Efsanelerle dolu bir dünyaya adım atmak ister misiniz? O zaman Şehname’nin büyüleyici dünyasına hoş geldiniz! Şehname, efsanevi kahramanların doğuşunu ve onların inanılmaz maceralarını konu alan, Firdevsi tarafından yazılmış muhteşem bir destandır. Bu destanın kökenlerini ve yazılış sürecini merak edenler için, bu yazı tam size göre.
Şehname’nin Yazılış Süreci ve Arka Planı
Şehname, Firdevsi’nin yaklaşık otuz yılını adadığı bir eserdir. Peki, Firdevsi kimdir? Firdevsi, 10. yüzyılda yaşamış İranlı bir şairdir. O dönemde İran, Arapların egemenliği altındaydı ve Firdevsi, İran’ın zengin kültürel mirasını korumak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla bu büyük eseri kaleme aldı. Düşünsenize, otuz yıl boyunca süren bir emek, ne büyük bir tutku ve adanmışlık!
Firdevsi, Şehname’yi yazarken yalnızca kendi hayal gücüne değil, aynı zamanda eski İran mitolojisine ve tarihine de başvurdu. Eski İran’ın kahramanları, tanrıları ve efsaneleri bu destanın temel taşlarını oluşturur. Bu sayede Şehname, yalnızca edebi bir eser olmaktan çıkıp, kültürel ve tarihi bir miras haline gelir.
Şehname üç bölümden oluşur: mit, efsane ve tarih. İlk bölüm erken uygarlığın efsanevi dönemini, ikinci bölüm kahramanlar dönemini, son üç bölüm ise ardı ardına gelen Sasani krallarının son krala kadar olan saltanatını konu alıyor. Tarihsel dönemlerin açıklamaları tüm Şehname’nin beşte birini oluşturur.
Bu yapıya sahip olan “Şahname”nin İranlıların kalbine en çok dokunan kısmı, “dönen göksel çarkların” insanlara karşı düzenlediği çeşitli iyilik ve kötülüklerin anlatıldığı efsane bölümüdür. Ne zaman önemli bir karakter ölse, şair insan yaşamının geçiciliğine ve alıp veren kaderin sefaletine ağıt yakıyor.
Kral Ferrydun, üç prensin başlarının önünde yürek burkan bir feryat koparır. Kendi çocuğunu bilmeden kendi elleriyle öldüren Rüstem’in ağıtı. Rüstem’in ölümünün yasını tutan yaşlı bir annenin çılgınlığı gibi Şehname’de defalarca “keder” sahneleri görülür.
Şehname’nin Kökenleri ve İlham Kaynakları
Firdevsi, Şehname’yi yazarken eski İran’ın sözlü ve yazılı edebiyatından ilham almıştır. Özellikle Zerdüştçülüğün kutsal metinleri olan Avesta ve Pehlevi yazıtları, Şehname’nin temel kaynakları arasında yer alır. Bu metinlerde geçen hikayeler, Şehname’deki efsanevi olayların temelini oluşturur.
İran mitolojisi, Zerdüştçülük öncesi döneme kadar uzanır ve Firdevsi, bu zengin mitolojik geçmişi ustaca harmanlayarak Şehname’yi oluşturur. Şehname’deki kahramanlar, tanrılar ve canavarlar, Firdevsi’nin ustalıkla işlediği bu mitolojik dünyanın parçalarıdır.
Efsanevi Kahramanların Doğuşu
Şehname’nin en dikkat çekici yönlerinden biri, efsanevi kahramanlarının doğuşudur. Bu kahramanlar, olağanüstü yeteneklere ve cesarete sahip figürlerdir. Onların doğuş hikayeleri, okuyucuyu büyüleyici bir yolculuğa çıkarır. Örneğin, Rostam gibi kahramanlar, doğumlarından itibaren büyük olayların habercisi olarak betimlenir.
Rostam’ın doğuşu, Şehname’nin en unutulmaz sahnelerinden biridir. Daha doğarken bile olağanüstü gücü ve cesaretiyle dikkat çeken Rostam, İran’ın en büyük kahramanlarından biri olur. Bu doğuş hikayeleri, kahramanların kaderini ve destanın seyrini belirleyen önemli anlardan biridir.
Firdevsi’nin Edebi Becerisi
Firdevsi’nin Şehname’yi yazarken kullandığı dil ve üslup, eserin edebi değerini artırır. Şair, şiirsel bir dille kahramanların maceralarını anlatırken, okuyucuyu da bu büyülü dünyaya çeker. Firdevsi’nin ustalığı, Şehname’yi yalnızca bir destan değil, aynı zamanda edebi bir başyapıt haline getirir.
Şehname’nin Kültürel ve Tarihi Önemi
Şehname, yalnızca edebi bir eser değil, aynı zamanda İran’ın kültürel ve tarihi mirasını yansıtan bir belge niteliğindedir. Eski İran’ın efsaneleri ve tarihini anlatan bu eser, İran halkı için büyük bir gurur kaynağıdır. Şehname, Firdevsi’nin mirası olarak, nesiller boyunca okunmaya ve saygı görmeye devam etmektedir.
Şehname, efsanevi kahramanların doğuşunu ve onların destansı maceralarını anlatan büyüleyici bir eserdir. Firdevsi’nin otuz yıllık emeği ve ustalığı, bu destanı edebi bir başyapıt ve kültürel bir hazine haline getirir. Efsanelerle dolu bu dünyaya adım atmak ve kahramanların destansı yolculuklarına tanık olmak, okuyucular için unutulmaz bir deneyim sunar.
Destanın Temel Yapısı ve Bölümleri
Şehname’nin büyüleyici dünyasına girdiğimizde, bizi bekleyen destansı hikayeler ve kahramanlık öyküleriyle dolu bir yolculuk başlar. Ancak bu yolculukta kaybolmamak için Şehname’nin temel yapısını ve bölümlerini anlamak oldukça önemlidir. Bu bölümde, destanın yapısını ve bölümlerini detaylı bir şekilde inceleyerek, Şehname’nin derinliklerine dalacağız.
Şehname’nin Bölüm Bölüm İncelenmesi
Şehname, yaklaşık elli bin beyitten oluşan devasa bir eserdir. Bu devasa eseri anlamak ve takip etmek için, Şehname’nin bölümlerine göz atmamız gerekiyor.
Destan, üç ana bölümden oluşur:
Mitolojik Dönem,
Kahramanlık Dönemi ve Tarihi Dönem.
Her bir bölüm, kendi içinde birbirinden etkileyici hikayeler ve kahramanlık öyküleri barındırır.
Mitolojik Dönem: Yaratılış ve İlk Kahramanlar
Şehname’nin ilk bölümü olan Mitolojik Dönem, yaratılış hikayeleriyle başlar. Bu bölümde, dünyanın ve insanlığın yaratılışı, tanrıların ve ilk kahramanların doğuşu anlatılır. Bu dönemde, Hushang, Tahmuras ve Jamshid gibi efsanevi krallar ve onların olağanüstü maceraları yer alır.
Jamshid’in hikayesi, Mitolojik Dönem’in en dikkat çekici öykülerinden biridir. Jamshid, olağanüstü yeteneklere sahip bir kral olarak betimlenir. Onun hükümdarlığı altında, dünya refah ve huzur içinde yaşar. Ancak Jamshid’in kibri ve tanrılara meydan okuması, onun düşüşünü ve Zohak’ın yükselişini beraberinde getirir.
Kahramanlık Dönemi: Destansı Savaşlar ve Büyük Kahramanlar
Şehname’nin ikinci bölümü olan Kahramanlık Dönemi, destanın en hareketli ve heyecan verici kısmıdır. Bu bölümde, İran’ın en büyük kahramanları ve onların destansı savaşları anlatılır. Rostam, bu dönemin en öne çıkan kahramanlarından biridir. Onun maceraları, destanın kalbini oluşturur.
Rostam’ın hikayeleri, onun olağanüstü gücü ve cesaretiyle doludur. Ancak Rostam, sadece bir savaşçı değil, aynı zamanda bilge bir lider ve sadık bir dosttur. Onun maceraları, okuyucuyu büyüleyici bir yolculuğa çıkarır ve İran’ın efsanevi tarihine ışık tutar.
Tarihi Dönem: Gerçek Olaylar ve Mitolojik Unsurların Harmanı
Şehname’nin üçüncü ve son bölümü olan Tarihi Dönem, gerçek tarihi olaylarla mitolojik unsurların harmanlandığı bir dönemdir. Bu bölümde, İran’ın Sasaniler dönemi ve sonrasındaki tarihi olaylar anlatılır. Bu dönemde, Sasani hükümdarları ve onların mücadeleleri önemli bir yer tutar.
Bu bölümde, Firdevsi, tarihi olayları mitolojik bir bakış açısıyla anlatır. Bu sayede, okuyucu hem gerçek tarihi olayları öğrenir hem de bu olayların mitolojik arka planını keşfeder. Tarihi Dönem, Şehname’nin sonunu ve İran’ın İslam öncesi dönemin kapanışını temsil eder.
Şehname’nin Yapısal Özellikleri
Şehname’nin bölümleri kadar, eserin yapısal özellikleri de dikkat çekicidir. Firdevsi, destanı yazarken belirli bir düzen ve ahenk içinde çalışmıştır. Her bir beyit, şiirsel bir dil ve ritmik bir yapı ile yazılmıştır. Bu sayede, Şehname’nin okunması hem keyifli hem de akıcı bir deneyim sunar.
Firdevsi’nin dili ve üslubu, destanın edebi değerini artıran unsurlardır. Şair, kahramanların duygularını ve düşüncelerini ustalıkla yansıtarak, okuyucunun karakterlerle bağ kurmasını sağlar. Bu da Şehname’nin büyüleyici dünyasında kaybolmayı daha da kolaylaştırır.
Eserin İçindeki Temalar ve Motifler
Şehname’nin her bölümünde, belirli temalar ve motifler öne çıkar. Kahramanlık, adalet, sadakat ve aşk, destanın ana temaları arasında yer alır. Bu temalar, kahramanların maceralarını ve mücadelelerini şekillendirir. Firdevsi, bu temaları ustaca işleyerek, destanın derinliklerini ve anlamını artırır.
Özellikle kahramanlık ve adalet temaları, Şehname’nin merkezinde yer alır. Kahramanların cesareti ve adalet arayışı, destanın ana çatışma noktalarını oluşturur. Bu çatışmalar, okuyucuyu destanın içine çeker ve onların düşünmesini sağlar.
Şehname’nin temel yapısı ve bölümleri, bu destanın derinliklerini ve zenginliğini anlamak için önemlidir. Firdevsi’nin ustalığı ve otuz yıllık emeği, Şehname’yi edebi bir başyapıt ve kültürel bir hazine haline getirir. Efsanevi kahramanların doğuşu, destansı savaşlar ve tarihi olaylarla dolu bu büyüleyici dünyaya adım atmak, unutulmaz bir deneyim sunar.
Mitolojik Karakterlerin Anlatımı ve Sembolizmi
Mitolojik karakterler, Şehname’nin büyüleyici dünyasının temel taşlarıdır. Her bir karakter, kendi hikayesi ve sembolik anlamıyla destana derinlik katar. Bu bölümde, Şehname’deki önemli mitolojik karakterleri ve onların sembolik anlamlarını inceleyerek, bu efsanevi kahramanların dünyasına daha yakından bakacağız.
Şehname’deki Önemli Karakterler ve Onların Sembolik Anlamları
Şehname, bir dizi efsanevi karakterle doludur. Bu karakterler, hem olağanüstü yeteneklere sahip kahramanlar hem de derin sembolik anlamlar taşır. Firdevsi, bu karakterleri ustalıkla işleyerek, destanın edebi ve mitolojik değerini artırır.
Örneğin, Rostam, Şehname’nin en önemli kahramanlarından biridir. Onun olağanüstü gücü ve cesareti, Rostam’ı İran’ın efsanevi savunucusu yapar. Ancak Rostam, sadece fiziksel gücüyle değil, aynı zamanda bilgelik ve sadakatiyle de öne çıkar. Rostam’ın sembolik anlamı, İran’ın gücünü ve direncini temsil eder.
