Yada Taşı, Türk ve Altay mitolojilerinde önemli bir yere sahiptir. Tanrı, bu taşı büyük kamlara armağan etmiştir, böylece hava olaylarına etki edebilme gücü verilmiştir. Yumruk büyüklüğünde ve koyu renkte olan bu taşlar, nitelikleriyle büyüleyici bir varlık olarak kabul edilirler.
Üzerlerinde damar damar çizgiler bulunur ve soğuk bir dokuya sahiptirler. İçlerinden sesler gelir, ancak içi boş değildir. Kullanıldıkça zayıflarlar ve güçleri azalır. En üstün olanları, kendiliğinden kutlu hayvanların şeklini alır. Bu özel taşlar, genellikle özel bir yerde saklanır ve sadece gerektiğinde kullanılır.
Bazı rivayetlere göre, bu taşların koruyucusu Zada Han olarak bilinir.
Simya Taşı: Doğanın Güçlerine Hükmetme
Yada Taşı, Türk mitolojisinde yağmur yağdırma gücüyle özdeşleştirilir. Bu taşlar aracılığıyla, istenildiği gibi yağmur, kar veya don getirilebilir, hava olaylarına müdahale edilebilir. Bu yetenekler, doğal olaylara müdahale etme çabası olan “yadalamak” veya “yatlamak” olarak bilinen bir simya işlemiyle ilişkilendirilir. Türk şamanları ve büyücüler, savaşlarda bu taşları kullanarak zafer elde etmişlerdir. Bu nedenle, bu taşlarla büyü yapan kişilere “Yadaçı” veya “Yatçı” adı verilir.
Çin kaynaklarına göre Türk şamanları savaşlarda kar ve yağmur yağdırarak zaferler kazanmışlardır. Bu taş ile büyü yapan kişilere Yadaçı/Yatçı/Cadacı/Yayçı adı verlir.
Mitolojik ve Tarihsel Bağlamlarda Yada Taşı
Yada Taşı, Türk mitolojisinin yanı sıra tarih boyunca çeşitli kaynaklarda da yer alır. İslam yazarlarına göre, Türklerin atası Yafes’e Tanrı tarafından yağmur yağdırma gücü verilmiştir ve ona özel bir taş armağan edilmiştir. Bu taş, Türk mitolojisindeki Yada Taşı olarak bilinir ve özellikle savaşlarda kullanılmıştır. Moğol döneminde, bu taşın kullanımıyla ilgili detaylı kayıtlar bulunmaktadır. Marco Polo’nun aktardığına göre, Keşmir halkları da bu taşı kullanarak yağmur yağdırma sanatına sahiptirler.
Marco Polo, Türkler’le karışan Keşmir halklarında da Yada Taşı ve yağmur yağdırma sanatının bulunduğunu yazar. Moğol döneminde Farsçaya geçen Yadamışı/Cadamışı deyimleri sihirli güçlerle yağmur yağdırmak anlamına gelmektedir. Türkler’in Yada Taşı’nı kullanmaları üzerine kaynaklarda ayrıntılı kayıtlar vardır. Örneğin bir eserde şöyle denilmektedir:
“Türkler arasında, türlü renk ve cinsleri olan Yat Taşı (Yada Taşı) vardır ki onun madeni Hıtay ve Tavgaç Dağları’ndan çıkar. Bu taş aracılığı ile yağmur, kar, dolu çekilir. Türkler, bu sanatı bilip uygulayanlara Yatçı derler. Bu işte yetenekli olanlar, köyün bir yanına yağmur ve kar getirdiklerinde, köyün öbür yanında Güneş açar. Türkler bu taşı yanlarında taşırlar ve bu taş sayesinde düşmanlarına üstünlük sağlarlar. Türkistan’da bir tepeden çıkan bu taşları kentlere götürürler, suya asar ve yağmur yağdırırlar.”
Karataş: Mekke de Bulunan Taş
Karataş (Arapça: ااألسود لحجر – Hacer-ül Esved) – Cennetten yeryüzüne indiğine, indiği sırada bembeyaz olduğuna, insanların günahları yüzünden karardığına inanılan taştır. Sözcük Arapça’dan birebir çeviri ile Kara-Taş demektir. Duvarları örülürken Kâbe’nin bir köşesine yerleştirilmiştir. Kırılmış olan bazı küçük parçaları Osmanlı Saraylarında muhafaza edilir.
Aslında tılsımlı veya büyülü herhangi bir gücü olduğuna inanılmaz, bu nedenle Yada Taşı ile herhangi bir bağlantısı olduğunu söylemek mümkün degildir. Fakat Cennet’ten geldiği kanaâti yaygındır. Türklerdeki kutlu taş anlayışına paralel bir yaklaşımdır.
Rivâyete göre İsmail peygamber bu taşı Kâbe’nin köşesine yerleştirmiştir. Yaklaşık 50 santimetre olan bir meteor parçası olduğu iddia edilir. Hac sırasında hacılar tavaf ederken her bir dönüşte bu taşı selamlar, el sürer veya öperler. İslam öncesi dönemde Kâbe hasar görmüş ve yeniden yapılmıştır. Bu inşaat sırasında siyah taşın kimin tarafından yerine yerleştirileceği sorun edilmiş ve Hz. Muhammed’in hakemliği ile bu sorun çözülmüştür.
Felsefe Taşı veya Hayali Taş
Felsefe Taşı – Simya ilmine göre dokunduğu her nesneyi altına dönüştüreceğine inanılan taş. Simya Taşı da denir. Kimya bilimine göre herhangi bir maddeyi altına dönüştürmek mümkün değildir. Zira altın bir bileşik değil bir elementtir.
Bu taşı elde edebilmek için birçok formül ve deneme yapılmıştır. Bu çalışmalar altın elde etmekte başarısız olmuşlardır elbette ama modern kimyanın temellerinin atılmasına vesile olmuştur. Simyacıların iki büyük hedefinin anahtarı olarak görülmüştür. Maddeyi altına çevirmek ve ölümsüzlüğü bulmak. Bu taşın her dokunduğu maddeyi altına çevirmesinin yanında bu taştan elde edilecek iksirin ölümsüzlüğü sağladığı düşünülür. Ama taş icat edilememiştir.
Yada Taşı ve Onun Efsanevi Yolu
Efsanelere göre, Yada Taşı’nın kökeni oldukça gizemlidir. Bazı versiyonlara göre, bu taş Yafes’ten Oğuz Han’a geçmiştir ve onun elinde bu taş, çeşitli Türk kabileleri arasındaki savaşların bitmemesine sebep olmuştur. Bazı rivayetlerde ise, bu taşın koruyucusu Zada Han olarak geçmektedir. Tüm bu hikayeler, Yada Taşı’nın mitolojik ve tarihsel önemini vurgular ve onun Türk kültüründe nasıl derin bir iz bıraktığını gösterir.
Yada Taşı’nın gücüne dair birçok farklı versiyon da bulunmaktadır. Kimileri, bu taşın sadece savaşlarda kullanılan bir şans taşı olduğunu söylerken bazıları da onun aşk ve iyilik getirdiğine inanır. Hatta bazı halk inanışlarına göre, bu taşın üzerine dilek yazıp üç kere döndürdüğünüzde dileğinizin gerçekleşeceği söylenir.
Yada Taşı’nın varlığı, Türk kültüründe çok önemli bir yere sahiptir. Anadolu’da yüzyıllardır bu taşa dair hikayeler anlatılır ve ona büyülü güçler atfedilir. Hatta Osmanlı döneminde, padişahların da bu taşı kullanarak halkın gözünde daha güçlü ve kutsal bir imaja sahip olduğu bilinir.
Bugün bile, Yada Taşı’nın etkisi hala hissedilmektedir. Bazı Türk köylerinde bu taş hala koruma amaçlı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan “kısmet açan taşlar” da genellikle Yada Taşı olarak bilinir.
Efsanelere göre, Yada Taşı’nın söylentileri ve güçleri yayılarak dünyanın farklı yerlerine ulaşmıştır. Bazı şehirlerde yapılan kazılarda bu taşın benzerlerine rastlanması da bunun bir kanıtı olarak değerlendirilir. Ne olursa olsun, Yada Taşı Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir ve zamanla unutulmayacak bir efsane olarak kalmaya devam edecektir.
Yada Taşı ve Modern Anlamları
Bugün, Yada Taşı ve onun mitolojik yansımaları hala Türk kültüründe ve folklorunda önemli bir yer tutar. Bu taş, doğanın güçlerine hükmetme arzusuyla, insanların doğayla olan ilişkisini yansıtır. Aynı zamanda, Yada Taşı’nın simya ile ilişkilendirilmesi, insanların maddeyi dönüştürme arzusunu ve bilinmeyene olan merakını temsil eder. Bu nedenle, Yada Taşı, sadece mitolojik bir obje değil, aynı zamanda insanın doğayla, tarihle ve bilinmeyenle olan ilişkisini anlamak için bir anahtardır.
Sonuç: Yada Taşı’nın Gizemli Mirası
Yada Taşı, Türk ve Altay mitolojisinde önemli bir yere sahip olan gizemli bir varlıktır. Tanrı’nın armağanı olarak kabul edilen bu taşlar, insanların doğa üzerindeki etkisini yansıtır ve aynı zamanda mitolojik ve tarihsel hikayelerde önemli bir rol oynarlar. Bugün bile, Yada Taşı ve onun mitolojik mirası, insanların hayal gücünü ve merakını harekete geçirir, onlara geçmişin gizemli dünyasına bir pencere açar.
Yada Taşı ile ilgili Türkçe referans kitaplar:
- “Türk Mitolojisinde İnanç Nesneleri ve Taşlar” – Handan Erogul
- “Türk Mitolojisi ve Kültüründe Taş İnançları” – Nuran Yıldız
- “Türk Mitolojisinde Taşlar ve Kültürel Değerleri” – Özlem Çağlar Yıldırım
- “Türk Mitolojisinde Taşlar ve Semboller” – Muharrem Ergin
- “Anadolu’da Mitolojik Taşlar ve İnanışlar” – Ali Rıza Sevinç
Bu kitaplar, Türk mitolojisi ve kültüründe taşların ve Yada Taşı gibi özel taşların rolü hakkında detaylı bilgi sunar. Aralarından istediğinizi seçerek Yada Taşı hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.