
Kadim İran topraklarından yükselen, binlerce yıllık bilgelik ve kozmik bir düzen anlayışının merkezinde yer alan bir isim var: Ahura Mazda. Farsça “Bilge Efendi” veya “Bilge Rab” anlamına gelen bu güçlü varlık, Zerdüştîliğin tek ve yüce yaratıcısı, iyiliğin, ışığın ve düzenin mimarı olarak tüm evreni şekillendirmiştir. Bu, sadece bir tanrı adı değil, aynı zamanda etik bir sistemin, felsefi bir derinliğin ve insanlığın iyilik-kötülük mücadelesine dair kadim bir bakış açısının da özüdür.
Peki, sadece bir inancın merkez figürü müdür, yoksa tarihin derinliklerinden günümüze ulaşan evrensel mesajların bir taşıyıcısı mı? Gelin, bu kadim ışığın efendisinin izlerini sürerek, onun İran coğrafyasındaki ilk uyanışından, Zerdüşt’ün vahyiyle nasıl yüce bir tanrıya dönüştüğüne, kozmik düzeni nasıl kurduğuna ve yüzyıllar boyunca imparatorlukların ideolojisine nasıl yön verdiğine yakından bakalım.
İran’ın Kutsal Zihni: Ahura Mazda’nın En Eski İzleri

Her büyük din ve inanç sisteminin kökleri, insanlığın ilk uyanışlarına ve doğayla kurduğu kadim ilişkilere dayanır. Ahura Mazda’nın hikayesi de Zerdüşt’ten çok daha öncesine, eski Hint-İran dinlerine kadar uzanır. M.Ö. 2. binyıla tarihlenen bu dönemlerde, “Ahura” kelimesinin bir ilah veya yüce varlık anlamında kullanıldığına dair ipuçları buluyoruz. Vedik dönem metinlerinde karşımıza çıkan “Asura” kelimesiyle benzerlik göstermesi tesadüf değildir; bu, o dönemlerdeki ortak dil ve kültürel mirasın bir yansımasıdır.
Bu ilk dönemlerde, henüz Zerdüştîlikteki o mutlak ve tek yaratıcı konuma yükselmemişti. Daha çok, evrenin ve toplumsal düzenin koruyucusu, yeminlerin ve anlaşmaların gözeticisi “kozmik bir akıl” veya “bilge bir ruh” olarak algılanıyordu. O, göklerin, ışığın ve yaşamın kaynağı olan yüce bir varlıktı, ancak henüz Zerdüşt’ün ona atfedeceği o eşsiz ve rakipsiz konuma ulaşmamıştı. Bu kadim izler, Ahura Mazda’nın sadece bir peygamberin vizyonuyla ortaya çıkmadığını, aslında İran topraklarının kolektif bilinçaltında binlerce yıldır var olan bir “kutsal zihin” fikrinin doğal bir evrimi olduğunu göstermektedir. O, zamanla gelişerek, İran coğrafyasının ruhuna sinmiş bir bilgelik ve düzen arayışının timsali haline gelecekti.
Zerdüşt’ün Vahyi: Tanrı Olarak Yükselişi

Ancak Ahura Mazda’nın gerçek yükselişi, M.Ö. 6. yüzyıl civarlarında (bazı kaynaklara göre daha da erken) yaşayan reformist peygamber Zerdüşt’ün (Zarathushtra) vahyiyle gerçekleşti. Zerdüşt, halkının çok tanrılı ve kurban odaklı inanç sisteminden rahatsızdı. O, tek bir yüce varlığın, evreni yaratan, iyiliği temsil eden ve insanları doğru yola yönlendiren tek bir ışık kaynağının varlığına inanıyordu. İşte bu arayışın sonucunda, kendisini Ahura Mazda’nın elçisi olarak gördü ve onun vahyiyle yeni bir dinin temellerini attı.
Zerdüşt’ün öğretilerinde, özellikle de Gathalar olarak bilinen ilahilerde, Ahura Mazda mutlak, erişilemez, her şeyi bilen, her şeye gücü yeten ve tamamen iyi olan tek yaratıcıdır. O, evrenin ve tüm iyi şeylerin kaynağıdır. Yaşam, düzen, ışık ve bilgelik ondan neşet eder. Zerdüşt, eski çok tanrılı panteonu reddederek, Ahura Mazda’yı evrenin efendisi ve nihai hakikat olarak ilan etti. Ona göre Ahura Mazda, sadece tapınılacak bir tanrı değil, aynı zamanda insanlığın izlemesi gereken evrensel ahlaki prensiplerin de kaynağıydı.
İyilik, hakikat, düzen (Asha) ve iyi düşünceler (Vohu Manah) gibi kavramlar, Ahura Mazda’nın doğasının bir parçasıydı ve insanlar bu nitelikleri kendi yaşamlarında sergileyerek ona yaklaşabilirlerdi. Bu, o dönemin din anlayışına göre devrim niteliğinde bir adımdı; zira Zerdüştîlik, Ahura Mazda’yı merkezine alarak hem monoteistik bir eğilim gösteriyor hem de etik sorumluluğu ön plana çıkarıyordu.
Yedi Kutsal Bilgelik: Amesha Spenta’larla Kozmosun Düzeni

Ahura Mazda tek başına var olsa da, onun kudretini ve yaratıcı enerjisini yansıtan, evrenin düzenini sağlayan ve insanlığa rehberlik eden yüce varlıklar da vardır: Amesha Spenta’lar, yani “Kutsal Ölümsüzler” veya “Yüce Kutsal Varlıklar”. Bunlar, Ahura Mazda’nın doğrudan tezahürleri, onun farklı yönleri veya nitelikleri olarak kabul edilir. Onları, Tanrı’nın ilahi planını uygulamak için yarattığı güçlü melekler veya yüce prensipler olarak düşünebiliriz.
Ahura Mazda ile birlikte altı tanesi daha vardır ve bu yedi kutsal varlık, kozmik düzenin ve ahlaki prensiplerin temelini oluşturur.
Bu altı Amesha Spenta şunlardır:
- Vohu Manah (İyi Düşünce/İyi Akıl): İnsan aklının ve düşüncesinin arınmış halini, bilgelik ve iyi niyeti temsil eder. Ahura Mazda’ya ulaşmanın ilk adımıdır.
- Asha Vahishta (En İyi Hakikat/Doğruluk): Kozmik ve ahlaki düzeni, hakikati, adaleti, yasayı ve evrenin işleyiş prensiplerini simgeler. Ateşle ilişkilendirilir.
- Khshathra Vairya (Arzu Edilen Egemenlik/İyi Yönetim): İlahi gücü, arzu edilen krallığı, adaleti ve Ahura Mazda’nın evren üzerindeki egemenliğini temsil eder. Metallerle ilişkilendirilir.
- Spenta Armaiti (Kutsal Alçakgönüllülük/Dindarlık): Toprağın bereketi, sadakat, inanç ve adanmışlık ruhunu temsil eder. Yeryüzüyle özdeşleşir.
- Haurvatat (Bütünlük/Sağlık): Tamamlanmışlık, bütünlük, sağlık ve sulu gıdaların bereketini simgeler. Suyla ilişkilendirilir.
- Ameretat (Ölümsüzlük): Uzun ömür, ölümsüzlük ve bitkisel yaşamın sürekliliğini temsil eder. Bitkilerle ilişkilendirilir.
Amesha Spenta’lar, hem evrenin fiziksel unsurlarıyla (su, toprak, metal, bitkiler, hayvanlar) hem de insanlığın sahip olması gereken erdemlerle (iyi düşünce, doğruluk, adalet, adanmışlık, bütünlük, ölümsüzlük çabası) derin bir bağlantıya sahiptir. Onlar aracılığıyla Ahura Mazda, evreni yaratırken aynı zamanda insanlığın kurtuluş yolunu da işaret etmiştir. Bu kutsal varlıklar, Zerdüştî inancının hem kozmolojik hem de etik yapısını şekillendiren temel taşlardır.
