Alp Er Tunga, Türk destan geleneğinde önemli bir figürdür. Türk mitolojisinde ve destanlarında yer alan kahramanlardan biridir. Alp Er Tunga’nın soyu, Oğuz Kağan Destanı’na göre, Oğuz Kağan’ın 24 oğlundan biri olan Daş Tarkan’ın soyundan gelmektedir. Alp Er Tunga’nın destanları, Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir ve onun hayatı ve maceraları birçok destan, hikaye ve efsaneye konu olmuştur.
Alp Er Tunga veya Alp Er Tonga Kimdir
Destandaki izlerin, tarihi bilgilerle harmanlanmasınadan anlaşıldığına göre; Alp Er Tunga, muhtemelen M.Ö. 7. yüzyılda yaşamış bir Saka hükümdarıdır. Destana göre, Türk-İran savaşlarında adını duyurmuş, ünlü İran hükümdarı Keyhüsrev’e yenilerek öldürülmüştür. Milattan önce, Türkler ile Persler arasındaki savaşların ürünü olan destanın izlerine Firdevsi’nin Şahnâme’sinde de rastlanmaktadır. Alp Er Tunga’nın, bir düşman milletin destanında geniş ölçüde yer alışı, onun kahramanlıklarının İranlıların hayatında da derin izler bıraktığına yorumlanmaktadır.
Alp Er Tunga (veya Alp Er Tonga – Altay Türkçesinde İlb Er Tonga) Türk ve İran efsane ve söylencelerinde adı sıkça geçen efsanevi bir hakandır. Bazı anlatılarda yaşamış önemli bir siyasi kişilik olarak geçerken bazı araştırmacılara göre hayali üretilmiş Türklerin kahramanlık sembolüdür
Tonga sözcüğü aslında leopar cinsinden yırtıcı bir hayvanın adıdır. Bir yiğitlik simgesi olarak alplara isim diye verilir. Uzun saçlı olmak Tonga’yı çağrıştırdığı için alplar saç uzatırlar. Ayrıca cengaverler yırtıcı hayvanların özellikle de aslan, kaplan, pars, tonga gibi hayvanların postlarını giyerler. Bu postlar savaşçılığın sembolüdür.
Alpar Tonga Han, yanında iki tane tunga (leopar) ile resmedilir, sırtında da bir post vardır, postun dişleri başının üzerinden görünür.
Tüm Türk Dünyasında olduğu kadar, İran ve Ortadoğu haklarının pek çoğu tarafından tanınır. Selçukluların 33 atasından biri olarak sayılır. Yeraltındaki 100 sütunlu demir sarayında yaşar. Alpar (Alper) sıfatıyla anılır. İran mitolojisinde adı Afrasyab olarak geçer.
Efrasiyab (Afrasyab)
Yaşamıyla ilgili bilgiler efsanelere dayanan Alp Er Tunga’nın, Turancılarca Türklerin eski atalarının soyundan geldiği öne sürülür. Ayrıca, Divân-ı Lügati’t-Türk’te ve Kutadgu Bilig’de, İran destanı Şehnâme’nin kahramanlarından Efrasiyab (Afrasyab)’la aynı kişi olduğu belirtilir. Şehname’ye göre İran – Turan savaşları sırasında Zaloğlu Rüstem ile giriştiği mücadele sırasında pusuya düşürülüp öldürülmüştür. Öldürülmesiyle ilgili Alp Er Tunga Sagusu, Divân-ı Lügati’t-Türk’ün çeşitli yerlerinde örnek metin olarak verilmiştir.
XIX. yüzyıl sonunda eser vermiş olan Rus şarkiyatçı Radloff, Alp Er Tunga’nın “kahraman bir adam” manasında umumi bir kelime olduğunu belirtmiştir. Bu tez daha sonra eleştirilmiş ve Alp Er Tunga’nın tarihi şahsiyetin adı olduğu öne sürülmüştür. Bazı kaynaklarda da Efrasiyab’ın Türkçe adı olduğu ileri sürülmüştür.
M.S. 10 yüzyılda Kâşgarlı Mahmut tarafından yazılan Divân-ı Lûgati’t-Türk’te de destansı Saka hükümdarının sık sık zkredildiği görülür. Alp Er Tunga’nın ölümü konusunda söylenmiş sagu da (ağıt) Kaşgarlı Mahmud tarafından yazıya geçirilmiştir. Bu ağıt, muhtemelen Alp Er Tunga Destanının son bölümünü teşkil ediyordu.
Alp Er Tunga Destanının Özeti
İran coğrafyasında hüküm süren hükümdarlıklardan biri de Kâbil Padişahlığı idi ve devletin başında Zal adlı bir hükümdar vardı. Kabil padişahı Zal, Alp Er Tunga’ya esir düşen İran hükümdarını kurtarmak için Turan ülkesine sefer eyledi.. Alp Er Tunga’yı yendi ama İran hükümdarını kurtaramadı. Zaman geçti. İran ülkesine hükümdar olan Zev de öldü. Bunu fırsat bilen Alp Er Tunga İran’a bir daha savaş açtı. O zamana kadar Zal da yaşlanmıştı.
Kendi yerine, Alp Er Tunga’ya karşı oğlu Rüstem’i yolladı. Bu pehlivanın gücü, Anadolu’daki ünlü halk hikayeleri kitaplarında da Zaloğlu Rüstem adıyla övülmüştür. Zaloğlu Rüstem ile Arap Üzengi Cengi hikayeleri şeklinde anlatılan bu ünlü İran kahramanı ile Alp Er Tunga arasında sayısız savaşlar oldu. Savaşların çoğunu Rüstem, bir kısmını da Alp Er Tunga kazandı.
Bu savaşlar devam ederken İran’ın hükümdarı bulunan Keykavus, oğlu Siyavüş’ü ve Zaloğlu Rüstem’i gücendirmişti. Bunun üzerine şehzade Siyavüş kaçıp Alp Er Tunga’ya sığındı. Orada uzun zaman kaldı, hatta Türk yiğitlerinden birinin kızıyla evlendi, Keyhüsrev adını verdiği bir de oğlu oldu.
Keyhüsrev büyüyünce, İranlılar onu kaçırıp hükümdar yaptılar. Keyhüsrev Zaloğlu Rüstem’i hoş tutup gönlünü aldı ve Alp Er Tunga’nın üzerine gönderdi.
Yine bir çok savaşlar oldu. Çoğunda Alp Er Tunga yenildi. Sonunda Alp Er Tunga’nın direnci zayıfladı, askerleri yoruldu ve ordusu dağıldı, Askeri kalmayınca, yalnızlığa mahkum olan Alp Er Tunga tek başına dağlara çıkıp bir mağarada inzivaya çekildi. Fakat, kaderinden kaçması müğmkün değildi, onun peşinde olan İran askerleri, sonunda onu bularak, öldürdüler.
Ardınfan geriye bu destan ve bu destanda yer alan ama destandan daha meşhur olan ağıt kaldı
Alp Er Tunga destanında yer alan aşağıdaki ağıt; İslamiyet öncesi Türk şiirinin tipik örneklerindedir. Orta Asya kültürünüm geleneklerinden olan Yuğ merasinde bu tarz şiirler okunmaktaydı.
Orta Asya geleneğinde, ölen savaşçılar hemen gömülmez; cesedi bir süre çadırda bekletilir, yakınları da o çadırın önünde at, sığır veya davar kurban ederlerdi.
Kurbandan sonra atlara binilir ve çadırın çevresinde yedi defa dönülürdü. Dönerken ağlayıp çığrışırlar, bir yandan sav ve sagu söylerler; bir yandan da yüzlerini bıçakla çizerek kanatmak ve ağlamak suretiyle yas tutarlardı.
Ardından, daha geniş bir tören hazırlığı yapılır ve yuğ töreni başlardı. Ölen savaşçı, ilkbaharda veya yazın ölmüşse gömmek için yaprakların dökülmesi yani sonbaharın gelmesi beklenirdi. Savaşçı, sonbaharda ya da kışın ölmüşse bu kez de yaprakların yeşermesi, çiçeklerin açması, yani ilkbahar beklenirdi.
Gömme zamanı ölünün şanına göre başka obalardan, yurtlardan dostları ve yakınları toplanırdı. Bu törene gelenlere yuğcu denirdi. Ölü gömülmeden önce yukarıda anlatılan tören bir kez daha, yuğcuların katılımıyla tekrarlanırdı.. Hatta yuğ”a özel olarak sığıtçı denilen ağlayıcılar bulunurdu.
Yuğ törenlerinde ozanların söyledikleri “sagu”lara en iyi örnek Alp Er Tunga Sagusudur. Alp Er Tunga sagusu, Türk şiirinin nazım şekillerinden olan “sagu”ların günümüze ulaşanları içinde en ünlüsüdür.
Alp Er Tunga Sagusu
Alp Er Tunga öldi mü
Issız ajun kaldı mu
Ödlek öçin aldı mu
Emti yürek yırtılur
Ödlek yarağ közetti
Oğrun tuzağ uzattı
Begler begin azıttı
Kaçsa kalı kurtulur
Özlek küni tavratur
Yalnguk küçi kevretür
Erdin ajun savrıtur
Kaçsa takı artılur
Ögreyüki mundağ ok
Munda adın tedeğ ok
Atsa ajun ugrap ok
Tağlar başı kertilür
. . . . .
Uluşıp eren börleyu
Yırtıp yaka urlayu
Sıkrıp üni yırluyu
Sığtap közi örtülür
Alp Er Tunga Ağıtı
Günümüz Türkçesiyle Alper Tunga Sagusu
Alp Er Tunga Ağıdı
Alp Er Tunga öldü mü?
Kötü dünya kaldı mı
Zaman öcünü aldı mı
Şimdi yürek yırtılır.
Feleğin silahı hazır
Gizli tuzak kurdurur,
Beyler beyini vurdurur
Kaçsa nasıl kurtulur?
Felek günü tez geçer
Kişi gücünden düşer
Erden dünya boşalır
Kaçsa da gene ölür
Feleğin töresi bu
Bunda çok nedenler var
Atsa dünyaya okun
Dağlar başı kesilir
. . . . .
Erler kurt gibi hıçkırdı
Yaka bağır yırtıp durdu
Acı ağıtlar çığırdı
Yaş akar gözler kurur.