
Tau, Güney Amerika’nın Guaraní mitolojisinde “Kötülüğün Ruhu” olarak bilinen güçlü bir figürdür. Her ne kadar Hristiyan inancındaki Şeytan’la birebir örtüşmese de, Tau genellikle kötülüğün kişileşmiş hali olarak kabul edilir.
Mitolojiler, toplumların evreni, doğayı, iyilik ve kötülük gibi temel kavramları anlama ve açıklama biçimleridir. Güney Amerika’nın yerli halklarından Guaranílerin zengin mitolojisi de bu türden kadim anlatılarla doludur. Bu anlatıların merkezinde, yaratılışın ve dengenin yanı sıra, kötülüğün ve kaosun kökenlerini açıklayan güçlü figürler bulunur. Guaraní panteonunda kötülüğün ve karanlığın cisimleşmiş hali olarak kabul edilen Tau, bu figürlerin en önemlilerindendir.
Tau’nun hikayesi, sadece kötülüğün nasıl ortaya çıktığını değil, aynı zamanda en korkunç mitolojik yaratıkların, yani Yedi Lanetli Guaraní Canavarının (Tau ve Kerana’nın Çocukları) nasıl dünyaya geldiğini de anlatır. Bu makale, Tau’nun kimliğini, iyilik gücü Angatupyry ile olan mücadelesini ve Kerana ile olan trajik birleşmesinden doğan lanetli çocuklarının öyküsünü keşfedecektir.
Tau ve Angatupyry: İyilik ve Kötülüğün Yaratılışı
Guaraní mitolojisinin temelinde, evreni yaratan ve yöneten yüce varlıklar bulunur. Bu yaratıcı güçlerden doğan veya onlarla birlikte var olan ikili karşıtlıklar, kozmik düzeni belirler. Tau ve Angatupyry, bu karşıtlıkların en belirgin örnekleridir. Tau, karanlığın, kaosun, hastalığın ve acının ruhu, adeta kötülüğün kendisidir. Onun varlığı, düzensizliği, yıkımı ve ıstırabı simgeler. Karşısında ise Angatupyry yer alır; ışığın, düzenin, sağlığın ve iyiliğin cisimleşmiş halidir. Angatupyry, yaratılışın dengesini korumaya, yaşamı beslemeye ve iyiliği yaymaya çalışır.
Bu iki ruh, evrenin var oluşundan bu yana sürekli bir mücadele içindedir. Tau, evrene karanlığını yaymaya, Angatupyry ise ışığını. Bu kozmik çatışma, Guaranílerin dünyayı algılama biçiminde merkezi bir rol oynar; yaşamdaki zorluklar ve acılar Tau’nun etkisine, iyi şans ve refah ise Angatupyry’nin lütfuna bağlanır. Ancak bu iki güç arasındaki mücadele, kişisel bir takıntı ve trajik bir olay sonucunda daha da karmaşık ve somut bir hal alır: Tau’nun genç ve güzel Kerana’ya olan saplantısı.
Kerana’ya Olan Takıntısı ve Kaçırma Girişimi

Hikaye, Parana Nehri civarında, iyilik ve bilgelikle tanınan bir adam olan Marangatu’nun güzel kızı Kerana’nın etrafında döner. Kerana, saflığı, güzelliği ve nezaketiyle tüm bölgede sevilir. Onun varlığı, çevresindeki insanlar için bir neşe kaynağıdır. Ancak Kerana’nın bu eşsiz güzelliği ve saflığı, karanlığın ruhu Tau’nun dikkatini çeker.
Kötülüğün cisimleşmiş hali olan Tau, saflığa ve iyiliğe karşı derin bir nefret besler. Kerana’nın güzelliği ve erdemi, onun için tahammül edilemez bir ışığı temsil eder. Tau, Kerana’ya karşı saplantılı bir arzu duymaya başlar; bu arzu, onu ele geçirme ve kirletme isteğidir. Kerana’yı kendi karanlık alanına çekerek veya onu zorla eşi yaparak, hem Kerana’nın saflığını bozmayı hem de iyiliğin temsilcisi Angatupyry’ye bir darbe vurmayı amaçlar.
Tau, Kerana’yı kaçırmak için sayısız girişimde bulunur. Kimi anlatılarda kılık değiştirerek, kimi anlatılarda ise doğrudan korkunç formunda Kerana’yı takip eder ve pusuya düşürmeye çalışır. Ancak Kerana, hem kendi masumiyeti hem de çevresindeki doğa ruhlarının ve Angatupyry’nin koruması sayesinde bu ilk girişimlerden kurtulur. Tau’nun takıntısı artar, başarısızlıkları onu daha da öfkelendirir ve bu durum, iyilik ile kötülük arasındaki o kadim mücadelenin doruk noktasına ulaşmasına neden olur.
Tau ve Angatupyry’nin 7 Gün Süren Mücadelesi
Tau’nun Kerana’yı ele geçirme girişimleri başarısız oldukça, durum daha da gerilir. İyiliğin ruhu Angatupyry, sevdiği Kerana’yı ve onun temsil ettiği saflığı korumak için karşısına dikilir. Bu, sadece bir kadın için yapılan bir mücadele değil, aynı zamanda kozmik bir savaştır; düzenin kaosa, ışığın karanlığa karşı duruşudur.
Tau ve Angatupyry arasındaki mücadele, Guaraní mitolojisinin en epik sahnelerinden biridir. Anlatılara göre bu savaş, tam yedi gün yedi gece sürmüştür. Gökyüzü gürlemiş, toprak sarsılmış ve doğa, bu iki devasa gücün çatışmasına tanıklık etmiştir. Tau, tüm karanlık güçlerini, hilelerini ve yıkıcı enerjisini kullanırken; Angatupyry, ışığını, koruyucu gücünü, doğruyu ve yaşamı savunmuştur.
Bu “yedi gün yedi gece”lik süre, Guaraní mitolojisinde önemli bir sembolizme sahiptir ve yaratılış döngüleriyle ilişkilendirilir. Savaşın şiddeti öylesine büyüktür ki, nehirler yön değiştirir, dağlar oluşur veya yıkılır. Angatupyry, Kerana’yı korumak için üstün bir çaba harcar ve başlangıçta saldırılarını püskürtür. Ancak yedi gün süren bu amansız mücadele, her iki tarafı da yorar. Tau, belki de Angatupyry’nin yorgun düştüğü veya dikkatinin dağıldığı bir anı yakalar ya da karanlığın doğası gereği sinsi bir numara kullanır. Angatupyry tam olarak yenilmese de, Kerana’yı sonsuza dek koruyabilecek gücünü o an için yitirir. Bu kozmik yorgunluğun anında, amacına ulaşır.

Kerana’yı Kaçırması ve Arasy’nin Laneti
Yedi günlük mücadelenin ardından, Angatupyry Kerana’yı koruyamaz hale gelir. Tau, Kerana’yı zorla kaçırır ve onu kendi karanlık alanına, ıstırap ve düzensizliğin hüküm sürdüğü bir yere götürür. Kerana’nın kaçırılması, sadece Marangatu için değil, tüm iyiliksever varlıklar ve insanlar için büyük bir trajedidir. Saflığın ve güzelliğin, kötülük tarafından ele geçirildiği anı temsil eder.
Bu korkunç olaya tanıklık eden göksel varlıklar arasında, Ay Tanrıçası Arasy de vardır. Arasy, gece gökyüzünden Kerana’yı kaçırmasını dehşetle izler. Kerana’nın çaresizliğini ve Tau’nun zalimliğini gören Arasy’nin kalbi acıyla dolar ve öfkeyle dolar. Adaletsizliğe ve saflığın kirletilmesine tahammül edemez.
Arasy, gökyüzünden güçlü bir lanet gönderir. Bu lanet, Tau ve Kerana’nın bu zoraki ve karanlık birleşmesinden doğacak tüm yavruları etkileyecektir. Arasy, “Bu kirli birliktelikten doğacak her çocuk lanetli olacak,” der. “İnsan formunda değil, sadece canavar formunda var olabilecekler ve kötülüğün dünyada yayılmasına hizmet edecekler.” Bu lanet, Guaraní mitolojisinde kötülüğün somutlaşmış hallerinin, yani yedi lanetli canavarın doğuşunu doğrudan açıklar ve temellendirir. Kerana, Tau’nun elinde acı dolu bir kaderle yüzleşirken, Arasy’nin laneti onların yavrularının karanlık bir geleceğe sahip olacağını mühürler.
Tau ve Kerana’nın 7 Lanetli Çocuğu: Guaraní Mitolojisinin Canavarları

Arasy’nin laneti gerçeğe dönüşür. Tau ve Kerana’nın, bu zoraki ve lanetli birleşmeden yedi çocuğu olur. Ancak bu çocuklar, Arasy’nin kehanetine uygun olarak, insan formunda değil, her biri farklı bir korkunç görünüme ve yıkıcı özelliğe sahip canavarlar olarak doğarlar. Bu yedi kardeş, Guaraní mitolojisinin en bilinen ve korkulan figürleridir; kötülüğün, lanetin ve mirasının yaşayan sembolleridir.
Bu canavarların her birinin kendine özgü bir adı, görünümü ve rolü vardır. İşte bu yedi lanetli çocuk ve özellikleri:
Çocuk Adı | Açıklama | Rol / Mit |
---|---|---|
Teju Jagua | Yedi köpek başlı kertenkele veya büyük bir kertenkele. | Mağaraların ve altın, taş gibi hazinelerin koruyucusu. Genellikle uyuşuk ve tehlikesiz, uyanmadığı sürece. |
Mbói Tu’ĩ | Büyük bir yılan gövdesine ve bir papağan (tu’ĩ) başına sahiptir. | Su yollarının ve nilüferlerin koruyucusu. Güçlü bir sesle konuşabilir, nehirlerde tehlikeli olabilir. |
Monái | Boynuzları olan büyük bir yılan veya kertenkele. Hırsızlığın ruhu. | Rüzgarın efendisi olarak bilinir. Her şeyi çalar, düzeni bozar. İzinsiz giren avcıları cezalandırır. |
Jasy Jatere | Küçük, altın saçlı, bal rengi gözlü çekici bir çocuk veya cüce. | Öğle vakti sihirli bir değnekle dolaşır. Çocukları kaçırır, bazen onlara zarar verir (uygunsuz şakalar). |
Kurupi | Kısa boylu, güçlü, uzun bir fallusa sahip bir yaratık. | Ormanların ve vahşi hayvanların koruyucusu. Özellikle kadınları kaçırır veya ayartır. Korkunç bir figür. |
Ao Ao | Kuzu şeklinde, keskin dişleri olan, mağaralarda yaşayan korkunç bir yaratık. | Özellikle insan yiyen bir canavar olarak bilinir. “Ao ao” diye bağırarak avını kovalar. |
Luisõ / Luisón | İnsan ve köpek melezi, gece dolaşan bir tür kurt adam veya hortlak. | Yedi kardeşin en korkulanıdır, genellikle ölüm ve mezarlarla ilişkilidir. Salı ve Cuma geceleri dönüşür. |
Bu yedi kardeş, Guaraní coğrafyasının farklı bölgelerinde ve farklı mitlerde kendine yer bulur. Her biri, babaları Tau’dan aldıkları karanlık mirası farklı şekillerde taşır. Teju Jagua ve Mbói Tu’ĩ daha çok belirli yerlerin veya varlıkların (mağaralar, sular) koruyucuları olarak görülürken, Monái hırsızlık ve düzensizliği temsil eder. Jasy Jatere, öğle güneşinin tehlikesini ve çocuk kaçırma korkusunu somutlaştırır. Kurupi, ormanın karanlık gücünü ve cinsel tehdidi ifade eder. Ao Ao, vahşi ve acımasız avcıyı, insan yiyen canavarı temsil ederken, Luisõ (Luisón), en karanlık ve korkulan olanıdır, ölüm, hastalık ve mezarlıklarla ilişkilidir, bir tür kurt adam veya hortlak figürüdür.
Bu canavarların varlığı, Kerana’yı kaçırmasının ve Arasy’nin lanetinin doğrudan bir sonucudur. Onlar, iyilik ve kötülük arasındaki mücadelenin somutlaşmış, rahatsız edici canlı kanıtlarıdır. Guaraní halkı için bu figürler, doğanın tehlikeli yönlerini, yaşamın zorluklarını, akıl almaz kötülüğü ve ölüm korkusunu açıklayan hikayelerin bir parçasıdır.
Sonuç
Tau’nun hikayesi, Guaraní mitolojisinde kötülüğün, kaosun ve acının kökenlerine dair güçlü bir alegoridir. Kötülüğün cisimleşmiş ruhu olan Tau’nun, iyiliğin temsilcisi Angatupyry ile olan mücadelesi ve masum Kerana’ya olan takıntısı, evrensel temaları yansıtır; iyilik ile kötülüğün, düzen ile kaosun bitmeyen çatışmasını.
Tau’nun Kerana’yı kaçırması ve Ay Tanrıçası Arasy’nin laneti, sadece trajik bir aşk hikayesi veya bir kaçırma olayı olmanın ötesine geçer. Bu olaylar dizisi, Guaraní topraklarında dolaşan yedi lanetli canavarın, yani Teju Jagua, Mbói Tu’ĩ, Monái, Jasy Jatere, Kurupi, Ao Ao ve Luisõ’nun dünyaya gelişini açıklar. Bu yedi kardeş, Arasy’nin laneti ve babaları Tau’nun karanlık doğasının somutlaşmış halleridir. Her biri, farklı bir korkuyu, tehlikeyi veya düzensizliği temsil eder ve Guaranílerin dünyayı algılama biçiminde, özellikle de korku ve saygı duyulan doğaüstü güçler bağlamında önemli bir yere sahiptir.
Tau’nun mirası, sadece onun kendi varlığıyla sınırlı kalmaz; yedi lanetli çocuğu aracılığıyla nesilden nesile aktarılır. Onlar, Tau’nun yaydığı kötülüğün ve Kerana’nın yaşadığı acının yaşayan kanıtlarıdır ve Guaraní coğrafyasının derinliklerinde, ormanlarında, sularında ve gecelerinde efsaneleri hala yaşamaktadır. Bu hikaye, kötülüğün bir kez ortaya çıktığında, en beklenmedik ve korkunç şekillerde sonuçlar doğurabileceğini hatırlatır.