Angra Mainyu’ya Karşı Kozmik Savaş: İyilik ve Kötülüğün Ezeli Mücadelesi

Zerdüştîliğin en çarpıcı ve evrensel mesajlarından biri, iyilik ve kötülüğün ezeli mücadelesi üzerine kurulu olan kozmik düalizmdir. Bu mücadelenin bir tarafında Ahura Mazda, yani Bilge Efendi ve iyiliklerin kaynağı dururken, diğer tarafında onun ezeli rakibi olan Angra Mainyu (veya Pehlevice adıyla Ahriman), yani “Yıkıcı Ruh” yer alır. Angra Mainyu, kötülüğün, karanlığın, yalanın ve ölümün vücut bulmuş halidir. O, Ahura Mazda’nın yarattığı her şeye zıt bir güç olarak var olur.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta var: Bu düalizm, iki denk gücün mücadelesi değildir. Ahura Mazda yaratılmamıştır, o ilk ve nihaidir. Angra Mainyu ise kendiliğinden var olan, ancak Ahura Mazda kadar güçlü veya yüce olmayan bir karşıt ilkedir. Ahura Mazda iyiliği ve yaşamı yaratır, Angra Mainyu ise bu yaratıma karşı çıkarak ölüm, hastalık ve yıkım getirir. Bu, iradi bir seçimle ortaya çıkan bir düalizmdir: “İyi” ve “Kötü” ruhlar, yaratılışın başında kendi yollarını seçmişlerdir.
Bu kozmik savaş, sadece göksel düzlemde değil, aynı zamanda yeryüzünde, insanlığın içinde ve evrenin her köşesinde yaşanır. İnsan, bu mücadelenin kalbinde yer alır; çünkü ona verilen özgür irade, Ahura Mazda’nın yolunu (Asha – doğruluk, düzen) ya da Angra Mainyu’nun yolunu (Druj – yalan, düzensizlik) seçme yeteneği sunar.
Zerdüştî inancına göre, insanlar iyi düşünceler (Humata), iyi sözler (Hukhta) ve iyi eylemler (Hvarshta) yoluyla Ahura Mazda’nın safına katılır ve iyiliğin nihai zaferine katkıda bulunurlar. Bu mücadele ebedi değildir; Zerdüştî kozmolojisine göre, zamanın sonunda iyilik kesin olarak galip gelecek ve Angra Mainyu ile onun güçleri tamamen yok edilecektir. Bu, insanlığa umut veren, onları ahlaki sorumluluğa çağıran ve her seçimin evrensel bir yankısı olduğunu vurgulayan güçlü bir mesajdır.
Achaemenid Dönemi: Ahura Mazda’nın Kraliyet ve Devlet İdeolojisindeki Yeri

Büyük İran imparatorluklarının tarihi, Ahura Mazda’nın izleriyle doludur ve bu izler, özellikle Achaemenid (Akamenid) Hanedanlığı döneminde zirveye ulaşmıştır. M.Ö. 6. yüzyılın ortalarında Büyük Kiros tarafından kurulan ve Pers İmparatorluğu’nun altın çağını temsil eden Akamenid İmparatorluğu, Ahura Mazda’yı devletin ve krallığın resmi koruyucusu ve meşruiyet kaynağı olarak benimsemiştir.
Kral Darius I (Dara I) döneminde, Ahura Mazda’nın adı imparatorluk yazıtlarında sıkça geçmeye başlar. En bilinen örneklerden biri, Behistun Yazıtı’dır. Bu devasa kaya kabartmasında Darius, tahtını Ahura Mazda’nın lütfuyla kazandığını ve onun desteğiyle isyanları bastırarak düzeni yeniden sağladığını gururla ilan eder. Yazıtlar boyunca, “Ahura Mazda bana yardım etti”, “Ahura Mazda bana bu krallığı verdi” gibi ifadeler yaygındır. Bu, Ahura Mazda’nın sadece bir dini figür olmaktan öte, kralın ilahi yetkisinin ve devletin istikrarının bir garantörü olarak görüldüğünü açıkça ortaya koyar.
Akamenid kralları, kendilerini Ahura Mazda’nın “dünyayı düzene sokmak” ve “yalanı ortadan kaldırmak” misyonunun temsilcileri olarak görmüşlerdir. Onların yönetimi, Ahura Mazda’nın “Asha” (doğruluk, düzen) ilkesinin yeryüzündeki yansımasıydı. Bu dönemde Ahura Mazda, daha çok simgesel bir biçimde, kanatlı bir disk içinde tahtta oturan veya gökyüzünde süzülen bir figür olarak tasvir edilmiştir. Bu, onun sadece bir tanrı değil, aynı zamanda imparatorluğun ve onun adaletli yönetiminin ilahi bir onayı olduğunu vurgular.
