Gök-Kal
Türk ve Altay mitolojisinde, Gök-Kal doğa katmanı önemli bir yer işgal eder. Gök-Kal, genellikle “Gök Kapısı” veya “Gök Kubbeleri” olarak da adlandırılır ve gökyüzünün en yüksek katmanlarından birini temsil eder. Bu kavram, Türk ve Altay kültürlerindeki evrensel bir inanç sistemine dayanır ve evrenin yapısını anlamak için kullanılır.
Gök-Kal, genellikle Tanrıların ikamet ettiği, insanların erişemeyeceği bir alan olarak kabul edilir. Bu, mitolojideki Tanrılar ile insanlar arasındaki ayrımı vurgular. Tanrıların, kutsal varlıkların ve ruhların yaşadığı bir mekan olarak düşünülür. Gök-Kal’a erişmek, genellikle kahramanların, destanlarda anlatılan epik yolculuklarında bir hedef olabilir.
Bu doğa katmanı, Türk ve Altay mitolojisindeki evrenin düzenini anlamak için de kullanılır. Gökyüzünün bu en yüksek katmanı, diğer dünya katmanlarıyla iletişim halinde olan bir geçit olarak görülür. Gök-Kal, yeraltı dünyasıyla olan bağlantıyı sağlar ve bu nedenle evrenin dengesini korur.
Mitolojik hikayelerde, kahramanlar genellikle Gök-Kal’a ulaşmak için zorlu bir yolculuğa çıkarlar. Bu yolculuklar, fiziksel engellerin ötesinde manevi bir deneyimi temsil eder. Kahramanlar, bu yolculuklarında cesaret, bilgelik ve içsel güç kazanırlar.
Gök-Kal, sadece fiziksel bir yer değil, aynı zamanda manevi bir anlam taşır. Bu doğa katmanı, insanın evrende ve kendi içindeki yerini anlamak için derin bir sembolizme sahiptir. Türk ve Altay mitolojisinde, Gök-Kal kavramı, insanların evrenle olan ilişkisini, ruhsal arayışlarını ve kozmik dengeyi anlamak için önemli bir araç olarak hizmet eder.
Gök-Kal’ın ötesinde, Türk ve Altay mitolojisinde bu doğa katmanının derin anlamları ve sembolizmi vardır. Gök-Kal, genellikle kozmik düzenin bir parçası olarak görülür ve evrenin farklı katmanları arasında bir köprü işlevi görür. Bu nedenle, insanlar için sadece fiziksel bir engel değil, aynı zamanda manevi bir hedef ve anlam kaynağıdır.
Gök-Kal, aynı zamanda doğa olaylarının ve fenomenlerinin de bir kaynağı olarak düşünülür. Örneğin, gök gürültüsü ve şimşek, Gök-Kal’daki Tanrıların hareketleri veya iletişimleri olarak yorumlanabilir. Bu tür doğa olayları, insanlar için hem korkutucu hem de hayranlık uyandırıcıdır ve mitolojik hikayelerde sıkça yer alırlar.
Türk ve Altay mitolojisinde Gök-Kal’a ulaşma arzusu, insanların ruhsal ve manevi yolculuklarını simgeler. Bu yolculuklar, bireylerin içsel dünyalarını keşfetmelerine, bilgelik ve anlayış kazanmalarına olanak tanır. Gök-Kal’a ulaşmak, kişinin evrende ve kendi yaşamında anlam arayışını temsil eder.
Gök-Kal’ın Mitolojik Kökenleri ve Tanrısal Bağlamı
Türk ve Altay mitolojisinde Gök-Kal, evrenin en yüksek katmanlarından biri olarak kabul edilir ve genellikle Tanrıların ikamet ettiği kutsal bir mekan olarak görülür. Bu alt başlık altında, Gök-Kal’ın mitolojik kökenlerini ve Tanrısal bağlamını inceleyeceğiz.
Gök-Kal’ın kökenleri, Türk ve Altay mitolojisinin derinliklerine dayanır. Bu kavram, gökyüzünün fiziksel ve manevi yapısını anlamak için kullanılan bir araç olarak ortaya çıkmıştır. Tanrıların, ruhların ve diğer kutsal varlıkların yaşadığı bir yer olarak kabul edilen Gök-Kal, evrenin yaratılışında önemli bir rol oynamış olabilir.
Tanrılar ve diğer göksel varlıklar, Türk ve Altay mitolojisinde insanlarla etkileşim halindedir. Bu etkileşimler, genellikle kahramanlık destanlarında ve mitolojik hikayelerde anlatılır. Gök-Kal, Tanrılar ile insanlar arasındaki iletişimin bir simgesi olarak görülür ve insanların Tanrılarla olan ilişkisini anlamak için önemli bir araçtır.
