Sungmo: Kore Şamanizminde Kutsal Annenin Efsanesi ve Şamanların İlahi Kökeni

Kore Yarımadası’nın binlerce yıllık tarihi boyunca, halkın günlük yaşamı, inançları ve ruhsal dünyası, derin bir şamanik geleneğin etkisi altında şekillenmiştir. Bu geleneğin merkezinde yer alan en önemli figürlerden biri de Sungmo (성모), yani “Kutsal Anne”dir. Sungmo, sadece bir tanrıça olmanın ötesinde, şamanların (mudang veya baksu) ilahi atası, koruyucusu ve gücünün kaynağı olarak kabul edilir. Onun efsaneleri, Kore mitolojisinin ve şamanizminin temel taşlarını oluşturur, coğrafyayla, tarihle ve halkın kolektif hafızasıyla iç içe geçmiştir.
Sungmo figürü, çeşitli isimler altında, farklı bölgelerde ve dönemlerde farklılaşan anlatılarla karşımıza çıkarak, Kore ruhsallığının ne denli zengin ve esnek olduğunu gözler önüne serer. Bu makale, Sungmo’nun çok yönlü kimliğini, onunla ilişkilendirilen temel efsaneleri ve bu efsanelerin Kore şamanizmindeki yerini ele alacaktır.
Daemo, Jamo ve Sinmo İsimlerinin Mitolojik Anlamları

Sungmo’nun kimliği, genellikle farklı isimlerle ifade edilir ve bu isimler onun çeşitli yönlerini veya bölgesel kültlerini yansıtır. En yaygın kullanılan isimler arasında Daemo (대모 – Büyük Anne), Jamo (자모 – Anne) ve Sinmo (신모 – İlahi Anne) bulunur. Bu isimler, Sungmo’nun anaerkil, besleyici ve ilahi yüceliğini vurgular. Mitolojik anlatılarda Sungmo, genellikle belirli dağlarla ilişkilendirilir.
Özellikle Jirisan (지리산) ve Gayasan (가야산) gibi Kore’nin görkemli dağları, Sungmo’nun meskenleri olarak kabul edilir. Dağlar, Kore mitolojisinde kutsal mekanlar, gök ile yerin buluştuğu noktalar ve ilahi varlıkların yaşadığı yerler olarak görülür. Sungmo’nun dağlarla özdeşleşmesi, onun primordial (ilk/başlangıç) bir varlık olduğuna, doğanın gücünü ve bereketi temsil ettiğine işaret eder. Daemo adı, onun en temel ve kapsayıcı yönünü; Jamo, daha çok doğrudan annelik ve şefkat yönünü; Sinmo ise ilahi, uhrevi gücünü ve kutsallığını vurgular.
Bu isim çeşitliliği, Sungmo’nun Kore şamanizminde ne kadar merkezi ve çok katmanlı bir figür olduğunu gösterir. O, sadece doğumun ve yaşamın kaynağı değil, aynı zamanda ruhsal gücün ve kutsal bilginin de deposudur.
Pobu Hwasang ve Sungmo’nun Buluşması: İlk Mudangların Doğuşu

Kore şamanizminin kökenine dair en belirgin mitlerden biri, Budist bir keşiş olan Pobu Hwasang (或夫和尙) ile Sungmo’nun karşılaşmasını anlatır. Bu efsane, özellikle Gayasan’daki (Kaya Dağı) Sungmo kültüyle yakından ilişkilidir. Anlatıya göre, Pobu Hwasang, Gayasan’da inzivadayken Sungmo ile karşılaşır. Bu kutsal karşılaşma, Sungmo’nun bir veya birden fazla çocuk doğurmasıyla sonuçlanır.
Bu çocuklar, genellikle ilk mudanglar (kadın şamanlar) olarak kabul edilir. Efsanenin farklı versiyonları olsa da, temel tema Sungmo’nun bu ilahi birleşme aracılığıyla şamanik soyu başlatmasıdır. Bu mit, şamanların (mudangların) sıradan insanlar olmadığını, ilahi bir soydan geldiklerini ve güçlerini doğrudan Sungmo’dan aldıklarını iddia eder. Pobu Hwasang’ın bir Budist keşiş olarak tasvir edilmesi, Budizm’in Kore’ye gelişinden sonra şamanik inançlarla girdiği etkileşimi ve zaman zaman yaşanan senkretizmi de yansıtabilir.
Bu efsane, mudangların toplumdaki konumunu pekiştiren, onların kutsallıklarını ve aracı rolünü meşrulaştıran bir köken miti işlevi görür. Sungmo, bu anlatıda, şamanik gücün nihai kaynağı olarak yüceltilir.
Ahwang Kongju Efsanesi: Yao Krallığı Prensesinin Tanrıçaya Dönüşümü

Sungmo ile ilişkilendirilen bir diğer önemli figür Ahwang Kongju (阿娘公主 – Ahwang Prensesi) veya Ahong Kongju’dur. Bu efsane, Sungmo’nun farklı bir tezahürü veya onunla yakından ilişkili bir dağ tanrıçası olarak kabul edilir. Ahwang Kongju, genellikle uzak bir diyarın, bazen Çin’deki efsanevi Yao Krallığı’nın prensesi olarak tasvir edilir. Kore’ye gelişi veya bir şekilde Kore dağlarına yerleşmesi anlatılır.
Efsanenin farklı versiyonlarında, bazen bir hastalıktan kurtulmak için dağa gelir, bazen de ilahi bir varlıkla karşılaşır. Sonunda, belirli bir dağın (sıklıkla Jirisan veya başka önemli bir dağ) tanrıçası haline gelir. Ahwang Kongju’nun hikayesi, Sungmo’nun doğayla, özellikle dağlarla olan derin bağını pekiştirir. Aynı zamanda, Kore mitolojisinin dış kültürlerle, özellikle Çin ile olan tarihi ve kültürel etkileşimini de yansıtabilir.
Yao Krallığı’na yapılan atıf, efsanenin kökeninin veya dönüşümünün yabancı bir unsur içerdiğini düşündürebilir, ancak sonunda Kore topraklarının bir parçası, Sungmo’nun bir veçhesi veya onunla ilişkilendirilen bağımsız bir tanrıça olarak yerleşir. Ahwang Kongju, genellikle bereket, iyileşme ve koruma gibi Sungmo’nun temel nitelikleriyle ilişkilendirilir.
Chil Kongju ve Yedinci Prenses Efsanesi: Kuzey Kore Mitolojisindeki Yansımalar

Chil Kongju (칠공주 – Yedi Prenses) efsanesi, Kore şamanizminin, özellikle de ölüler ruhlarının temizlenmesi ve ahirete uğurlanması için yapılan ssitgim-gut gibi ritüellerinde merkezi bir yer tutar. Bu efsanede, genellikle bir kralın veya ilahi bir varlığın, diğer altı kız kardeşinden farklı olarak hor görülen veya ihmal edilen yedinci kızı anlatılır.
Yedinci Prenses, genellikle zorlu bir yolculuğa çıkar, çeşitli engelleri aşar ve sonunda bir tür ilahi güç veya statü kazanır. Bazı anlatılarda Chil Kongju, Sungmo’nun bir kızı veya Sungmo gibi yüce bir ana tanrıçanın bir tezahürü olarak görülür. Bu efsane, şamanların karşılaştığı zorlukları, azmi ve sonunda kazandıkları ruhsal gücü sembolize eder. Yedinci Prenses’in hikayesi, şamanın kendi “ilahi hastalığı”nı (shinbyeong) deneyimlemesi, acı çekmesi ve ruhsal yolculuğunu tamamlayarak bir aracı (mudang) haline gelme sürecine paralel olarak görülebilir.
Efsanenin Kuzey Kore mitolojisindeki yansımaları, geleneksel şamanizmin baskı altında olduğu dönemlerde bile bu tür mitlerin ve inançların halk hafızasında varlığını sürdürdüğünü gösterir. Chil Kongju, ruhsal rehber, iyileştirici ve öteki dünya ile iletişimi sağlayan bir figür olarak, Sungmo’nun şamanların ilahi kökeni bağlamındaki rolünü daha da derinleştirir.
Jeju Adası’nda Şamanların Kökeni: Erkek Baksuların Mitolojik Atası

Kore anakarasının şamanizmi genellikle kadın şamanlar (mudang) ve onların Sungmo ile olan bağı etrafında şekillenirken, Jeju Adası’nın kendine özgü şamanik geleneği (Jeju Chilseongsin) farklılıklar gösterir. Jeju’da hem kadın (şimban) hem de erkek (baksu) şamanlar bulunur ve onların köken mitleri adanın benzersiz kozmolojisine bağlıdır. Jeju şamanizminin kökeni, genellikle gök ve yerin ilahi ebeveynleri veya adanın kurucusu olarak kabul edilen primordial figürlere dayanır.
Erkek baksusun mitolojik atası, Sungmo’ya doğrudan anakaradaki kadar net bir şekilde bağlanmasa da, benzer bir ilahi köken teması mevcuttur. Jeju mitolojisinde, şamanların soyu, genellikle göksel bir varlıkla veya adanın kendi yaratılış mitiyle ilişkili bir kahraman veya tanrısal ataya dayanır. Bu ata figürü, baksuların ruhsal güçlerini, bilgilerini ve adada şamanik pratikleri sürdürmeleri için gerekli yetkiyi onlara bahşetmiştir. Sungmo’nun anakaradakine benzer bir ana figürü, Jeju’da belki de daha çok adanın bereket ve doğurganlık tanrıçaları (örn. Samseung Halmang – Üç Tanrıça Büyükanne) tarafından temsil edilir.
Ancak genel olarak, hem anakarada Sungmo figürü hem de Jeju’daki primordial atalar, şamanlara ilahi bir soy atfederek onların toplumsal ve ruhsal rollerini meşrulaştırma işlevi görür.
Silla Döneminde Sungmo İnancının Budizm ve Çin Etkileriyle Evrimi
Kore’nin Üç Krallık Dönemi ve özellikle Silla Krallığı’nın birleşmesi (M.S. 7. yüzyıl) ve Budizm’in devlet dini olarak benimsenmesi, geleneksel şamanik inançları ve Sungmo kültünü önemli ölçüde etkilemiştir. Budizm ve Çin’den gelen Taoizm ve Konfüçyanizm, Kore’ye yeni tanrılar, felsefeler ve ritüeller getirmiştir. Bu etkileşim, Sungmo inancının evrim geçirmesine yol açmıştır.
Budizm, Sungmo veya onunla ilişkili dağ tanrıçalarını bazen kendi panteonuna entegre etmiştir. Örneğin, dağ tanrıçaları, Mahayana Budizmi’ndeki şefkat tanrıçası Avalokiteśvara (Kuan Yin/Gwanseum Bosal) ile özdeşleştirilmiş veya onun bir tezahürü olarak görülmüştür. Taoizm ise dağ ruhlarını ve ölümsüzleri barındıran bir inanç sistemi olarak Sungmo’nun doğa ve ilahi varlıklarla olan bağını farklı bir çerçevede yorumlamıştır. Konfüçyanizm ise daha ataerkil ve rasyonel bir dünya görüşü sunarak, anaerkil kökenli şamanik figürleri toplumun kenarına itme eğiliminde olmuştur.
Bu etkileşimler sonucunda Sungmo kültü ya Budist tapınakların içinde bir dağ tanrıçası (Sansin – Dağ Ruhu) olarak kendine yer bulmuş ya da halk şamanizminde gizlice varlığını sürdürmüştür. Sungmo, bazen bir Budist boddhisattva’nın, bazen de bir Taoist ölümsüzün özelliklerini taşıyarak mitolojideki yerini korumuştur. Bu senkretizm, Kore dini tarihinin karakteristik bir özelliğidir ve Sungmo figürünün ne denli esnek ve uyarlanabilir olduğunu gösterir. Silla dönemindeki bu evrim, Sungmo’nun sadece ilahi bir figür olmanın ötesinde, farklı inanç sistemlerinin karşılaşma noktasında yer alan, kimliği zamanla yeniden yorumlanan dinamik bir varlık olduğunu ortaya koyar.

Sonuç
Sungmo, Kore Şamanizmi’nin kalbinde yer alan, çok katmanlı ve güçlü bir figürdür. Daemo, Jamo, Sinmo gibi isimlerle anılan, Jirisan ve Gayasan gibi kutsal dağlarla özdeşleşen Kutsal Anne, sadece doğurganlığın ve bereketin kaynağı değil, aynı zamanda Kore şamanlarının, mudangların ve baksuların mitolojik atasıdır. Pobu Hwasang ile karşılaşması, Ahwang Kongju ve Chil Kongju efsaneleri, onun şamanik soyun ilahi kökenini nasıl sembolize ettiğini gösterir. Jeju Adası’nın kendine özgü anlatılarında bile, şamanların ilahi bir ataya dayanma teması Sungmo’nun anakaradaki rolüne paralel bir işlev görür.
Sungmo inancı, Kore tarihinin farklı dönemlerinde, özellikle Silla Krallığı’nda Budizm ve Çin kültürlerinin etkisi altında dönüşüm geçirmiş, ancak özündeki “ilahi anne” ve “şamanik köken” temalarını korumuştur. Bu evrim, Kore ruhsallığının ne denli katmanlı ve farklı inanç sistemlerini bir arada barındırabilen bir yapıda olduğunu gösterir.
Sungmo, günümüzde bile Kore’nin kültürel mirasında ve şamanik pratiklerin sürdüğü alanlarda varlığını hissettirmektedir. O, Kore halkının doğayla, ruhsal dünya ile ve kendi kökenleriyle olan derin bağının canlı bir sembolüdür. Kutsal Anne’nin efsaneleri, Kore şamanizminin sadece bir inanç sistemi değil, aynı zamanda zengin bir mitoloji, tarih ve kültürel kimlik deposu olduğunu hatırlatmaktadır.