MitolojiEndonezya MitolojisiHint Mitolojisi

Batara Kala: Endonezya Mitolojisinin Karanlık Tanrısı

Mitoloji denince aklımıza genellikle iyiliksever tanrılar, cesur kahramanlar veya dünyanın yaratılışını anlatan epik hikayeler gelir, değil mi? Ama Endonezya, özellikle de Java adasının zengin ve katmanlı geleneksel anlatıları, evrenin hem aydınlık hem de karanlık yüzünü barındıran, karmaşık ve bazen de oldukça korkutucu figürlerle doludur. İşte tam da bu noktada, adı bile birçok Javalının zihninde derin bir saygı, hatta hafif bir ürperti uyandıran bir figür belirir: Batara Kala.

Batara Kala, basitçe “kötü” bir tanrı olarak etiketlenemeyecek kadar derin bir karaktere sahiptir. O, zamanın, yıkımın, felaketin ve talihsizliğin tanrısıdır. Korkutucu görünüşü ve doymak bilmez iştahıyla bilinir. Ancak, aynı zamanda kozmik düzenin bir parçasıdır ve ondan korunmanın yolları, Javanın kültürel pratiklerinin önemli bir kısmını oluşturur. Gelin, bu esrarengiz ve güçlü varlığın kökenlerine inelim ve onun Javanın ruhani dünyasındaki yerini keşfedelim.

Batara Kala’nın Kökeni: Tanrı Shiva ve Durga’nın Lanetli Oğlu

Her güçlü mitolojik figürün ilgi çekici bir başlangıç hikayesi vardır ve Batara Kala’nınki de kesinlikle buna dahildir. Onun kökeni, Endonezya mitolojisine Hinduizm’in derin etkisini gösterir. Hikaye, Hindu panteonunun büyük tanrısı Shiva (Javanese versiyonunda genellikle Batara Guru veya Sang Hyang Manikmaya) ve eşi Parvati (bazı anlatılarda Durga veya Uma olarak geçer) ile başlar.

Rivayete göre, Shiva ve Parvati, bir gün gökyüzünde uçarken veya kozmik bir yolculuk yaparken, Shiva birden kontrol edilemez bir arzu hisseder. Eşi Parvati ile birlikte olmak ister. Ancak bu davranış, o anki koşullar gereği veya ilahi bir kurala karşı geldiği için “uygunsuz” veya “zamansız”dır. Bu uygunsuz veya aceleci birleşme arzusunun bir sonucu olarak, Shiva’nın meni kontrolsüzce etrafa saçılır.

İşte bu ilahi meninin düştüğü yerden veya dokunduğu şeyden Batara Kala doğar. Bazı anlatılarda bu meni okyanusa düşer, bazılarına göre toprağa, bazılarına göre ise Parvati’nin yanlışlıkla yuttuğu kozmik suya karışır. Ancak sonuç aynıdır: Ortaya çıkan varlık, ilahi bir enerjinin “lanetli” veya “uygunsuz” bir şekilde tezahürüdür. Bu doğum, planlanmamış, ani ve büyük bir yıkıcı potansiyel taşıyan bir olaydır.

Batara Kala, doğar doğmaz korkunç bir görünüme sahiptir. Kocaman ağzı, sivri dişleri, vahşi gözleri ve genellikle ürkütücü, canavar benzeri bir bedeni vardır. Onun bu görünüşü, doğduğu anın “uygunsuzluğunu” ve içinde barındırdığı yıkıcı enerjiyi yansıtır. O, ne tamamen ilahi, ne de tamamen dünyevidir; iki dünyanın arasında, ilahi bir hatanın sonucunda var olmuş bir varlıktır. Bu köken hikayesi, Batara Kala’yı hem ilahi soylu (Shiva’nın oğlu) hem de kusurlu, düzensiz bir varlık olarak konumlandırır. O, adeta kozmik bir “kaza”nın sonucudur.

image 86
Batara Kala: Endonezya Mitolojisinin Karanlık Tanrısı 15

Kozmik Dengeyi Bozan Güç: Batara Kala’nın Doğumu ve Evrenle İlk Teması

Batara Kala’nın doğumu sadece onun kişisel hikayesinin başlangıcı değildir; aynı zamanda evren için de büyük bir tehdidin ortaya çıkışıdır. Shiva’nın uygunsuz eyleminden doğan bu varlık, doğar doğmaz doyumsuz bir açlıkla dünyaya gelir. Bu açlık, fiziksel yiyecekten çok daha fazlasıdır; o, enerjiyi, yaşamı ve hatta varoluşun kendisini tüketme arzusudur.

İlk temasları genellikle kaotiktir. Batara Kala, etraftaki her şeyi, hatta tanrıları bile yutmaya çalışır. Onun varlığı, kozmik dengeyi altüst etme potansiyeli taşır. Tanrılar alemi, yeni doğan bu korkunç ve kontrol edilemez güç karşısında dehşete düşer. Onu zapt etmek, kontrol altına almak veya en azından enerjisini yönlendirmek zorundadırlar.

Tanrılar (başta babası Shiva olmak üzere, Javanese panteonunun en üst tanrısı Batara Guru liderliğinde) Batara Kala ile yüzleşir. Onunla savaşmak yerine, onun yıkıcı doğasını kabul ederek bir “anlaşma” yapmaya çalışırlar. Hikayenin Javanese versiyonu olan Murwakala (Kala’nın Kökeni) metni, bu pazarlığı detaylandırır. Batara Kala’ya dünyada bir alan ve belirli bir “beslenme” hakkı tanınır. Ancak bu hak, koşullara bağlanmıştır. Batara Kala’ya, belirli özelliklere sahip olan veya belirli talihsiz koşullar altında doğmuş olan insanları (Sukerta veya Sukatala olarak bilinen kişiler) yeme hakkı verilir. Bunun karşılığında, belirli ritüelleri yerine getiren veya belirli koruyucu formülleri bilen kişilere dokunmaması şart koşulur.

Bu ilk temas ve anlaşma, Batara Kala’yı tamamen serbest bir kaostan, belirli kurallar içinde hareket eden, ancak yine de korkulan bir güce dönüştürür. Onun kozmik denge üzerindeki etkisi artık rastgele bir yıkım değil, kaderin ve zamanın belirli kurallarına tabi olan bir güç haline gelir. Ancak bu, onun korkutucu doğasını değiştirmez; sadece onunla başa çıkmanın yollarını belirler.

image 46
Batara Kala: Endonezya Mitolojisinin Karanlık Tanrısı 16

Zamanın Efendisi Olarak

Batara Kala adının kendisi, aslında onun doğasını ele veriyor olabilir. “Kala” kelimesi Sanskritçe’de hem “zaman” hem de “yıkım” anlamlarına gelir. Hinduizm’de, özellikle Shiva’nın tezahürlerinden biri olan Mahakala (“Büyük Zaman”) figürü, zamanın her şeyi tüketen, dönüştüren ve sonunda yok eden yönünü temsil eder. Mahakala, genellikle korkutucu, çok kollu ve kafataslarıyla süslenmiş bir figür olarak tasvir edilir; bu da onun ölüm ve yıkımla olan bağını vurgular.

Javanese Batara Kala figürü üzerinde bu Hindu Kala kavramının derin bir etkisi olduğu açıktır. Batara Kala, sadece bir canavar veya felaket getiren bir varlık değildir; o, kaçınılmaz olarak ilerleyen, her şeyi eskiten ve sonunda sonlandıran zamanın kişileşmiş halidir. Tıpkı zamanın her şeyi tüketmesi gibi, “yeme” eylemiyle bu tüketimi sembolize eder. O, yaşam döngüsünün sonunda veya talihsizlik anlarında ortaya çıkan, kaçınılması zor olan kaderin bir yönüdür.

Bu bağlamda, ona duyulan korku, sadece fiziksel bir tehditten değil, aynı zamanda zamanın acımasız ilerleyişine ve hayatın kırılganlığına duyulan derin, felsefi bir korkudan kaynaklanır. O, insanların kontrol edemediği, kaçınamadığı şeylerin – kader, kaza, zamanın geçişi – somutlaşmış halidir. Hindu felsefesindeki Kala gibi, Batara Kala da döngüsel zaman anlayışının bir parçasıdır; her son, yeni bir başlangıcın kapısı olabilir, ancak sonun kendisi genellikle yıkıcıdır. Bu yüzden Batara Kala, hem korkulur hem de kozmik düzenin anlaşılması gereken bir parçası olarak kabul edilir.

Endonezya Mitolojisi: Gelenek, İnanç ve Efsanelerle Örülü Bir Dünya
Endonezya Mitolojisi: Gelenek, İnanç ve Efsanelerle Örülü Bir Dünya

Çocukları Yiyen Tanrı

Batara Kala ile ilgili efsanelerin en korkutucu yönü, hiç şüphesiz onun belirli insanları, özellikle de çocukları avlama eğilimidir. Halk arasında “Sukatala” olarak bilinen kişiler, Batara Kala’nın hedefi olarak görülür. Sukatala, “Kala için uygun” veya “Kala’nın yiyeceği” anlamına gelir ve bu kategoriye girenler, doğumlarının veya yaşamlarındaki belirli koşulların onları Batara Kala’nın tehdidine açık hale getirdiğine inanılan kişilerdir.

Sukatala olmanın kriterleri oldukça çeşitlidir ve bölgesel anlatılara göre farklılık gösterebilir. Ancak en yaygın olanlardan bazıları şunlardır:

Tek çocuk olmak (Ontang-anting): Ailenin tek çocuğu olmak, Batara Kala’nın dikkatini çeker.

Belirli doğum sıralamalarına sahip olmak: Örneğin, yedi erkek çocuğun arasında tek kız olmak veya yedi kız çocuğun arasında tek erkek olmak (Kedana-Kedini). Ya da belirli sayıda ve cinsiyette kardeşlere sahip olmak (Salingsinga, Pandawa Lima, Sarimpi, vb.).

Belirli zamanlarda doğmak: Örneğin, gün doğumu veya gün batımı gibi geçiş anlarında doğmak.

Belirli fiziksel özelliklere sahip olmak: Nadir veya sıra dışı fiziksel özelliklere sahip olmak.

Belirli talihsiz olaylar yaşamak: Örneğin, küçük yaşta yetim kalmak.

Bu koşullardan herhangi birine sahip olan bir kişi veya çocuk, Batara Kala’nın dikkatini çekme riskiyle karşı karşıya olduğuna inanılır. Efsaneye göre Batara Kala, bu Sukatala kişileri yakalamaya ve yutmaya çalışır. Bu yutma eylemi, bazen fiziksel bir ölüm veya kayboluş olarak yorumlansa da, genellikle kişinin sürekli talihsizlikler yaşaması, hastalıklara yakalanması veya hayatının “yutulması” yani berbat gitmesi olarak da anlaşılır.

Bu efsaneler, ebeveynler arasında derin bir endişe kaynağıdır ve Batara Kala’ya duyulan gerçek korkunun temelini oluşturur. O, uzak ve soyut bir tanrı değil, sevdiklerini – özellikle de en savunmasız olanları, çocukları – tehdit edebilecek somut bir tehlikedir. Ancak bu korku, Javanın zengin kültürel pratiklerinin bir başka yönünü, yani korunma ve arınma ritüellerini de şekillendirmiştir.

Ruwatan Ritüelleri ve Batara Kala ile Bağlantısı

Mademki Batara Kala belirli kişileri, özellikle de Sukatala’yı avlıyor, bu kişilerin kaderi mühürlenmiş midir? Java geleneğinde hayır. İşte tam da bu noktada, Javanın zengin kültürel dokusundan fırlayan bir kurtuluş yolu devreye girer: Ruwatan ritüelleri.

Ruwatan, kelime anlamı olarak “arınma” veya “tersini döndürme” anlamına gelir. Bu, Batara Kala’nın lanetini veya tehdidini ortadan kaldırmak için yapılan karmaşık ve önemli bir purification (arınma) ritüelidir. Ruwatan, Batara Kala’nın potansiyel kurbanı olan Sukatala kişileri için hayati önem taşır ve genellikle kişinin hayatında büyük bir dönüm noktası olarak görülür.

Ruwatan ritüelinin merkezinde, wayang kulit adı verilen geleneksel gölge oyunu performansı yer alır. Bu performansta anlatılan hikaye, özel olarak Lakon Murwakala, yani “Batara Kala’nın Kökeni” destanıdır. Ritüelin icrası için özel olarak nitelikli bir puppeteer (kuklacı) olan dalang gereklidir. Dalang, sadece kuklaları hareket ettirmekle kalmaz, aynı zamanda hikayeyi anlatır, karakterlerin seslendirmesini yapar, müzik (gamelan) eşliğinde atmosferi yaratır ve en önemlisi, ritüelin kutsal formüllerini (mantra veya japa) okur.

image 82
Batara Kala: Endonezya Mitolojisinin Karanlık Tanrısı 17

Ruwatan sırasında, Sukatala kişi veya kişiler (genellikle çocukları için aileleri tarafından düzenlenir) ritüelde hazır bulunurlar. Dalang, Lakon Murwakala’yı anlatarak, Batara Kala’nın nasıl doğduğunu, hangi koşullarda insanları yeme hakkı kazandığını ve hangi koşullarda ise dokunmaması gerektiğini anlatır. Hikayenin sonunda, Batara Kala’ya, ritüelden geçen Sukatala kişisinin artık onun “menüsü”nden çıktığı, ilahi düzen tarafından koruma altına alındığı hatırlatılır. Dalang’ın okuduğu kutsal metinler ve dualar, bu ilahi korumayı çağırmayı amaçlar.

Ritüel sadece wayang performansından ibaret değildir. Genellikle özel hazırlanan yiyecekler (ancak Batara Kala’nın yemeyeceği türden), çiçekler, tütsüler ve diğer sembolik öğeleri içeren sunular da yapılır. Bu sunular, Batara Kala’ya duyulan saygının ve ondan uzak durma talebinin bir ifadesidir. Saç kesme gibi sembolik arınma eylemleri de ritüelin bir parçası olabilir.

Ruwatan, sadece mitolojik bir hikayenin yeniden canlandırılmasından öte, bireyin kötü talihini tersine çevirme, negatif enerjiyi defetme ve adeta yeniden doğarcasına arınma arayışını ifade eden derin bir spiritüel uygulamadır. Bu ritüel, Cava’nın evrendeki hem olumlu hem de olumsuz güçlerle olan etkileşimini ve Batara Kala’dan duyulan korkuya rağmen, gücünün kabul edilip saygı ve doğru yöntemlerle yönlendirildiğini gösterir.

Daha Fazla Göster

serkan

Herkese Selamlar. Mitoloji destanlar ve tarih konusunda sizlere en iyi bilgileri sunmak hazırlamak için buradayım. Herkese sevgi ve saygılarımla...

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu