler, onları ancak şamanlar görebilirler. Abasıların verdiği rahatsızlık sonucu hastalanmaya Tolaysı denir (Tolaysımak fiili ile de ifâde olunur).
Türk Halk kültüründe bostanlara dikilen korkuluklara da Abakı adı verilir ve korkutucu olması îtibariyle bu sözcükle doğrudan bağlantılıdır ve aslında daha önceki dönemlerde kötü ruhlardan korunmak için evlere ve bahçelere dikilen heykellerin, ongunların (totemlerin) veya simgesel direklerin dönüşmesiyle ortaya çıkmışlardır. Yeryüzünden yeraltına gelenleri de kendileri göremezler. Çak ve Çor olarak ikiye ayrılır.
Buk’lar
Buk, Altay ve Moğol mitolojisinde ve halk inancında kötü ruh demektir. Abası’lar ile eşdeğer olarak anılırlar. Bug veya Puh olarak da bilinir. Moğolca da Bukh şeklinde de söylenir. Kötü bir insanın kötü ruhu kastedildiği gibi doğadaki kötücül varlıklar için de kullanılır. Karşıtı Bur (iyi ruh)dur. Sözcük anlamı aynı zamanda afet, felaket, hastalık demektir. Bu kavramların neredeyse tamamının kötü ruhlarla ilişkili olarak bir bağlantısı bulunur. İnsanların ayağına takılan prangaya (ceza zinciri) Türkçede Bukağı (Bukak) denir. Olasılıkla insanların ayağının zincirlenmesi, ona kötü bir ruh bağlanması veya musallat olmasıyla eşdeğer görülmüştür.
Eski Moğolca ve Tunguzca Buk, endişe, kaygı gibi anlamlar taşır. Moğolcada Bukınıd/Buhında kelimeleri üzülmek, korkmak gibi manaları belirtir. Puhu (baykuş) sözcüğü ile de alâkalı olma ihtimali vardır. Çünkü Baykuş, olumsuz anlamlar yüklenen ve gece ortaya çıkan bir hayvandır.
Abra
Türk mitolojisinde yeraltı yılanı. Abura veya Apra olarak da bilinir.
Özellikleri
Yeraltındaki Büyük Deniz (Tengiz)’de yaşayan ve ejdere benzeyen devâsa iki yılandan birisidir. Timsaha benzer bir görünümü vardır. Bu canavarların diğeri ise Yutpa’dır ve ikisinin adı birlikte anılır. Gözleri parlak bakır renklidir. Ayakları kızıldır. İnanılmaz büyüklüktedir, görenlerin yüreğine korku basar. Çok güçlü çeneleri vardır.
Yutpa ve Ker Doydu olarak üç yeraltı canlısından bazen birlikte bahsedilir. Bazen de bu üçünün aynı varlık olduğu düşünülür.
Abra, Altay şamanlığında, yeraltındaki büyük deniz (tengiz)de yaşadığına inanılan, Erlik’in hizmetlisi, timsah biçimli efsâne yaratığıdır. Yeşil bir kumaştan yapılmış ve örgülerle süslenmiş Abra’nın tasviri, şamanın giysisine asılır. Abra’nın başı puhu tüyleri (ülberk) ile süslenir. Gözü, parlak bakır düğmelerden, ayakları da genellikle kırmızı kumaşlardan seçilmiş yamalardan yapılır. Bunlara, örülmüş dokuz püskül eklenir.
Abzar İyesi
Abzar İyesi – Türk mitolojisinde avlunun koruyucu ruhudur. Abazar İyesi olarak da ifâde edilir.
Özellikleri
Evin avlusunda veya bahçesinde yaşar.1 İnsanların gözüne ancak uzaktan ve değişik hayvan kılıklarına girerek görünür. Her nesnenin bir koruyucu ruhu olduğu için, aslında avlu duvarının bile ayrı bir İyesi vardır. Batı Sibirya Tatarlarının mitolojik görüşlerindeki “Mal Sahibi”, “Ev Sahibi”, “Zengi Baba” gibi varlıklara yakınlığı bulunur.
Evcil hayvanları sever. Örneğin atların kuyruğunu örmekten çok hoşlanır. Ancak sevmediği ev hayvanlan da vardır. Tatarlar, sık sık hastalanan ve huysuzlanan bu hayvanların Abzar İyesi tarafından öldürüleceğini düşündükleri için, onlan hemen satmayı tercih ederler.
Kimi Türk lehçelerinde şu adlarla da tanınır;
- Öğen (Öven, Üven, Övenik, Üvenik) İyesi
- Çula İyesi
- Kura İyesi
- Tirgen İyesi
Avlu kavramı farklı şîve ve lehçelerde farklı sözcüklerle karşılandığı için adı değişmektedir, fakat içerik yaklaşık olarak aynıdır. Sözcük olarak en çok bilinen Abzar İyesidir. Öğen, Çulan, Kura ve Tirgen kelimeleri avlu anlamına gelir. Bunların tamamı bir evin önündeki çevrilmiş yer, çeşitli işlerin görüldüğü alan, bahçe demektir. Avlu İyesi de buralarda yaşar ve gezinir.
Adagan
Adagan Han – Türk ve Altay mitolojisinde Dağ Tanrısı. Atagan Han veya Adahan Han olarak da bilinir. Dağları ve üzerinde yaşayan varlıkları korur. Özellikle dağlardaki at ve sığır sürülerinin koruyuculuğunu yapar. Buralardaki canlılara zarar verenlere çok kızar. Eski biçiminin Pataghan olduğunu ileri süren görüşler vardır. Koruduğu varlıkları kıskandığı söylenir.
Adak
Herhangi bir dilek yerine geldiğinde karşılığında yapılacağı veya verileceği söylenen şey ve bunun sonucunda insanın kendisini Tanrıya karşı yükümlü kıldığı durum. Osmanlıca Nezir kelimesinin Türkçe karşılığıdır.
Kutsal varlıklardan yardım dilemek amacıyla kurban kesme, saçı verme, mum yakma, para bağışlama gibi eylemlerde bulunma taahhüdü. Bu yüklenim yerine getirilmediği takdirde kişinin başına olumsuzluklar, hattâ felaketler geleceğine inanılır. Bazı kültürlerde Adak Heykeli kavramına bile rastlanmaktadır. Çünkü bu söz Tanrıya karşı verilmiştir. Adak uygulaması ve törenleri hemen her dinde -farklı biçimlerde ve farklı subjelerle olsa da- mevcuttur. Adamak fiili ile de kullanılır. Türk kültüründe en yaygın olan uygulama adak kurbanı ve adak sadakasıdır.
Adak orucuna da rastlanır. Bir dilek yerine geldiğinde, önceden adandığı biçime uygun olarak ya kurban kesilir ya da yoksullara para verilir veya oruç tutulur. Ayrıca kendisini bir işe bütünüyle vermek veya o uğurda feda etmek anlamında da kullanılır.