
Başkalarının değerli eşyalarını cebe indirmek ve rom partileriyle kutlamalar yapmak çok iyiydi, ancak bir korsan gemisinde yaşam şaşırtıcı derecede sıkı çalışmayı gerektiriyordu. Korsanlar her şeyden önce denizciydi ve Korsanlığın Altın Çağı’nda (1690-1730) bir korsan gemisini yönetmek büyük bir beceri gerektirirken gemiyi yüzer halde tutabilmek sürekli bakım istiyordu. Nitekim, korsanların kaçan tüccar gemilerini yakalayabilmeleri ve ağır silahlı donanma gemilerinin istenmeyen ilgisinden kaçabilmeleri için son derecede iyi denizciler olmaları gerekiyordu.
Kaptandan armadora kadar her bir mürettebat üyesi, 17/18. yüzyılda yelkenli bir gemiyi dengede tutan karmaşık görevlerin yerine getirilmesinde kendi rolünü oynuyordu.
Starz (Copyright, fair use)
Kaptan
Korsan gemilerinde kaptan, çoğu zaman korsanlık faaliyetlerini yöneten ana beyindi. Kaptanlar gemiyi satın almak için sermaye koyan kişi veya mürettebat korsanlık yapmaya karar vermeden önce geminin yasal kaptanı veya üst düzey bir yetkilisi de olabilirdi.
Güzel, uzun bir paltoya & çok sayıda pahalı tabancaya sahip olmak, kişinin başarılı bir korsan lideri olduğunu gösteriyordu.
Bir haydut çetesi için şaşırtıcı olsa da, bir korsan kaptanı genellikle pozisyonuna seçimle getiriliyordu, ama yine de özgürlüklerine her şeyden çok önem veren bir grup insana söz geçirebilmek oldukça zordu. Çoğu denizcinin korsanlığa yönelmesinin temel nedeni ticaret veya donanma gemilerindeki katı disiplin kuralları ve acımasız cezalar olduğu için onları baskıcı bir yönetimle yönetmek neredeyse imkansızdı. Buna rağmen büyük ganimetler ele geçirebilen başarılı kaptanlar mürettebatına bazı kuralları ve disiplini aşılayabiliyordu, örneğin Bartholomew Roberts (1682-1722) tüm mürettabatına uymaya yemin ettikleri gemi kurallarında kumar oynamamaları kuralını dayatmış ve kabul ettirmiştir.
Kaptanlık pozisyonunun kalıcılığı garanti değildi, çünkü daha önce isyan etmiş olan denizcilerin tekrar yapmaktan çekinmeyeceğı açıktı. Örneğin, Charles Vane (ö. 1721) mürettabatının istediği bir gemiye saldırmayı reddettiği için onlar tarafından görevinden alınmış ve yerine ‘Calico Jack’ (diğer adıyla Jack Rackham, ö. 1720) getirilmiştir.
Altın Çağ’da korsan kaptanlar genellikle rollerine uygun giyinirlerdi. Karasakal (diğer adıyla Edward Teach, ö. 1718) kurdeleli sakalı ve şapkasının altındaki yanan fitilleriyle dehşet saçarken, Roberts kırmızı ipekler, tüylü bir şapka ve elmas bir kolye takıyordu. Güzel ve uzun bir paltoya ve çok sayıda pahalı tabancaya sahip olmak, başarılı bir korsan lideri olduğunu göstermenin diğer yollarıydı.

Ubisoft (Copyright, fair use)
Bir korsan kaptanı, liderlik, yön bulma ve karizma becerileriyle, diğer mürettebat üyelerine kıyasla ele geçirilen ganimetten iki kat pay alırdı. Diğer bir yandan, eğer korsanlar yakalanırsa, kaptan yetkililer tarafından en kötü cezayı alan kişi olurdu. Pek çok korsan için asılma tehlikesi bir ihtimal iken, korsan kaptanları için asılmaktan başka bir kader imkansızdı ve tıpkı Kaptan Kidd’e 1701’de yaptıkları gibi en kötü şöhretli kaptanların cesetleri yıllarca çürümeleri için zincirlerle asılırdı.
Levazım Subayı
Bir korsan levazım subayı (daha yasal gemilerdekinin aksine) genellikle gemiden sorumlu ikinci yetkiliydi ve onun altında birinci ve ikinci kaptanlar bulunurdu. O halde levazım subayı bir ticaret gemisinin ikinci kaptanı ya da bir donanma üsteğmenine eşdeğerdi. Tıpkı kaptan gibi levazım subayı da mürettebat tarafından oylanarak göreve getirilebilir ya da görevden alınabilirdi.
Dümenci, yani geminin dümenini yöneten kişi, genellikle geminin genel rotası ve hızının kaydedilmesiyle de ilgilenen levazım subayı tarafından denetlenirdi, ancak bu rol kaptanlar ya da yelken ustaları (geminin her koşulda seyir kabiliyeti konusunda uzman olan kişi) tarafından da üstlenilebilirdi.
Levazım subayları hedef gemiye hangi adamların çıkacağını denetler ve saldırıyı bizzat yönetirlerdi. Hedef gemiyi ele geçirdikten sonra hangi ganimetin alınacağına karar verir ve ardından ganimetlerin mürettebat arasında adil bir şekilde paylaşılmasını sağlardı. Levazım subayının ganimetten aldığı pay kaptanınkiyle aynıydı: sıradan bir denizcinin payının iki katı. Mürettebatın aralarından birinin kırbaçlanması yönünde oy kullandığı nadir durumlarda, cezayı veren levazım subayı olurdu. Bir korsan kaptan ikinci bir gemi ele geçirdiğinde ve kendi filosunu devam ettirmek istediğinde, levazım subayı bu geminin kaptanı olmak için başlıca adaydı.
Rotacı
Korsan gemilerinin özel bir rotacısı olurdu, kaptan ve levazım subayıları da yön bulma bilgisine sahip olsalar da, haritalara, kıyı şeritlerine, akıntılara, rüzgârlara ve yerel hava koşullarına aşina olduğu için bir uzman tercih edilirdi. Bu dönemde boylam bilgileri hala kesin olarak ölçülemediğinden pratik bilgi büyük bir avantajdı.
Mürettabatında iyi bir rotacısı olan bir korsan kaptanı, ticaret gemilerinin sık sık yelken açtığını bildiği yerlere tam zamanında varabilir ve geçen gemileri pusuya düşürmek için mükemmel yerler olan tehlikeli sığlıkları ve adaları aşabilirdi. Bazen birden çok geminin bulunduğu bir korsan filosunun tek bir uzman rotacısı olurdu. Çok az denizci gizemli yön bulma duyusuna sahip olduğundan, geminin rotacısına genellikle Sanatçı denirdi.

Starz (Copyright, fair use)
Porsun
Porsun (veya İngilizce bir kelime olarak ‘bosun’) denizcilik gerektiren tüm işleri denetlerdi ve geminin erzaklarından ve geminin donanım, yelken ve çapalarının iyi çalışır durumda olmasından sorumluydu. Porsun, sıradan bir denizcinin ganimetten aldığı payın bir buçuk katını alırdı. Mürettebat kalabalıksa, porsunlara yetkili mürettabat üyeleri veya porsun’un zabitleri yardımcı olurdu.
Memurlar
Korsan mürettebatında resmi bir rütbe sıralaması olmasa da, bazı denizciler bilgi ve deneyim açısından kesinlikle diğerlerinden üstündü. Bu kişiler, tıpkı korsan gemisi dışındaki gemilerde olduğu gibi, sıradan denizcilerin denizdeki günlük görevlerini organize ederlerdi. Örneğin bir ön direk denizcisi beş ya da altı kişilik bir denizci ekibini denetlerdi. Serdümen (porsun zabiti olabilirdi ve İngilizce ‘cox’n’ olarak telaffuz edilirdi) geminin dümenini yönetir (dümenci olarak da bilinirdi) ve gemi bulunan karaya çıkmak, sığlıkları keşfetmek ve diğer gemilere binmek için kullanılan küçük teknelerden sorumluydu. Memurlar elde edilen ganimetten sıradan bir denizcinin payının dörtte bir fazlasını alırlardı.
Denizde zorlu bir yaşam sürebilmek yalnızca gençlerin başarabileceği bir şeydi & bu yüzden çok az korsan 40 yaşın üzerindeydi.
Gemide bir doktor bulundurmak bir avantajdı ama bu doktorun mürettebata katılmaya zorlanıp zorlanamayacağına bağlıydı. Eğer yoksa, bir kaptanın hastalık ve yaralanmaların mürettebat üzerindeki etkilerini azaltmak için yapabileceği en iyi şey bir ecza dolabına sahip olmaktı. Bir cerrahın olmadığı durumlarda, gemi marangozundan ampütasyon gibi ciddi operasyonları gerçekleştirmesi istenirdi.
Marangoz
Her yelkenli gemi, geminin bakımını sağlamak, sızıntıları kontrol altında tutmak ve rüzgâr, deniz, tropik deniz canlıları ve düşman ateşinin neden olduğu kaçınılmaz ve sürekli ortaya çıkan onarımları yapmak için iyi bir marangoza ihtiyaç duyardı. Bir korsan gemisindeki marangozun, ele geçirilen bir gemiyi yeni rolüne daha uygun hale getirmek için yeniden onarabilmek gibi ek becerilere de ihtiyacı vardı. Hız çok önemliydi bu yüzden gemideki üst yapılar ağırlığı azaltmak, hızı ve manevra kabiliyetini artırmak için marangozlar tarafından kaldırılabilirdi. Daha fazla topa yer açmak için geminin gövdesinde ilave top ağızlarının açılması ve iç perdelerin kaldırılması gerekebilirdi.
Bir de top ateşiyle parçalanan direk ve ıstralyaların onarımı vardı. O halde, bir korsan gemisi bir ticaret gemisini ele geçirdiğinde, gemideki yetenekli marangozun zorla hizmete alınmasına ve dürüst ve daha uzun bir hayata veda etmek zorunda kalmasına şaşmamak gerekir. Marangoz, sıradan bir denizcinin ganimetten aldığı payın bir buçuk katını alırdı.

Library of Congress (Public Domain)
Fıçıcı
Çok önemli bir görev yapmasına rağmen fıçı ustaları sadece büyük gemilerde bulunurdu, fıçıcılık önemli bir beceriydi çünkü o zamanlar kuru erzakları, ıslak erzakları, suyu, romu ve barutu saklayabilmek için sadece büyük kaplar vardı. Fıçıların mümkün olduğunca hava ve su geçirmez kalmasını sağlıyor ve yeni ele geçirilen yüklere yer açmak için boş fıçıları sökebiliyordu. Fıçıcılar ayrıca kova yapar ve tamir ederdi.
Yelkenci
Tıpkı marangoz, demirci ve fıçıcı gibi yelkencilik de uzmanlık gerektiren bir zanaatkârlık işiydi ve bu konuda yetenekli olan bir kişinin denizcilikle ilgili başka beceriler de bilmesi gerekmezdi. Yelkenler hava koşulları nedeniyle her zaman yıpranır, fırtınalar nedeniyle sık sık parçalanır ve bazen de şarapnel parçaları yüzünden delik deşik olurdu. Yelken çağında, yelken yapımcısı modern bir gemideki baş mühendis kadar önemliydi, çünkü o olmadan gemi çok uzak mesafelere gidemezdi. Bir gemi cerrahının yokluğunda, yelkencinin görevlerinden biri de savaştan ve yelkenli bir gemide çok sık meydana gelen kazalardan kaynaklanan yaraları dikmekti.
Topçu
Gemilerde topçu ateşini başlatmak için, “Ateş!” emrini veren ve bir yardımcı tarafından desteklenen topçu bulunurdu. Bir korsan gemisindeki her bir topun kullanımı için 4 ila 6 adam gerekirdi. Bir hedefi vurabilmek için gereken mesafede farklı mermileri ateşlemek üzere doğru barut miktarını ölçebilmek için deneyim gerekliydi. Buna ek olarak, topun ateşlendiği gemi ve hedef genellikle hem yatay hem de gemi yelkenliyse ve durgun halde değilse dikey olarak hareket halindeydi.
Neyse ki, çok az korsan kaptan elegeçireceği ganimete zarar verme korkusuyla hedef gemiye ciddi hasar vermek isterdi, ancak bir ticaret gemisi Korsan Bayrağı çekildikten sonra savaşmaya karar verirse veya korsanlar onları avlamak için bir sömürge valisi tarafından gönderilen bir donanma gemisinin saldırısına uğrarsa, iyi top atışları atabilmek bariz bir avantajdı.
Bir başka avantaj da, tecrübeli bir top mürettebatının birden fazla atış yapabilme hızıydı. Bir korsan gemisinde top operatörleri tam zamanlı olarak çalışmıyorlardı ve bu yüzden savaşta olmadıkları zamanlarda başka görevleri vardı. Bir topçu sıradan bir denizcinin ganimetten aldığı payın bir buçuk katını alırdı.

Qualiesin (CC BY-SA)
Aşçı
Korsanlar ele geçirdikleri gemilerden ve korsan limanlarındaki tavernalardan aldıkları yiyeceklerin tadını çıkarsalar da, kurbanlarının peşinde denizdeyken düzenli olarak yemek pişirecek birine ihtiyaç duyuyorlardı. Bir korsan gemisindeki (ya da başka herhangi bir gemideki) aşçı genellikle savaşta bir uzvunu kaybetmiş bir denizciydi. 1883 tarihli Define Adası romanında Robert Louis Stevenson’ın gözünden kaçmayan bu gerçek, Long John Silver’ın korsan olmadan önce bir zamanlar aşçı olarak hizmet verdiğini anlatır.
Çalgıcılar
Kemancı ve trompetçi gibi müzisyenler korsan gemileri de dahil olmak üzere her mürettebatın bir parçasıydı. Gemi armasını çekmek gibi el işlerine yardımcı olmak için bir ritim kaynağı olarak veya bir korsan saldırısının genel dehşetine katkıda bulunan bir gürültü kakofonisi yaratmak için oradaydılar ve bütün gemilerde olduğu gibi, eğlenmek isteyen herhangi bir mürettebatın emrindeydiler.
Sıradan Denizciler
Çoğu korsan mürettebatı ya isyancılardan ya da diğer korsanlar tarafından yakalanıp onlara katılmaya ya da öldürülme ile tehdit edilenlerden oluşuyordu (ikinci durum korsan yargılamalarında kullanılan en yaygın savunmaydı). Yakalananlar arasında çırak olarak ya da temizlik ve hizmet görevlerini yerine getirmek için köle gibi çalıştırılanlar vardı. Ayrıca gemide göreve ticaret ve donanma gemilerinde beklenen sıkı çalışma ve disiplinden – düşük ücretten bahsetmiyorum bile – bıkmış denizciler ya da Newfoundland balıkçıları gibi mesleklerinin gerektirdiği zorlu koşullara daha fazla dayanamayanlar da alınırdı.
Denizde bir yaşam düşüncesi ve karadaki işlerinin monotonluğundan kaçış fikrinin cazibesine kapılanlar da vardı. Tropikal iklimlerde bulunan hastalıklarla dolu kereste fabrikalarında çalışan işçiler, denizin temiz havasını ve bir servet kazanma şansını özellikle kovalıyolardı. Son olarak, esir alınmaların, batmaların, can kayıplarının, kazaların ve hastalıkların sıklığı korsan mürettebatının genellikle yetersiz personele sahip olduğu anlamına geliyordu.

Starz (Copyright, fair use)
Kaptanlar, genellikle katılacak yeni denizciler ararken korsanlık için gemi arayan denizcilerle dolup taşan Tortuga, Providence Adası ve Port Royal gibi korsan limanlarına bakarlardı. Altın Çağ boyunca Karayipler’deki korsan mürettebatları her milletten üyeden oluşuyordu fakat çoğunluğu ya İngiliz ya da Amerika kıtasından gelen sömürgecilerdi. Siyah Afrikalılar, ele geçirilip zorla çalıştırılan ya da gönüllü olarak çalışan veya sömürge bölgelerinden kaçmış olan köleler, özel mürettebatın önemli bir kısmını oluşturuyordu.
Siyah Afrikalı köleler denizcilik konusunda hiçbir bilgiye sahip olmadıkları için muhtemelen hizmetçi olarak ya da gemideki daha önemsiz işlerde çalıştırılmışlardır, ancak mahkeme kayıtlarında bazılarının zamanla denizcilik işlerini öğrendiklerini ve mürettebatın diğer üyeleri ile eşit konuma gelebildiklerini gösteren kanıtlar bulunmaktadır.
Bir korsan gemisinde en düşük rütbeli denizci olarak yaşamaya hak kazanmak için gereken beceriler yelkenleri idare edebilmek (açmak, makaralamak ve sarmak), dümen tutmak ve iskandil almaktı; silah kullanmakta becerikli olmak ayrı bir avantajdı, aynı şekilde yanındaki insanlara karşı çok seçici olmamak da. Bir başka gereklilik de gençlikti çünkü denizde zorlu bir yaşam gençlerin başarabileceği bir şeydi ve çok az korsan (ya da herhangi bir denizci) 40 yaşın üzerindeydi ve çoğu yirmili yaşlarındaydı.
Korsan hayatının avantajları daha iyi beslenebilmek, daha iyi ücret (iyi bir ganimet ele geçirilirse belki de tek seferde yıllarca yetecek kadar para), bol miktarda alkol ve özgürlük ve macera şansıydı. Ayrıca geminin işlerine dahil olma duygusu da vardı, çünkü çoğu zaman kilit kararlar ve ganimet dağıtımı demokratik kararlar ile alınıyordu. Dezavantajları ise hapis, idam ya da büyük yaralanmalar gibi ciddi risklerdi. Bir korsanın ortalama kariyeri yaklaşık iki yıldı sürerdi ve büyük olasılıkla bir kez korsan olan bir kişi ailesini bir daha asla göremezdi.