Gök-Kal’ın mitolojik bağlamı, evrenin düzeni ve kozmik dengeyle ilgilidir. Bu doğa katmanı, diğer dünya katmanlarıyla olan bağlantıyı sağlar ve evrenin harmonisini korur. Tanrıların yaşadığı bir mekan olarak kabul edilen Gök-Kal, evrenin yaratıcı güçlerinin merkezi olarak düşünülür.
Bu bağlamda, Gök-Kal’ın mitolojik kökenleri ve Tanrısal bağlamı, Türk ve Altay kültürlerinin evrensel inançlarına ve kozmolojik anlayışına derinlemesine bir bakış sunar. Bu kavramlar, insanların evrende ve kendi iç dünyalarında anlam arayışlarını ve ruhsal gelişimlerini anlamak için önemlidir.
Gök Katları
Asya Şamanizm’inde şamanlar “uçuş” denilen trans yolculuklarında, kimi zaman “yeraltı” dedikleri ortama iner, kimi zaman gök katları dedikleri ortamlara çıkarlar. Altay Türkleri’nin geleneğine göre gök katları çeşitli ilâhî veya yarı ilâhî varlıklarca meskûn olup, şaman, yolculuğunda bunlarla irtibat kurabilir.
Fakat “uçuş” denilen bu trans deneyiminde her şaman her gök katına çıkamaz; daha doğrusu şamanlar kudretleri oranında gök katlarına yükselebilir. Asya Şamanizm’inde, herhangi bir nedenle gök katlarını aşması gereken bir şamanın önce “yeraltı” denilen öte-âleme inmesi gerekir.
Ural-Altay kavimlerinde gök katları genellikle ya 7 ya da Dante’nin İlâhî Komedya’sındaki gibi 9’dur. Gök katlarının sayısı tüm şamanist toplumlarda aynı değildir. Kimi şamanist geleneklerde “yeraltı” denilen öte-âlem de 7 kata ayrılır ki, bu durumda algılanamayan katların toplamı 14’ü bulur. Eski şamanların 13’üncü gök katını aşabilmiş oldukları söylenir. Altaylılar ise hem 7 ve 9 kat gökten, hem de 12,16 ve 17 kat gökten söz ederler.
Altay, Yakut ve Uygur Türkleri’nin geleneklerine göre, insanların yaşadığı Yer, ölülerin göçtüğü “yeraltı” (öte-âlem) ve spiritüel Gök’ten oluşan üç ortam, merkezlerinden geçen bir eksenle birbirine bağlıdır ki bu eksenin iki ucu Yer’in Göbeği ve Göğün Göbeği olarak kabul edilir. Göğün katlarında yaşayan Tanrılar şu şekilde sıralanır:
- KOÇA HAN, AK ANA, AK ATA
- ZADA HAN, İYEHSİT HANIM
- YAYIK HAN, TALAY HAN, ETÜGEN HAN, MAY ATA, MAY ANA, CÖHÖGÖY HAN
- YAYUÇI HANIM, HOTOY HAN
- KIZAGAN HAN, SUĞORUN HAN
- AYZIT HANIM, AY ATA, AY ANA, UD ATA, UD ANA, CAHIN HAN
- MERGEN HAN, GÜN ATA, GÜN ANA, BÜRKÜT ATA, BÜRKÜT ANA, CILKA HAN, TANHA HAN
- KÜBEY HANIM, ODIĞIN HAN, ÇINIS HAN
- UMAY HANIM
- ERDENEY HAN
- ALTAN HAN
- SUVOLTA HANIM
- AYIĞ HAN
- SUYLA HAN, KARLIK HAN
- UTKUÇI HAN
- ÜLGEN HAN
- KAYRA HAN
- GÖKTANRI
- TURA
Ürgel
Ürgel – Türk halk kültüründe takımyıldızlara “Ürgel” adı verilir. Gökyüzünde insanların hayalgücü ile belirli şekillere benzetilen yıldız toplulukları ve kümeleridir. Dünyadaki hemen hemen tüm topluluklarda takımyıldızlara söylencelerle ilgili isimler verilmiştir. Türklerde dikkati çeken pek çok Takımyıldız vardır ve bunlarla ilgili öyküler anlatılır.
Örneğin Yeteğen takımyıldızının yedi haydut (at hırsızı) olduğu söylenir. Bir obadan kaçırdıkları atlar ve
peşlerindeki kendilerini kovalayan atlılar ile göğe savrulmuşlardır. O yüzden Uğruların (haydutların) bu yıldızlara bakarak yollarını buldukları söylenir. Türkler bazen Yedi Kağan (Yedi Hakan) veya Yedi Uğru (Yedi Hırsız), Yedi Karakçı (Yedi Haydut), kimi zaman da Yedi Arkar (Yedi Dağkoyunu) ya da (Yedi Kör) adı verirler. Moğollar ise aynı Takımyıldıza Yedi Bilge veya Yedi Yaşlı derler. Başlıca Ürgel’ler şunlardır: