Zašḫapuna: Kaštama’nın Göksel Kraliçesi ve Tanrılar Arası Barışçı Elçi

Zašḫapuna, Hattic–Hitit mitolojisinde Kaštama kentinin şehir tanrıçasıdır; dağ tanrısı Zaliyanu’nun eşi olarak tapınılır ve Nerik’in fırtına tanrısı üzerinde bile etkili bir rol oynadığı ritüellerde yer alır
Antik Anadolu toprakları, binlerce yıl öncesinden günümüze uzanan sayısız efsaneye, tanrıya ve olağanüstü hikayeye ev sahipliği yaptı. Bu zengin miras içinde, Hititlerin göksel panteonunda özel bir yere sahip olan bir tanrıça var: Zašḫapuna. O, sadece bir şehrin koruyucusu değil, aynı zamanda krallığın kaderini etkileyen ritüellerin anahtar figürüydü. Gelin, Zašḫapuna’nın sır perdesini aralayalım ve bu gizemli tanrıçanın kim olduğunu, nereden geldiğini ve Hitit dünyasındaki önemini keşfedelim.
Zašḫapuna, Hitit panteonunun adeta sessiz ama derinden etkili bir yıldızıydı. Hikayesi, Anadolu’nun kalbinde, Kaštama şehrinin kutsal topraklarında başlar ve Nerik’in fırtınalı göklerine uzanan, tanrılar arası bir elçilik göreviyle şekillenir. O, bir dağ tanrısıyla evli, fırtına tanrısını uyandıran, kralların tahtlarını kutsayan ve belki de en önemlisi, tanrılar arasındaki dengeyi sağlayan bir “göksel kraliçeydi”. Hazırlanın, çünkü Zašḫapuna sizi Hititlerin inanç dünyasının derinliklerine, ritüellerin ve ilahilerin yankılandığı kadim tapınaklara doğru bir yolculuğa çıkaracak.
Kaštama’nın Kutsal Haritası: Zašḫapuna’nın Muhafız Şehri

Hititlerin inanç sisteminde her şehrin, her dağın, hatta her su birikintisinin bile kendine özgü bir koruyucu ruhu veya tanrısı vardı. Zašḫapuna da bu geleneğin en güzel örneklerinden biriydi; o, Kaštama şehrinin tartışmasız kraliçesi ve koruyucusuydu. Kaštama, coğrafi olarak tam olarak nerede konumlandığı bugün bile tartışma konusu olsa da, Hitit metinlerinde sıkça anılması, onun dönemin önemli kült merkezlerinden biri olduğunu gösteriyor. Bir şehrin tanrıçası olmak, sadece o şehrin refahından sorumlu olmak anlamına gelmezdi; aynı zamanda şehrin kimliğini, ruhunu ve kutsallığını da temsil etmekti.
Zašḫapuna, Kaštama’nın topraklarını, insanlarını ve onların ekinlerini koruyan, bereketi ve güvenliği sağlayan bir anne figürü gibiydi. Antik dönemde şehirler ve tanrıları arasındaki bu bağ adeta bir nevi sözleşmeydi: İnsanlar tanrılarına saygı gösterir, onlara tapınır ve kurbanlar sunarken, tanrılar da karşılığında şehirlerini felaketlerden, düşmanlardan korur, bolluk ve huzur bahşederdi. Zašḫapuna ritüelleri, Kaštama’da düzenli olarak gerçekleştirilirdi; bu ritüeller, şehrin tüm halkı için hem bir kutlama hem de tanrıçaya olan bağlılığın bir göstergesiydi.
Düşünsenize, her sabah uyandığınızda, şehrinizin üzerinde Zašḫapuna’nın koruyucu gölgesini hissetmek, size nasıl bir güven verirdi! O, Kaštama’nın kalbiydi, can damarıydı, adeta şehrin nefesiydi.
