EfsanelerKore MitolojisiMitoloji

Bulgae: Kore Mitolojisinde Güneş ve Ay’ı Kovalayan Ateş Köpekleri

Merhaba! Göklerdeki o muhteşem dansı, Güneş ve Ay tutulmalarını hiç merak ettiniz mi? Bilimin henüz tam olarak açıklayamadığı zamanlarda insanlar, bu doğa olaylarını anlamlandırmak için büyüleyici efsaneler yaratmışlar. Dünyanın dört bir yanından gelen bu hikâyeler arasında, Kore mitolojisine ait, göksel cisimleri kovalayan ateş renkli köpeklerin efsanesi gerçekten de apayrı bir yere sahip. Bugünkü konuğumuz: Bulgae!

Bulgae nedir? Basitçe söylemek gerekirse, Kore mitolojisinde Güneş ve Ay’ı yutmaya çalışırken tutulmalara neden olan efsanevi canavar köpeklerdir. Ama bu destanın kökeni, bu köpekleri kimin gönderdiği ve neden gönderildiği çok daha derin ve karanlık bir hikâyeye dayanıyor. Gelin, bu mistik yolculuğa hep birlikte çıkalım.

Gamangnara’nın Kralı: Işığa Hasretin Başlangıcı

Hikâyemiz, Gamangnara (가망나라) adlı gizemli bir diyarda başlıyor. Burası, kelimenin tam anlamıyla “Karanlık Ülke” anlamına gelir. Gamangnara’nın Kralı Keom (가망왕), görkemli ama ışığın asla ulaşmadığı bir krallıkta yaşar. Bu diyar, sürekli bir alacakaranlık veya tam karanlık içindedir. Kral Keom ne kadar güçlü olursa olsun, krallığının bu bitmeyen karanlığı ona huzur vermez. O, diğer diyarların parlaklığını, sıcaklığını ve aydınlığını arzular. Özellikle de gökyüzündeki iki büyük ışık kaynağı olan Güneş ve Ay, Kral Keom’un hayallerini süsler.

Gamangnara’nın soğuk ve loş atmosferi, Kral Keom’un ruhunu daraltır. Parlaklığa, renklere ve canlılığa duyduğu bu derin hasret, onu bir arayışa iter. Sarayında oturur ve düşünür: Bu sonsuz karanlığı nasıl yenebilir? Krallığına o çok arzuladığı ışığı nasıl getirebilir? Nihayet aklına bir fikir gelir: Eğer ışık onun krallığına gelemiyorsa, o ışığı getirtebilir! Ama bu sıradan bir iş değildir. Gökyüzündeki devasa ve güçlü ışık kaynaklarını kim yakalayıp getirebilir ki? İşte tam bu noktada, efsanevi yaratıkları devreye girer: Bulgae‘ler.

Kral Keom, emrindeki en iri, en güçlü ve en vahşi yaratıkları olan Bulgae‘leri çağırır. Bunlar, sıradan köpekler değildir. Efsaneye göre, onlar karanlık diyarda yetiştirilmiş, gökyüzündeki cisimleri bile hedef alabilecek kadar cüretkar ve güçlü canlılardır. Kral, Bulgae‘lere hayatları boyunca duyduğu en önemli emri verir: Gökyüzündeki Güneş’i ve Ay’ı Gamangnara’ya getireceklerdir. Böylece Gamangnara sonsuz aydınlığa kavuşacak, Kral Keom’un ışık hasreti dinecektir.

Ancak Kral Keom’un bilmediği ya da belki de tam olarak kestiremediği bir şey vardır: Güneş ve Ay, Gamangnara’nın karanlık ve soğuk ortamına göre çok farklı, aşırı derecede sıcak veya soğuk cisimlerdir. Bu durum, Bulgae‘lerin görevlerini imkansız hale getirecek ve efsanevi bir döngünün başlamasına neden olacaktır.

İlk Görev: Bulgae’nin Güneş’i Yakalama Denemesi

image 22
Bulgae: Kore Mitolojisinde Güneş ve Ay'ı Kovalayan Ateş Köpekleri 14

Kral Keom’un emri üzerine, en cesur ve en güçlü Bulgae hızla Gamangnara’dan ayrılır ve gökyüzüne doğru yükselir. Onun görevi açıktır: Gidip Güneş’i yakalamak ve Kral Keom’un sarayına getirmektir. Bulgae, devasa cüssesi ve kararlı adımlarıyla (ya da pençeleriyle) uzaya doğru ilerler. Nihayet Güneş’e yaklaştığında, gördüğü parlaklık ve sıcaklık karşısında şaşkına döner ama emri yerine getirmek zorundadır.

Bulgae, devasa ağzını açarak Güneş’i ısırmaya, onu yutmaya veya yakalayıp sürüklemeye çalışır. Tam bu anlarda, yeryüzündeki insanlar gökyüzünde garip bir olay yaşandığını görürler: Güneş kararmaya başlar! Evet, bu, Birinci Bulgae‘nin Güneş’i yutmaya çalıştığı Güneş tutulmasının ta kendisidir.

Ancak Güneş, tahmin edebileceğiniz gibi, inanılmaz derecede sıcaktır. Bulgae, Güneş’in kavurucu ısısı karşısında büyük bir acı çeker. Ağzı, dili ve vücudu yanmaya başlar. Isı o kadar dayanılmaz hale gelir ki, Bulgae ne kadar aç veya ne kadar güçlü olursa olsun, Güneş’i daha fazla tutamaz. Can havliyle ağzını açar ve Güneş’i serbest bırakır. Güneş, tekrar parlaklığına kavuşur ve yeryüzü yeniden aydınlanır.

İlk görev başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bulgae, yanmış tüyleri ve acıyan ağzıyla Gamangnara’ya geri döner ve Kral Keom’a Güneş’in dayanılmaz derecede sıcak olduğunu, onu yakalamanın imkansız olduğunu bildirir. Kral Keom hayal kırıklığına uğrar ama pes etmez.

Ay’ın Soğukluğu: İkinci Görevin Başarısızlığı

Güneş planı işe yaramayınca, Kral Keom gözünü diğer büyük ışık kaynağına diker: Ay. Ay, Güneş kadar parlak veya sıcak görünmemektedir. Belki de Ay’ı yakalamak daha kolay olacaktır. Kral Keom, bu kez başka bir Bulgae‘yi (bazı varyasyonlarda aynı köpek de olabilir ama genellikle farklı köpeklerin denediği anlatılır, zira her tutulma anında başka bir köpek deniyormuş gibi algılanır) Ay’ı getirmesi için gönderir.

Bu kez görev, Ay’ı Gamangnara’ya taşımaktır. İkinci Bulgae de aynı kararlılıkla gökyüzüne yükselir ve Ay’a doğru yol alır. Ay’a yaklaştığında, onun Güneş kadar yakıcı olmadığını fark eder ve umutlanır. Dev ağzını açar ve Ay’ı yakalamaya çalışır. Bu sırada yeryüzündeki insanlar gökyüzünde başka bir garip olaya tanık olurlar: Ay kararmaya veya rengi değişmeye başlar! Bu da, İkinci Bulgae‘nin Ay’ı yutmaya çalıştığı Ay tutulmasının ta kendisidir.

Ancak Ay’ın da kendi zorluğu vardır. Güneş kadar sıcak olmasa da, Ay inanılmaz derecede soğuktur. Bulgae, Ay’ı ısırdığında veya yutmaya çalıştığında, kemikleri donmaya başlar. Ağzı ve dili buz keser. Soğuk o kadar dondurucudur ki, Bulgae Ay’ı daha fazla tutamaz. Titreyerek ve donmak üzereyken Ay’ı bırakmak zorunda kalır. Ay, yavaşça eski parlaklığına döner.

İkinci görev de başarısızlıkla sonuçlanmıştır. İkinci Bulgae de Gamangnara’ya geri döner ve Kral Keom’a Ay’ın da dayanılmaz derecede soğuk olduğunu, onu yakalamanın da imkansız olduğunu bildirir.