Akamenidler, Zerdüştîliğin etik boyutlarından ziyade, Ahura Mazda’nın kozmik düzenleyici ve kraliyetin meşrulaştırıcısı rolünü ön plana çıkarmışlardır. Bu, Ahura Mazda’nın kültünün, imparatorluğun geniş coğrafyasına yayılmasında ve farklı kültürler arasında kabul görmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Sasaniler ve Ortodoksi: Ahura Mazda’nın Ruhsal Merkez Olarak Kurumsallaşması

İskender’in istilasının ardından gelen Hellenistik dönemin ve Part İmparatorluğu’nun ardından, Zerdüştîliğin ve Ahura Mazda’nın altın çağı Sasanilerle (M.S. 224-651) yeniden doğdu. Sasaniler, kendilerini Akamenidlerin mirasçıları olarak görüyor ve İran’ın kadim dinini, yani Zerdüştîliği, devletin resmi ideolojisi ve kimliğinin merkezine yerleştiriyorlardı. Bu dönemde Ahura Mazda, sadece bir kraliyet hamisi olmaktan çok daha fazlasıydı; o, imparatorluğun ruhsal ve kültürel kimliğinin tartışmasız merkeziydi.
Sasani kralları, “Ahura Mazda tarafından kutsanmış” unvanını taşıyor ve kendilerini “Mazda’ya tapan krallar” olarak tanımlıyorlardı. Zerdüştî din adamları (Magi veya Mobedler), devlet içinde büyük bir güce ve nüfuza sahipti. Avesta’nın, yani Zerdüştî kutsal metinlerinin kodifikasyonu ve sistematikleştirilmesi bu dönemde tamamlandı. Ahura Mazda’nın öğretileri, ibadetler, ritüeller ve günlük yaşamın her yönü üzerinde derin bir etki bıraktı. Ateş tapınakları, Ahura Mazda’nın kutsal ateşiyle birlikte imparatorluğun dört bir yanına yayıldı ve dinin kurumsallaşmasında merkezi bir rol oynadı.
Bu dönemde Ahura Mazda’nın iyilik ve Angra Mainyu’nun kötülük arasındaki çatışması daha belirgin bir şekilde teolojik olarak formüle edildi. İnsanların bu kozmik mücadeledeki rolü ve ahlaki seçimlerinin önemi vurgulandı. Sasani devleti, Ahura Mazda’nın düzenini yeryüzünde tesis etme misyonuyla hareket ettiğini iddia etti. Bu, zaman zaman diğer dinlere (Hristiyanlık, Maniheizm, Mazdekizm) karşı toleranssızlığa yol açsa da, Zerdüştîliğin ve Ahura Mazda kültünün İran toplumunda kök salmasını sağladı. Sasani dönemi, Ahura Mazda’nın bir tanrısal figür olarak en belirgin ve kurumsallaşmış şekilde yüceltildiği bir dönem olarak tarihe geçmiştir.
İslamiyet Sonrası İzler: Ahura Mazda’nın Kültü Nasıl Dönüştü?
M.S. 7. yüzyılda İslam’ın İran’a gelişi ve Sasani İmparatorluğu’nun çöküşü, Ahura Mazda’nın kültü ve Zerdüştîlik için dönüm noktası oldu. İslam’ın tek tanrıcılık anlayışı ve tebliğ gücü karşısında, eski din büyük bir dönüşüm geçirmek zorunda kaldı. Birçok İranlı Müslümanlığı seçerken, Zerdüştî inancına sadık kalanlar ya dışlandı, ya cizye ödemek zorunda kaldı ya da daha izole bölgelere çekildiler.