Efsanevi Eşi Zaliyanu: Dağ Tanrısıyla Birlik
Her güçlü tanrıçanın arkasında, genellikle en az onun kadar güçlü bir partner veya tamamlayıcı bir figür bulunur. Zašḫapuna için bu kişi, görkemli dağ tanrısı Zaliyanu idi. Zaliyanu, adından da anlaşılacağı üzere, Anadolu’nun o sarp ve heybetli dağlarını temsil ediyordu. Dağlar, antik çağlarda sadece coğrafi oluşumlar değil, aynı zamanda kutsallığın, gücün ve ilahi varlığın somutlaştığı mekanlardı. Onlar, gök ile yeryüzünün buluştuğu, tanrıların ikametgahı olarak kabul edilen yerlerdi.
Zašḫapuna ve Zaliyanu’nun birleşimi, adeta göksel bir evliliğin ötesinde, doğanın iki temel gücünün, yani toprağın bereketi (Zašḫapuna) ile dağların sarsılmaz gücünün (Zaliyanu) bir araya gelmesini simgeliyordu. Bu birlik, Hititlerin dünyayı nasıl algıladıklarının, doğanın döngülerini ve güçlerini tanrısal formlarda nasıl kişileştirdiklerinin bir kanıtıydı.
Zaliyanu, Zašḫapuna’ya hem güç hem de denge katıyordu. Onların ilişkisi, sadece romantik bir bağ değil, aynı zamanda kozmik bir uyum ve düzenin simgesiydi. Dağların doruklarından esen rüzgarların, Zašḫapuna’nın Kaštama’daki tapınaklarına fısıldanan duaları taşıdığını hayal edebiliriz. Bu birliktelik, Hititlerin doğaya olan derin saygısını ve onu tanrısal bir varlık olarak görme biçimini gözler önüne seriyordu.

Nerik’te Yükseliş: Fırtına Tanrısını Uyandıran Ses
Zašḫapuna’nın ünü ve etkisi, Kaštama’nın sınırlarını çoktan aşmıştı. Onu Hitit panteonunun en önemli figürlerinden biri haline getiren şeylerden biri de, Nerik’teki Fırtına Tanrısı’nın kayboluş ve geri dönüş ritüellerindeki kilit rolüydü. Nerik, Hititlerin en kutsal şehirlerinden biriydi, özellikle de baş tanrıları olan Fırtına Tanrısı’nın (Tarḫunna/Tešub) ana kült merkeziydi. Ancak Hitit metinleri, Fırtına Tanrısı’nın zaman zaman “kaybolduğunu” ve bu durumun krallıkta büyük felaketlere (kuraklık, savaşlar, kıtlık) yol açtığını anlatır. İşte tam bu noktada, Zašḫapuna sahneye çıkar.
Fırtına Tanrısı kaybolduğunda, ona yakarışta bulunmak, onu geri getirmek için yapılan ritüellerde Zašḫapuna’nın sesi adeta bir anahtar işlevi görürdü. O, “Kaybolan Tanrı İçin Dua” olarak bilinen önemli ritüellerde, Fırtına Tanrısı’na seslenen, onu geri dönmeye çağıran ve böylece krallığın üzerindeki laneti kaldıran ana figürdü. Bu, sadece Kaštama’nın koruyucusu olmadığını, aynı zamanda kozmik dengeyi ve doğal döngüleri etkileme gücüne sahip, yüksek rütbeli bir tanrıça olduğunu gösterir. Nerik’teki bu rolü, ona Hitit panteonunda eşsiz bir onur ve otorite kazandırmıştı.
Düşünsenize, baş tanrıyı geri getirme gücü olan bir tanrıça! Bu, basit bir yerel tanrıçadan, tüm krallığın kaderini etkileyen bir figüre taşıyordu.