Efsanevi Döngü: Güneş ve Ay Tutulmalarının Açıklaması

image 23
Bulgae: Kore Mitolojisinde Güneş ve Ay'ı Kovalayan Ateş Köpekleri 15

Kral Keom’un ne Güneş’i ne de Ay’ı Gamangnara’ya getirme planı başarılı olamamıştır. Ancak efsane burada bitmez. Kral Keom, ne kadar başarısız olursa olsun, ışığa olan hasretinden asla vazgeçmez. Bu yüzden, zaman geçtikçe tekrar tekrar gökyüzüne göndermeye devam eder.

Her ne zaman bir Bulgae Güneş’i ısırmaya çalışsa ve sıcaktan dolayı geri çekilmek zorunda kalsa, yeryüzünde bir Güneş tutulması yaşanır. Ve her ne zaman bir Bulgae Ay’ı yutmaya çalışsa ve soğuktan dolayı vazgeçse, yeryüzünde bir Ay tutulması yaşanır. Bu efsane, Güneş ve Ay tutulmalarının neden arada sırada ve beklenmedik bir şekilde meydana geldiğini açıklar. Bulgae‘ler asla pes etmezler ve Kral Keom da umudunu kaybetmez. Onlar sonsuza dek gökyüzünü tavaf ederek, iki büyük ışık kaynağını Gamangnara’ya getirmeye çalışırlar.

Bu döngü, Kore mitolojisinde Güneş ve Ay tutulmalarının ardındaki mistik güç olarak anlatılır. Bulgae‘lerin başarısızlıkları, gökyüzündeki bu geçici kararmaların ve kızıllıkların sebebidir. Efsane, doğa olaylarına duyulan hayranlığı ve onları açıklamaya yönelik insan çabasını çok güzel bir şekilde yansıtır. Bu hikaye, aynı zamanda en güçlü arzuların bile doğanın temel güçleri karşısında bazen çaresiz kalabileceğini fısıldar.

Fiziksel Özellikleri: Ateş Rengi Tüyler ve Parlayan Gözler

Peki, Kral Keom’un bu efsanevi avcıları, bu göksel köpekler nasıl görünür? Efsanenin adı bile bize önemli bir ipucu verir. “Bul” (불) kelimesi Korecede “ateş” anlamına gelirken, “Gae” (개) kelimesi “köpek” demektir. Yani Bulgae, tam anlamıyla “Ateş Köpek” veya “Ateş Rengi Köpek” anlamına gelir.

Bu isim, Bulgae‘nin en belirgin fiziksel özelliğini vurgular: postlarının veya tüylerinin ateş rengi veya koyu kırmızımsı bir tonda olduğu düşünülür. Bu renk, belki de Güneş’in kavurucu ısısıyla olan başarısız temaslarından kaynaklanmaktadır ya da sadece onların karanlık Gamangnara’dan gelen, tehlikeli ve güçlü doğasını simgelemektedir.

Efsanelere göre Bulgae‘lerin gözleri de parıldar veya ışık saçar. Karanlık diyarlarından uzayın boşluğuna çıktıklarında bu parıldayan gözlerin, hedefleri olan Güneş ve Ay’ı kolayca bulmalarına yardımcı olduğu düşünülebilir. Veya bu parıltı, içlerindeki ateşli arzuyu veya tehlikeli güçlerini yansıtıyor olabilir.

Fiziksel olarak da oldukça iri ve güçlü yaratıklar oldukları tasvir edilir. Gökyüzündeki Güneş ve Ay gibi devasa cisimleri yutmaya veya taşımaya çalışmak, sıradan bir köpeğin yapabileceği bir şey değildir. Bu nedenle Bulgae‘lerin boyutları ve güçleri abartılıdır; mitolojik canavarlar olarak tasvir edilirler. Onlar, karanlığın içinden çıkan, ışığı hedefleyen korkutucu ama aynı zamanda trajik figürlerdir. Trajik, çünkü ne kadar deneseler de, doğanın temel kuralları nedeniyle asla amaçlarına tam olarak ulaşamazlar.