Ancak bu, Ahura Mazda’nın tamamen unutulduğu anlamına gelmezdi. Kültü ve öğretileri, farklı şekillerde varlığını sürdürdü. İran’da kalan Zerdüştî topluluklar, “Gebrler” olarak bilinir hale geldi ve inançlarını nesilden nesile aktarmaya devam ettiler. Özellikle Yezd ve Kirman gibi şehirlerdeki Zerdüştîler, ibadetlerini ve Ahura Mazda’ya olan bağlılıklarını korudular. Onlar için Ahura Mazda, hala tek yaratıcı, iyiliğin ve ışığın mutlak kaynağıydı.
Bir diğer önemli dönüşüm ise “Parsiler” aracılığıyla gerçekleşti. İslam’ın yayılmasından kaçan bazı Zerdüştîler, Hindistan’a göç etti. Burada kendi kültürlerini ve inançlarını büyük ölçüde koruyarak, Ahura Mazda’yı ve Zerdüştî geleneklerini günümüze kadar taşıdılar. Parsiler, Ahura Mazda’ya derin bir saygı duymaya ve onun öğretilerini yaşam tarzlarına yansıtmaya devam ettiler.
İslamiyet sonrası dönemde, Ahura Mazda kavramının doğrudan İslam düşüncesi üzerindeki etkisi tartışmalı olsa da, bazı araştırmacılar Zerdüştîlikten İslam’a geçen ortak temalar olabileceğini öne sürmüşlerdir. Örneğin, cennet ve cehennem, kıyamet günü, ahiret inancı ve iyilik-kötülük mücadelesi gibi kavramlar, her iki dinde de işlenir. Ancak bu kavramların evrensel dini temalar olduğu ve Zerdüştî olmayan başka kaynaklardan da türemiş olabileceği unutulmamalıdır.
Günümüzde Ahura Mazda, hala dünyanın çeşitli bölgelerindeki Zerdüştî topluluklar için merkezi bir figürdür. Onun mesajı—iyi düşünceler, iyi sözler ve iyi eylemlerle iyiliğin zaferine katkıda bulunma—binlerce yıl sonra bile evrensel bir geçerliliğe sahiptir. Ahura Mazda, sadece bir tanrı değil, aynı zamanda etik bir yolun, bilgelik arayışının ve insanlığın sonsuz iyilik mücadelesinin bir sembolü olarak yaşamaya devam etmektedir.

Sonuç: Ahura Mazda’nın Zamansız Yankıları
Ahura Mazda’nın hikayesi, insanlığın evreni, ahlakı ve varoluşun anlamını anlama çabasının muhteşem bir kesitini sunar. Kadim İran’ın proto-dinî inançlarından, Zerdüşt’ün devrimci vahyiyle tek ve yüce yaratıcıya dönüşmesine, imparatorlukların ideolojilerini şekillendirmesine ve nihayetinde dünyanın dört bir yanına dağılan küçük ama dirençli topluluklar tarafından yaşatılmasına kadar, Ahura Mazda’nın yolculuğu, inançların nasıl evrildiğinin ve zamanın sınavına nasıl direndiğinin çarpıcı bir örneğidir.
O, sadece bir tanrı figürü olmanın ötesinde, iyiliğin, ışığın, düzenin ve bilgelik arayışının kozmik bir mimarı olarak kalbimizde ve zihnimizde yankılanır. Ahura Mazda’nın öğretileri, etik sorumluluğun, özgür iradenin ve her bireyin kozmik iyilik-kötülük mücadelesindeki rolünün önemini vurgular. Angra Mainyu’ya karşı verilen ezeli mücadele, aslında her birimizin içinde süren, doğruyu yanlıştan, ışığı karanlıktan ayırma çabasının bir metaforudur.
Modern dünyada bile, Ahura Mazda’nın mesajı evrensel bir geçerliliğe sahiptir: İyilik, hakikat ve düzen için çabalamak, insanlığın en temel ve en asil arayışlarından biridir. Belki de bu yüzden, binlerce yıl sonra dahi, “Işığın Efendisi” Ahura Mazda, Batı ve Doğu felsefelerini etkilemeye, tarihçilere ilham vermeye ve insan ruhunun derinliklerine nüfuz etmeye devam ediyor. Onun mirası, sadece kadim İran’ın değil, tüm insanlığın ortak kültürel ve ruhsal hafızasında pırıl pırıl parlamaya devam edecektir.