Tanrılara Taht Görevi: Zašḫapuna’nın Ritüel Rolleri

Zašḫapuna’nın ritüel rolleri, sadece Fırtına Tanrısı’nı geri getirmekle sınırlı değildi. Hitit metinlerinde, onun çeşitli devlet ritüellerinde ve festivallerde önemli görevler üstlendiği açıkça belirtilir. Özellikle “taht görevi” ile anılması, onun tanrılar hiyerarşisindeki yüksek mevkiini ve önemli karar alma süreçlerine veya ilahi meclislere katılımını işaret edebilir. Tanrıların bir araya geldiği, kararlar aldığı ve emirler verdiği “tanrı meclisleri” Hitit mitolojisinde önemli bir yer tutar. Zašḫapuna’nın bu meclislerde bir “taht” sahibi olması, onun bu toplantılarda söz sahibi, belki de bir danışman veya arabulucu rolünde olduğunu gösterir.
Bu ritüel rolleri, Zašḫapuna’yı sadece bir ibadet figürü olmaktan çıkarıp, adeta tanrılar dünyasının diplomatı veya yöneticisi haline getiriyordu. O, tanrılar arasındaki uyumu sağlamak, krallığın ve kraliyet ailesinin refahını güvence altına almak için icra edilen sayısız törende yer alırdı. Onun varlığı, ritüellerin kutsallığını ve etkinliğini artırırdı. Kralın iktidarının meşruiyetini tanrısal buyruğa dayandırdığı bir dönemde, Zašḫapuna gibi yüksek mevki sahibi bir tanrıçanın desteği, krallığın istikrarı için hayati önem taşıyordu. Yani, kraliyet törenlerinde gördüğünüz Zašḫapuna, aslında cennetin işleyişinde de önemli bir rol oynuyordu!
Tapınaklar ve Kültler: Kaštama’dan Nerik’e Taşınan Mabet
Her tanrının, ona adanmış bir evi, bir tapınağı vardı. Zašḫapuna‘nın ana tapınağı elbette ki Kaštama’daydı. Burası, onunla ilgili ritüellerin, kurbanların ve duaların merkeziydi. Ancak Hitit tarihi, özellikle de Kaskaların saldırılarıyla dolu çalkantılı dönemler, bazı şehirlerin ve kült merkezlerinin terk edilmesine veya başka yerlere taşınmasına neden oldu. İşte Zašḫapuna’nın kültü de bu süreçten etkilendi.
Kaskaların tekrarlanan saldırıları sonucunda Nerik şehri harabeye döndüğünde ve Fırtına Tanrısı’nın kültü Başkent Hattuşa’ya veya diğer güvenli bölgelere taşınmak zorunda kaldığında, Zašḫapuna’nın da kültünün bir ölçüde Nerik’ten etkilenerek Hattuşa’ya taşınmış olabileceği düşünülüyor. Bu durum, bir tanrıçanın kültünün fiziksel olarak yer değiştirmesinin, onun önemini veya gücünü azaltmadığını, aksine bazen daha geniş bir coğrafyaya yayılmasını sağlayabildiğini gösterir.
Bu taşınma, Zašḫapuna’nın sadece Kaštama’ya özgü bir tanrıça olmadığını, aynı zamanda büyük Hitit krallığının genel kült sisteminde de önemli bir yere sahip olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Kaštama’dan Nerik’e uzanan bu manevi göç, Zašḫapuna’nın Hititlerin kalbindeki yerini daha da sağlamlaştırdı. Tapınaklar değişse de, ona olan inanç ve saygı aynı kaldı.
Rakip mi Danışman mı?: Tešimi ile İlişkiler
Antik panteonlarda tanrılar arası ilişkiler sadece evlilik veya akrabalıkla sınırlı değildi; bazen ittifaklar, bazen rekabetler, bazen de ortak görevler mevcuttu. Zašḫapuna‘nın bir diğer önemli bağlantısı da Tešimi adlı bir başka tanrıçayla olan ilişkisiydi. Hitit metinleri Tešimi’den de bahsederken, bu iki tanrıçanın arasındaki dinamiğin “rakip mi, danışman mı?” sorusunu akla getirmesi oldukça ilginç.
Ancak elde edilen bilgilere göre, Zašḫapuna ve Tešimi arasında belirgin bir rekabetten ziyade, daha çok bir iş birliği veya tamamlayıcılık ilişkisi olduğu düşünülüyor. Özellikle Fırtına Tanrısı’nın kayboluşuyla ilgili ritüeller ve ilahilerde, Tešimi’nin de Zašḫapuna ile birlikte anılması, onların bu önemli ritüeli birlikte icra ettiklerini veya en azından bu süreçte birbirlerini desteklediklerini gösterir.
Belki de Zašḫapuna ana çağrıcı rolünü üstlenirken, Tešimi de farklı bir açıdan veya farklı bir güçle sürece katkıda bulunuyordu. Bir nevi, tanrısal bir “yin ve yang” durumu! Bu, onların birbirlerini güçlendiren, bir görevi tamamlamak için birlikte çalışan iki figür olduğunu düşündürüyor. Yani, danışmanlık veya birlikte icra edilen kutsal görevler, bu iki tanrıça arasındaki ilişkinin en olası açıklaması gibi görünüyor.

Gücü Nereden Geliyor?: Şehir Tanrıçasının Simgesel Anlamı
Peki, Zašḫapuna‘nın tüm bu gücü ve etkisi nereden geliyordu? Bir şehir tanrıçası olarak başlamasına rağmen, nasıl oldu da tüm krallığın kaderini etkileyen ritüellerde kilit bir figür haline geldi? İşte Zašḫapuna’nın gücünün ve simgesel anlamının katmanları:
- Şehirle Derin Bağ: Kaštama’nın koruyucusu olarak, şehirle o kadar iç içe geçmişti ki, şehrin refahı onun gücünden, onun gücü de şehrin kutsallığından besleniyordu. Bu, Hititlerin toprakla, coğrafyayla olan derin ruhani bağlarının bir yansımasıydı.
- Kozmik Düzenin Koruyucusu: En belirgin gücü, Fırtına Tanrısı’nı geri çağırma yeteneğiydi. Bu rol, onu sadece bir yerel tanrıçadan, kozmik düzeni ve doğanın döngülerini etkileyebilecek bir figüre dönüştürdü. Kuraklığı sona erdirmek, bereketi geri getirmek gibi yetenekler, ona muazzam bir kutsal güç atfediyordu.
- Bereket ve Canlılık: Zaliyanu ile olan evliliği, doğanın verimliliğini ve döngüsünü temsil ediyordu. O, hayatın devamını sağlayan, toprağı bereketli kılan bir enerji kaynağıydı.
- Arabulucu ve Elçi: Başlıktaki “Barışçı Elçi” ifadesi, onun tanrılar arası ilişkilerdeki arabulucu veya dengeleyici rolüne atıfta bulunabilir. Fırtına Tanrısı’nı geri getirmesi, bir nevi tanrısal düzende bozulan bir dengeyi yeniden kurması anlamına geliyordu. Bu, onun sadece güçlü değil, aynı zamanda bilge ve uyum sağlayıcı bir varlık olduğunu gösterir. Taht görevi de bu arabuluculuk rolünü destekliyor.
- Kraliyetin Destekçisi: Kraliyet ritüellerindeki varlığı, onun krallığın ve kralın meşruiyetine tanrısal onay veren bir figür olduğunu gösteriyordu.
Zašḫapuna, Hitit panteonunda adeta bir “göksel kraliçe” idi. O, sadece topraktan beslenen bir figür değil, aynı zamanda gökyüzüyle, fırtınayla ve tanrısal meclislerle de derin bağları olan, çok yönlü bir tanrıçaydı. Onun hikayesi, Hititlerin tanrılar dünyasının ne kadar zengin, karmaşık ve insan yaşamıyla iç içe olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Zašḫapuna’nın mirası, günümüze kadar ulaşan tabletlerde, ilahilerde ve ritüel metinlerinde yaşamaya devam ediyor, bize antik Anadolu’nun mistik dünyasına dair paha biçilmez ipuçları sunuyor. O, sadece bir tanrıça değil, aynı zamanda Hititlerin inanç sisteminin ve dünya görüşünün canlı bir aynasıydı.