Daegu-Gyeongbuk Bölgesi’nde Bulgae Cinsi Köpek: Mitolojik Bağlantılar

image 24
Bulgae: Kore Mitolojisinde Güneş ve Ay'ı Kovalayan Ateş Köpekleri 16

Mitolojiden gerçek dünyaya bir adım atalım. Kore’nin Daegu-Gyeongbuk bölgesiyle ilişkilendirilen ve adı “Bulgae” olan (veya bu şekilde anılan) bir köpek cinsi olduğuna dair kültürel referanslar bulunmaktadır. Bu durum, efsaneyle gerçeklik arasında ilginç bir köprü kurar.

Bu köpekler genellikle koyu kahverengi veya kırmızımsı kahverengi (yani “ateş rengi”) kürklere sahip olmalarıyla bilinirler. Adlarının doğrudan efsanedeki Bulgae‘den geldiği düşünülmektedir. Yani bu köpek cinsi, mitolojik varlık değil, ama mitolojik bir yaratığın fiziksel özelliğine (ateş rengi tüyler) atıfta bulunarak isimlendirilmiş veya popüler kültürel çağrışımla bu şekilde anılmaya başlanmıştır.

Daegu Horangigae (Daegu Kaplan Köpeği) veya kısaca Daegu Bulgae gibi isimlerle de bilinen bu köpeklerin, bölgenin yerel köpek türlerinden biri olduğu düşünülür. Genellikle sadık, cesur ve enerjik oldukları söylenir. Mitolojik Bulgae‘nin devasa ve korkutucu tasvirlerinin aksine, gerçek Bulgae köpekleri orta boyutlarda, canlı ve belirgin kızılımsı-kahverengi tüylere sahip hayvanlardır.

Bu gerçek köpek cinsinin varlığı, efsanenin bölge kültürü üzerindeki etkisinin bir göstergesidir. İnsanlar, çevrelerinde gördükleri kırmızımsı tüylü köpekleri, gökyüzündeki ateş rengi canavarlarla ilişkilendirmiş ve bu efsanevi ismi onlara atfetmişlerdir. Bu durum, mitlerin sadece soyut hikâyeler olmadığını, aynı zamanda somut kültürel öğeleri (burada bir köpek cinsi) bile şekillendirebileceğini gösterir. Bu köpek cinsinin korunması ve tanınması için zaman zaman çabalar da görülmektedir, bu da onların hem biyolojik hem de kültürel önemini vurgular.

Sona Gelirken…

Bulgae efsanesi, Kore mitolojisinin zenginliğinin ve hayal gücünün güzel bir örneğidir. Karanlık bir kralın ışık hasretinden doğan, göksel cisimleri hedef alan ateş renkli köpeklerin hikâyesi, Güneş ve Ay tutulmaları gibi görkemli olayları açıklarken, aynı zamanda kültürel hafızada yer edinmiş ve hatta gerçek bir köpek cinsinin isimlendirilmesinde bile rol oynamıştır.

Bu efsanevi köpek döngüsel olarak başarısız olmaya mahkum olsa da, onların hikâyesi nesiller boyu anlatılmaya devam edecektir. Bulgae‘ler, sadece gökyüzünü kovalayan köpekler değil, aynı zamanda insanlığın bilinmeyeni anlama, açıklama ve hikâyelerle doldurma arzusunun da bir sembolüdür. Bir dahaki sefere gökyüzündeki bir tutulmaya tanık olduğunuzda, aklınıza Gamangnara’dan gelen ateş renkli Bulgae‘lerin, Kral Keom’un arzusuyla Güneş’i veya Ay’ı yakalamaya çalıştığı efsanevi an gelsin.

Umarım bu mitolojik yolculuktan keyif almışsınızdır! Bir sonraki efsanede görüşmek üzere!

Daha Fazla Göster

Odite mercatores religionem

Odite mercatores religionem ( Dini kullanarak, insanları kandırdığını sanan insanlardan nefret ederim. Anlamı budur)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu