40 Sayısı ve Sembolizmi
Kırk 40 sayısı, Türk ve Altay mitolojisinde, halk kültüründe ve şamanizminde kutsal bir sayı olarak kabul edilir. Bu sayı, aynı zamanda İslam inancında da kutsal kabul edilir ve “gırk”, “kırh”, “kırn” gibi farklı şekillerde adlandırılır. İslam’ın etkisiyle bu sayının önemi artmıştır ve çeşitli inanç ve geleneklerde yer almıştır.
Türk kültüründe, “kırk” sayısı çeşitli anlamlar taşır:
- Kutsal Kişilerin Koruyuculuğu: Kırklı adı verilen kutlu kişiler, kırk eren veya kırk şaman tarafından korunur. Örneğin, Burla Hatun’un savaşçı Kırk Kız yardımcıları bulunmaktadır.
- Doğum ve Ölümle İlgili Gelenekler: Yeni doğum yapmış bir kadının yanına kırk gün boyunca kimse giremez. Benzer şekilde, ölen birinin kırkının çıkması için dua okunur ve helva yapılır.
- Mitolojik ve Efsanevi Anlamlar: Efsanelerde ve mitolojik hikayelerde “kırk gün, kırk gece” gibi ifadeler sıkça kullanılır. Ejderhaların kırk gün veya kırk yıl uyuduğuna inanılır ve ejderhadan kırk kıl koparılıp ateşte yakıldığında ancak ölürler.
- İslamiyet ile İlgili Gelenekler: İslam inancında, ölümün ardından kırk gün sonra mevlit ve Kuran okunur. Musa Peygamber’in Tanrı’nın buyruklarını kırk gün kırk gecede aldığına inanılır.
Ayrıca, Kırgızistan bayrağında Güneşin etrafında kırk Kırgız boyunu simgeleyen kırk ışın bulunur. Dört Kapı Kırk Makam ise Aleviliğin temel öğretisini oluşturur ve Allah’a giden yolda geçilmesi gereken aşamaları ifade eder.
Kırk Sayısının Kökenleri: Türk ve Altay Mitolojisindeki İzleri
Kırk sayısı, Türk halk inancında ve kültüründe derin anlamlara sahiptir. İnançlar, gelenekler ve efsaneler aracılığıyla, bu kutsal sayının insanların hayatına derin bir şekilde işlediği ve onların ruhsal ve kültürel hayatlarında önemli bir rol oynadığı görülür.
Kırk, Türk halk inancında “Kırk Evliya” olarak da anılır. Bu kavram, kutsal sayılan kırk azizin bulunduğu bir inanç sistemini ifade eder. Hıristiyan Türklerde ise “kırk aziz” kavramı bulunur ve genellikle bu azizler için kırk mum yakılır. Kırklara karışan erenler veya yiğitler ise bir daha görünmezler, bu da onların özel bir statüye sahip olduklarını ve belki de göksel varlıklara dönüştüklerini düşündürür.
Kışın ardından baharda yeniden doğuşa hazırlık sürecini ifade eden “Çille” kavramı da dikkat çekicidir. Bu dönem üç kez ölüp dirilme olarak tanımlanır ve ilk aşaması kırk gün süren Büyük Çille’dir. Küçük Çille 20 gün, Boz Çille ise Nevruz’a kadar devam eder. Nevruz’da ise nihai diriliş gerçekleşir ve doğanın yeniden canlanması sembolize edilir.
Alevilik inancında ise “Dört Kapı Kırk Makam” öğretisi, Allah’a giden yolda geçilmesi gereken aşamaları ve merhaleleri ifade eder. Bu öğreti, Hz. Muhammed döneminde İslam diniyle birlikte doğmuş ve Hoca Ahmed Yesevi tarafından somutlaştırılmıştır. Şeriat Kapısı, Tarikat Kapısı, Hakikat Kapısı ve Marifet Kapısı olarak dört ana bölümden oluşur ve her biri farklı bir aşamayı simgeler.
Kırgızistan bayrağında Güneşin etrafında kırk Kırgız boyunu simgeleyen kırk ışın vardır. Dede Korkut Hikâyeleri, Manas Destanı, Kırgız Türeyiş Efsânesi’nde Kırk Kız vardır. Oğuz Han’ın verdiği şölenlerde diktirdiği sırıkların boyu kırk kulaç uzunluğundadır.
Hikâye ve masallarda “kırk gün, kırk gece” düğünler yapılır. Cezalandırılanlar için “Kırk katır veya kırk satır” şeklinde bir uygulamadan bahsedilir. Ejderhalar kırk gün veya kırk yıl uyurlar. Ejderhadan kırk kıl koparılır ve ateşte yakılır, ejderha ancak o zaman ölür. İslâmiyet’te ise ölümün ardından kırk gün sonra mevlit ve Kuran okunur. Musa Peygamber, Tanrı’nın buyruklarını Turdağı’nda kırk gün kırk gecede almıştır.
Kırk erenlerin sonsuza kadar yaşayacağına inanılır. Göze görünmezler, Tanrı tarafından seçilmişlerdir. Bektaşilerde dört kapı kırk makam anlayışı yer alır. Kırk sayısının Çuvaşçadaki söyleyiş biçimi olan Hereh’in kurban anlamıyla bağlılığı dikkat çekicidir.
Kırkın Kutsal Anlamları: Doğumdan Ölüme Türk Kültüründeki Rolü
Kırk, Türk halk inancında ve kültüründe derin bir şekilde kök salmış, çeşitli inançlar, gelenekler ve sembollerle ilişkilendirilmiş kutsal bir sayıdır. Bu sayının zenginliklerini ve derin anlamlarını keşfetmek, Türk halkının ruhsal ve kültürel dünyasını daha iyi anlamamıza yardımcı olur.
Kırk sayısının Türk ve Altay mitolojilerinde, halk inancında ve şamanizmindeki önemi, kökleri derin bir geçmişe dayanır ve çeşitli kültürel ve dini unsurlarla iç içe geçmiştir. Bu sayının çeşitli bağlamlarda kullanılması, insanların doğaüstü ve manevi dünyaya olan inançlarını, ritüellerini ve yaşamlarındaki gelenekleri şekillendirmiştir.
Kırk, bir dönüşüm, yenilenme ve dönüş sürecini ifade eder. Doğumdan ölüme, mevsimlerin değişiminden ruhsal evrimlere kadar pek çok alanda bu sayıya rastlanır. Kırk gün ve gecenin sembolizmi, bir varlığın ya da bir olayın tamamlanması, bir dönemin sona ermesi ve yeni bir başlangıcın işaretidir.
Türk halk inancında ve mitolojisinde kırk sayısının çok yönlü kullanımı, bu sayının toplumun ruhsal ve kültürel hayatındaki derin etkisini gösterir. İnançlar, ritüeller, efsaneler ve gelenekler aracılığıyla, kırk sayısı Türk halkının yaşamının merkezinde yer alır ve onların dünyaya bakışını, doğaya olan saygılarını ve ruhsal ihtiyaçlarını yansıtır.
Kırk Gün ve Kırk Gece: Doğanın Döngüsünde Yeniden Doğuşun Sembolü
Kırkın anlamı ve sembolizmi, sadece Türk ve Altay kültürleriyle sınırlı değildir. Aynı zamanda diğer kültürlerde de önemli bir yere sahiptir. Örneğin, Hıristiyanlıkta da kırk sayısı önemli bir rol oynar. İncil’de, Hz. İsa 40 gün 40 gece oruç tutar ve çölde ciddi bir manevi deneyim yaşar. Ayrıca, kırk günün sonunda, Şeytan tarafından sınanır ve melekler tarafından hizmet edilir. Bu olay, kırkın manevi bir dönüşüm ve arınma sürecini simgelediği bir örnek olarak kabul edilir.
Kırk sayısının bu kadar yaygın bir şekilde kullanılması, insanların doğaya, kutsal sayılara ve sembollere olan derin bağlılığını yansıtır. Kırk, insanların ruhsal yolculuklarını ifade eden bir simge olarak kabul edilir. Doğumdan ölüme, mevsimlerin döngüsünden manevi evrimlere kadar, kırk sayısının etkisi kültürler arası bir fenomendir.
Kırkın sembolizmi, insanların yaşamlarındaki dönüşüm ve yenilenme arayışlarıyla derin bir bağlantıya sahiptir. Kırk gün ve kırk gece gibi ifadeler, bir sürecin tamamlanması ve yeni bir başlangıcın işareti olarak kabul edilir. Bu süreçler, insanların manevi ve ruhsal evrimlerini simgeler ve bir kişinin yaşamında önemli bir dönemeç olabilir.
Türk ve Altay mitolojisinde, kırk sayısı birçok farklı bağlamda kullanılır. Kutsal kişilerin korunması, doğum ve ölüm ritüelleri, efsaneler ve geleneklerde kırkın önemi vurgulanır. Bu sayının bu kadar geniş bir yelpazede kullanılması, Türk ve Altay kültürlerinin derinliğini ve karmaşıklığını yansıtır.
Kırkın sembolizmi, aynı zamanda insanların toplumları ve doğayla olan ilişkilerini de yansıtır. Doğanın döngüsüyle uyum içinde olan kırk gün ve kırk gece gibi kavramlar, insanların doğaya ve çevreye olan saygısını yansıtır. Aynı şekilde, kırk sayısının manevi ve ruhsal anlamları, insanların birlik ve dayanışma içinde yaşama arzusunu da simgeler.
40 lar veya 40 Evliyalar
Kırklar – Türk halk inancında Kırk Evliya. Kırkavlan da denilir. Bilinmeyen biryerlerde yaşayan kırk kutlu kişidir.
Derviş motifiyle yakından bağlantılıdır. Kimi görüşlere göre her çağda kimliği bilinmeyen (bazen bunu kendileri bile bilmeyen) kırk kutlu kişi vardır. Ve kötülüklerle dolu Dünya onların yüzü hürmetine ayakta durur. Hıristiyan Türklerde 40 Aziz kavramı vardır.
Onlar için 40 mum yakılır. Kırklara karışan erenler veya yiğitler de bir daha görünmezler. Örneğin Yaşar Kemal’in İnce Memed adlı kahramanı için dört kitabın sonunda da şu cümle yer alır. “İnce Memed’den bir daha haber alınamadı. İmi timi bellisiz oldu.” Çiltenler yılda bir kez toplanıp yeryüzünde olup bitenleri görüşürler, değerlendirirler.
Hastaların şifa için gittiği “Çilten Ocağı” Asyada farklı yörelerde mevcuttur. Kırk Çilten veya Kırk Eren adıyla da anılırlar. Kışın ardından baharda yeniden dirilmeye hazırlık süreci olarak kışın doğadaki üç kez ölüp dirilmeyi ifâde eden ve ilki kırk gün süren üç dönemin adı Çille şeklinde geçer. Büyük Çille 40, Küçük Çille 20, Boz Çille ise Nevruz’a kadar gider.
Nevruzda nihai diriliş gerçekleşir. Şiltenler dağlarda yaşar ve canlıları da korurlar. Ava çıkmadan kendilerine dua edilerek yardım istenir. Yine bu kavramla bağlantılı olan ve Kazaklarda Temmuz ayını ifâde eden Şilde isminin nereden geldiği hususunda iki farklı görüş bulunmaktadır. Bunlardan ilki eski Türkçedeki ‘‘Şolde’’ (Susamak, Çölde Kalmak) kelimesinden geldiği yönündedir. İkinci görüş ise, bu ayın isminin Farsça ‘‘çilla’’ (kırk) kelimesinden geldiği hakkındadır. Kırklı sözcüğü, kırk ünlü ata ruhunun koruyuculuğu altında olan kişi demektir. Tasavvufta, Kırklar’ın elinden bade alınıp içilir.
Kırk Sayısı
Kırk – Türk, Altay, Orta Asya ve Ortadoğu mitolojilerinde ve halk kültüründe ayrıca İslam inancında Kutsal Sayıdır. Gırk, Kırh, Kırn olarak da söylenir. İslam’ın etkisiyle önemi artmıştır. Kırk eren tarafından veya kırk şaman tarafından korunan kutlu kişilere Kırklı adı verilir. Kırk erenlerin sonsuza kadar yaşayacağına inanılır. Göze görünmezler, Tanrı tarafından seçilmişlerdir. Bektaşilerde dört kapı kırk makam anlayışı yer alır. Kırk sayısının Çuvaşçadaki söyleyiş biçimi olan Hereh’in kurban anlamıyla bağlılığı dikkat çekicidir.
Çiltenler
Şamanist görüşlerle bağlantılı olarak, genellikle orta Asya ve Kazakistan bölgesinde yayılan ve kutsal sayılan bir kavramdır. Şiltenler de denir. Kutlu kırk evliyayı tanımlamakta kullanılır. Bahçesaray’da, “Kırk Azizler” adında ünlü bir mezarlık vardır. Adam Oleari’ye göre Derbent’te, savaş zamanı şehit düşenlerin mezarları başında kocaman baş taşları vardır.
Türkler ve Tatarlar ibadet için her gün buraya gelirlerdi. “Çiltenler” dünyayı idare edenler yâni dünyanın sahipleri olarak kabul edilir, bütün insanlara koruyuculuk yapıp dertlerden ve belâlardan korurlar ve mutluluk getirirler. “Çiltanlar” derviş motifleriyle de bağlantılıdırlar.
Bir çocuk veya hamile kadın hastalandığında hastanın yakınları kalenderhaneye (ocağa, tekkeye) gidip, “Çiltanlar”ın hatırına kırk mum yakarlardı. Snesaryev’in verdiği bilgiye göre, Harezm’deki kalenderhanede, “Çiltanlar Ocağı” denilen büyük bir ocak vardır