Kadın Karakterlerin Rolü ve Anlamı
Şehname’deki kadın karakterler de önemli bir yere sahiptir. Bu karakterler, hem destanın olaylarını şekillendirir hem de önemli sembolik anlamlar taşır. Örneğin, Tahmine, Rostam’ın sevgilisi ve Sohrab’ın annesi olarak, destanın önemli figürlerinden biridir. Tahmine’nin hikayesi, aşk ve trajedinin sembolü olarak öne çıkar.
Tahmine’nin Rostam ile olan ilişkisi, destanın duygusal derinliğini artırır. Onun Sohrab’ı büyütmesi ve koruması, annelik ve sevgi temalarını destanın merkezine taşır. Tahmine, aynı zamanda kadınların güç ve cesaretini temsil eder.
Düşmanlar ve Kötü Karakterler
Şehname’de yalnızca kahramanlar değil, aynı zamanda düşmanlar ve kötü karakterler de önemli bir rol oynar. Bu karakterler, destanın çatışmalarını ve dramını artırır. Örneğin, Afrasiyab, İran’ın en büyük düşmanlarından biridir. Onun hırsı ve acımasızlığı, destanın ana çatışma noktalarından birini oluşturur.
Afrasiyab’ın hikayesi, güç ve hırsın tehlikelerini vurgular. Onun İran’a karşı olan savaşları, adalet ve direniş temalarını öne çıkarır. Afrasiyab, aynı zamanda kötü niyetin ve yıkıcılığın sembolü olarak destanın önemli figürlerinden biridir.
Mitolojik Canavarlar ve Onların Anlamları
Şehname’deki mitolojik canavarlar da destanın büyüleyici unsurlarından biridir. Bu canavarlar, kahramanların cesaret ve gücünü sınayan varlıklar olarak öne çıkar. Örneğin, Div-e Sepid, beyaz dev, Rostam’ın en büyük düşmanlarından biridir. Bu dev, kötülüğün ve kaosun sembolü olarak betimlenir.
Rostam’ın Div-e Sepid ile olan mücadelesi, kahramanın gücünü ve cesaretini kanıtlar. Bu mücadele, aynı zamanda iyilik ve kötülük arasındaki ebedi çatışmanın bir yansımasıdır. Div-e Sepid, kötülüğün ve kaosun yenilebileceğini gösteren önemli bir semboldür.
Firdevsi’nin Karakter Anlatımındaki Ustalığı
Firdevsi, Şehname’deki karakterleri anlatırken büyük bir ustalık gösterir. Her bir karakter, derinlikli ve çok boyutlu olarak betimlenir. Şair, karakterlerin duygularını ve düşüncelerini ustalıkla yansıtarak, okuyucunun onlarla bağ kurmasını sağlar.
Özellikle kahramanların içsel çatışmaları ve duygusal derinlikleri, Firdevsi’nin karakter anlatımındaki ustalığını gösterir. Kahramanların zaferleri kadar, yenilgileri ve acıları da destanın önemli bir parçasıdır. Bu sayede, Şehname’deki karakterler, sadece mitolojik figürler değil, aynı zamanda insani duygulara sahip gerçekçi karakterler olarak öne çıkar.
Şehname’deki mitolojik karakterler ve onların sembolik anlamları, destanın büyüleyici dünyasını daha da zenginleştirir. Firdevsi’nin ustalığı ve derin anlatımı, bu karakterleri unutulmaz kılar. Efsanevi kahramanlar, düşmanlar ve canavarlarla dolu bu destansı dünyada, her bir karakterin kendine özgü bir yeri ve anlamı vardır. Şehname’yi okurken, bu karakterlerin derinliklerine dalmak ve onların hikayelerini keşfetmek, unutulmaz bir deneyim sunar.
Kahramanlık ve Adalet Arayışı
Kahramanlık ve adalet, Şehname’nin merkezinde yer alan iki ana temadır. Bu temalar, destanın kahramanlarının motivasyonlarını ve eylemlerini şekillendirir. Şehname’deki kahramanlar, yalnızca olağanüstü yeteneklere sahip savaşçılar değil, aynı zamanda adalet arayışında olan cesur figürlerdir. Bu bölümde, Şehname’deki kahramanlık ve adalet arayışını detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Kahramanlık ve Cesaretin Tanımı
Şehname’deki kahramanlar, cesaret ve kahramanlıkla tanımlanır. Bu kahramanlar, tehlikelerle dolu bir dünyada, sevdiklerini ve ülkelerini korumak için savaşırlar. Örneğin, Rostam’ın maceraları, cesaret ve kahramanlığın en iyi örneklerinden biridir. Rostam, yalnızca fiziksel gücüyle değil, aynı zamanda bilgelik ve stratejiyle de öne çıkar.
Rostam’ın savaşları ve zaferleri, onun cesaretini ve kahramanlığını kanıtlar. Ancak Rostam, yalnızca bir savaşçı değil, aynı zamanda bilge bir liderdir. Onun adalet arayışı, destanın ana temalarından biridir. Rostam’ın eylemleri, adaletin ve doğruluğun savunucusu olarak öne çıkar.
Adalet Arayışının Önemi
Şehname’deki kahramanların adalet arayışı, destanın ana çatışma noktalarından biridir. Kahramanlar, adaleti sağlamak için savaşır ve bu yolda büyük fedakarlıklar yaparlar. Örneğin, Keykavus’un hükümdarlığı döneminde, adalet ve huzurun sağlanması için verilen mücadeleler, destanın önemli bir parçasını oluşturur.
Keykavus’un adalet arayışı, onun liderlik yeteneklerini ve hükümdarlığını şekillendirir. Adaletin sağlanması, sadece bir hükümdarın sorumluluğu değil, aynı zamanda toplumun refahı için de önemlidir. Şehname, adaletin ve doğruluğun toplum için ne kadar önemli olduğunu vurgular.
İyi ile Kötü Arasındaki Mücadele
Şehname’deki kahramanların adalet arayışı, genellikle iyi ile kötü arasındaki mücadelelerle ifade edilir. Bu mücadeleler, destanın ana çatışma noktalarını oluşturur. Örneğin, Afrasiyab ve İran’ın kahramanları arasındaki savaşlar, adalet ve doğruluğun savunulması için verilen büyük mücadelelerdir.
Afrasiyab’ın kötülüğü ve hırsı, İran’ın kahramanları tarafından durdurulmaya çalışılır. Bu mücadeleler, adaletin ve doğruluğun savunulması için verilen
büyük savaşları temsil eder. Şehname, iyilik ve kötülük arasındaki ebedi çatışmayı ustalıkla işler ve okuyucuya bu mücadelelerin önemini gösterir.
Kahramanların İçsel Çatışmaları ve Adalet Arayışı
Şehname’deki kahramanlar, sadece dış düşmanlarla değil, aynı zamanda içsel çatışmalarla da mücadele ederler. Bu içsel çatışmalar, kahramanların adalet arayışını daha da derinleştirir. Örneğin, Rostam’ın oğlu Sohrab ile olan mücadelesi, hem dışsal hem de içsel bir çatışmayı temsil eder.
Rostam ve Sohrab’ın trajik hikayesi, adalet ve doğruluğun ne kadar karmaşık olabileceğini gösterir. Rostam, oğluyla savaşmak zorunda kalır ve bu savaş, onun için büyük bir içsel çatışma ve acı kaynağı olur. Bu trajedi, adalet arayışının ne kadar zor ve acı verici olabileceğini vurgular.
Adaletin Sağlanması ve Kahramanların Rolü
Şehname, adaletin sağlanması için kahramanların oynadığı rolü vurgular. Kahramanlar, adaletin ve doğruluğun savunucusu olarak öne çıkarlar. Onların cesareti ve fedakarlığı, adaletin sağlanması için verilen mücadelelerin temelini oluşturur.
Örneğin, Feridun’un hükümdarlığı, adalet ve doğruluğun sağlanması için verilen büyük bir mücadeleyi temsil eder. Feridun, Zohak’ın zalim hükümdarlığını sonlandırarak adaleti sağlar. Bu mücadele, adaletin ve doğruluğun önemini ve kahramanların bu yoldaki rolünü vurgular.
Şehname’deki kahramanlık ve adalet arayışı, destanın ana temalarını ve çatışma noktalarını oluşturur. Kahramanların cesareti ve adalet arayışı, onların motivasyonlarını ve eylemlerini şekillendirir. Firdevsi, bu temaları ustalıkla işleyerek, Şehname’yi büyüleyici ve derin bir destan haline getirir. Adaletin ve kahramanlığın önemini vurgulayan bu destan, okuyuculara unutulmaz bir deneyim sunar ve onların düşünmesini sağlar.
Meşhur Hikayeler
Şiir, dünyanın yaratılması, ilk insanlar ve krallığın tesisiyle başlar. Bu kralların en büyüğü, beşeriyete medeniyet hediyelerini sunan Cemşid’dir (başka bir yerde Yima olarak da geçer). Cemşid bütün büyük zaferleri başarabilir zira fer, ilahlar tarafından verilen ve bir insanı kral yapan ilahi lütuf, ondadır.
Ancak Cemşid zamanla kendini lüzumundan fazla yüceltmeye başlar ve kendisi için onu dünyanın üstüne çıkaran büyük bir taht kurar.
Cemşid, “nankörlük eder, kibirlenir, Tanrı’nın adını unutur”, üstünlüğüyle övünür ve böylece ilahi lütfu kaybeder (Davis, 7-8).
Fer’in kaybı ve Cemşid’in düşüşü, Ehriman’ın kaos ve çöküşü yayma fırsatını açar; babasını öldüren, kötülüğün vücut bulmuş hali olan gaspçı Kral Dahhak (Zahak) şeklinde yapar. Zahhak, Cemşid’i devirir ve nihayetinde kahraman Feridun tarafından devrilen 1000 yıl süren bir tiranlık kurar.
Firdevsi’nin Kahramanlık Çağı’na geçmeden önce tamamen geliştirdiği Mitik Çağ devresinde daha birçok hikaye mevcuttur. Bu devre Şehname’nin en uzun devresidir ve Rüstem (Rostom veya Rüstam olarak da adlandırılır), oğlu Sohrab ve iyi prens Siyavaş gibi en meşhur şahsiyetlerden bazılarını içine alır.
Keyani devresi, adını kral veya şef – key – unvanından alır ve bunların en ünlüsü, Turan Krallığı ile devam eden kan davasıyla bu bölümü ifade eden İran’ın meşhur adaletsiz hükümdarı Key Kavus’tur. Prenses Rudabe ve kahraman Zal’den dünyaya gelen Rüstem, İran’ın en mükemmeli olarak karşımıza çıkıyor. Rüstem namağluptur, büyük atı Rakş ile muharebelere ve muhtelif maceralara atlar.
Bu maceraların birisinde Rüstem, Turan diyarında prenses Tahmine ile tanışır ve geceyi onunla geçirir. Ertesi sabah ayrılmak zorundadır, ancak Tahmine’ye kol bandını verir ve eğer kız doğurursa saç bandı olarak, erkek ise kolu için vereceğini söyler. Tahmine, yaşı geldiğinde babasının kim olduğunu öğrenmek isteyen Sührab’ı doğurur. Tahmine, Turan kralı Afrasiyab (Efrasiyab) öğrenirse Sührab’ı katledebileceği için babasının adını gizli tuttuğunu söyler; ardından Rüstem’in adını açıklar.
Sührab, İran ile Turan arasındaki savaşı bitirmeye ve aynı zamanda babasını bulmaya yemin eder. Key Kavus’u öldürmek için bir orduyla yola çıkar ve ardından geri dönüp Efrasiyab’ı devirmeyi ve sulhü yeniden tesis etmeyi planlar. Ancak Efrasiyab, Sührab’ın Rüstem’in evladı olduğunu bilir ve ne zaman karşılaşsalar birbirlerini tanımayacaklarından emin olur.
Sührab, babası kadar büyük bir savaşçı oldu ve Kavus’un birliklerini, nihayet İran’ın en mükemmel kahramanı ile teke tek dövüşte, onun Rüstem olduğunu bilmeden karşılaşana kadar maharetle yendi. Bir oğlu olduğundan bile habersiz olan Rüstem, Turan’ın en mükemmel kahramanına taarruz eder.
Sührab iyi savaşır ama sonunda yere serilir ve yenilir. Ölmek üzereyken Sührab, büyük Rüstem tarafından katledildiğini öğrenir ve ona onun oğlu olduğunu, ancak bütün olup bitenleri kader tayin ettiği için üzülmemesi gerektiğini söyler.
Rüstem ve Sührab’ın hikayesi Şehname’de en çok bilinenler arasındadır, lakin aynı derecede popüler olan bir diğeri, Key Kavus’un oğlu iyi şehzade Siyavuş’ın hikayesidir. Kavus’un eşi Melike Sudabe, Siyavuş’un üvey annesidir ve ona aşık olur.
Sudabe, Kavus’u öldürteceğini ve Siyavuş ile beraber hükmedeceğini söyleyerek ona teklifte bulunur. Siyavuş bunu reddeder ve Sudabe onun kendisini Kavus’a ifşa edeceğinden korkar, bundan mütevellit kıyafetlerini yırtıp kendine kan bulaştırdıktan sonra kocasına gider ve Siyavuş’u ona tecavüz etmekle suçlar. Siyavuş masumiyetini iddaa eder ve bu sebeple Kavus ateşle imtihan emrini verir.
Siyavuş’a, suçluysa onu yok edecek, masumsa dokunulmadan bırakacak muazzam bir yangının içinden geçmesi emredilir. Siyavuş alevlerin içine atlar ve diğer taraftan yara almadan çıkar. Kavus daha sonra Sudabe’nin idamını emreder ama Siyavuş vasıtasıyla araları düzetir ve Sudabe kurtulur. Siyavuş sonrasında Turan’a gider ve orada evlatları Key Hüsrev’i doğuracak bir melikeyle evlenir ve daha sonra Efrasiyab tarafından haksızca idam edilir.
Destanın Zerdüştlükle Alakalı Özetlenmiş Metni (Okumak İsterseniz)
Şehname iyi ve kötünün ikiliğine dayalı bir dünya görüşüne dayanır. Zerdüştlük, ışığın yukarıda, ışığın iyi ve Tanrı olduğu, karanlığın aşağıda, karanlığın ise kötü ve şeytan olduğu fikrine dayanmaktadır.
İblis karanlıkta dolaşırken ışığı görür ve yıkıcı içgüdüleriyle saldırmaya başlar.
Zenshin şöyle düşündü. “Kötülük sürekli ve sonsuza dek hareket ederse, dünya bölünebilir ve hatta yok edilebilir.”
Bu nedenle İyi Tanrı, Işık ile Karanlık arasındaki savaşın her birinin 3.000 yıllık üç dönemi olmasını önerdi ve Kötü Tanrı bunu kabul ederek Dünya’ya geri döndü, karanlığın dünyası. Zerdüşt mitinde evrenin başlangıcı ile bu 3000 yıl/3 dönemin teklif edilmesi arasında 3000 yıl geçmiştir. Yani dünyanın başlangıcından, kıyamete, kıyamete ve dirilmeye kadar her biri 3.000 yıllık dört devre vardır, toplam 12.000 yıl.
İlk 3000 yılın bitiminden sonra, ikinci 3000 yılın ilk yılında, iyi tanrı Ahura Mazda ışık dünyasında yaratılışı tezahür ettiriyor ama kötü tanrı Afreeman karanlığın derinliklerinde bilinçsiz halde ve hâlâ uyuyordu.
Allah, göğü önce parlak metal veya taş gibi sert bir maddeden yaratır. Allah’ın ikinci yaratısı sudur. Yıldızlar alemindeki bir dağın tepesinde bir kaynak belirir ve akan su, Wolkasha’nın kozmik okyanusuna dökülür. Üçüncü yaratılış dünyaydı. Walkasha Denizi’nde kocaman bir ada gibi görünen kara, disk şeklindeydi ve sayılarının altı ya da yedi olduğu söyleniyor.
Henüz hiçbir canlının bulunmadığı ilkel dünya, düz ve dağsızdı ve sanki zaman geçmiyormuşçasına huzur doluydu. Allah’ın dördüncü yaratısı bitkiler, beşincisi hayvanlar ve sonuncusu da insanlardır. Bu, Ahura Mazda’nın gökyüzünde başlayan yaratılışının sonunu işaret ediyordu.
Şu ana kadar bir yıldan fazla zaman geçti. Bütün yaratılış mükemmel durumdadır; ağaçların dikenleri yoktur ve acı meyve vermezler. İlk hayvan ay gibi parlayan beyaz bir inekti. Ve ilk insan güneş gibi parladı ve 3000 yıl boyunca huzur içinde yaşadı. Hiçbir şey yemediler, hareket etmediler ve yaşlılığın ne olduğunu bilmiyorlardı.
Ancak üçüncü 3000 yılda kötü tanrı Afreeman’ın karanlık uykusundan uyanıp faaliyetlerine başlamasıyla barış bozulur. Afreeman’i derin bilinçsiz uykusundan uyandıran, kötülüğün vücut bulmuş hali Jahi’ydi. kötü tanrıya diyor.
“İnsanlara ve ineklere acıyı tattıralım ve bu dünyanın yaşanmaya değer olmadığını anlayalım.”
Karanlık dünyanın tüm iblisleri bir araya toplandı ve 3000 yıllık üçüncü saldırı başladı. Kötülük ordusu dünyayı kaplıyor ve yer şiddetle titriyor. Güneş, ay ve yıldızlar gökyüzünde sabitlenmiş ve yeryüzüne huzur dolu bir ışık saçıyorlardı ancak kötülüğün kargaşasıyla sarsılarak kubbenin etrafında dönmeye başladılar.
Açgözlülük, hastalık, açlık ve uyuşukluk insanları ve sığırları etkiliyor, düzen kaosa dönüşüyor, gerçek yalana dönüşüyor ve öyle görünüyor ki kötü tanrı Afreeman kazanacak ve karanlık ışığı kaplayacak. Kötülüğün muzaffer ordusu karanlık ana karaya geri dönmeye çalışırken, zırhlı ruhlardan oluşan bir ordu, üzerlerine şeffaf paralardan oluşan bir disk fırlatarak yollarını kapattı.
Kötülük bu iyilik cennetinin altından kaçamaz. Yani şeytanların hapsedildiği bu dünyada hayat yeniden canlanıyor. Ölü ilkel ineğin uzuvlarından tahıllar ve şifalı otlar filizlenir ve ilkel insanın menisinden ravent büyür. Birbiriyle iç içe büyüyen bu otlar insanın kardeşidir ve onların etkileşiminden insanlık çoğalır. Ölüm bu dünyayı saracakmış gibi görünüyordu ama yaşam ölümden dirildi.
Kötülüğün saldırısıyla başlayan 3.000 yıllık üçüncü dönemde, iyiyle kötü arasındaki çatışma uygarlığın ilk dönemlerine kadar devam ediyor. Bu düalist dinin kurucusu olan Zerdüşt, M.Ö. 1000 veya 600 yıllarında yaşamıştır. Ölümünden sonra her 1000 yılda bir bir kurtarıcı ortaya çıktı ve son kurtarıcı bakireden doğdu ve onun aracılığıyla mükemmel iyilik geldi.
Hastalık ve ölüm sona erecek, ölüler diriltilecek ve son yargıya varacak. İnsanların bir kısmı cennete, bir kısmı da cehenneme gitti. Özgür bir adam cehenneme kaçtı ve dünyaya gelmek için yarattığı boşluk doldu. Dünya düzleşti ve insan ruhu ve bedeninin ideal birliğine, kötülüğün istilasından önceki mükemmel durumuna geri döndü.
Bu tür ikici ideoloji, İslam’ın Allah’ın tek Tanrı olduğu ilkesiyle tutarsızdır. Ancak bu dünya görüşünün Şehname’de ifade edilmesi nedeniyle, bu geleneksel duygunun İran’da insanların kalplerinden silinmesinin zor olduğu söylenebilir.
جهان خرمى با كس نماندفلك روزى دهد روزى ستاند
Mutluluk sonsuza kadar sürmez, zenginlik de herkes için kalıcı değildir.
Allah bir gün mutluluk ve iyi şans verir, başka bir gün alır
Bunu Şehname’den şu mısra takip ediyor:
جهان يادگارست ve ما رفتنىبه مردم نماند به جز مردمى
Dünya gezip görme ve anılar diyarıdır, giden de biziz.
İnsana iyilik ve hizmetten başka bir şey kalmamıştır.