Ongun kavramı, eski Türklerin Tengricilik inancında önemli bir yer tutan ve içinde bir ruh barındıran bir cisim olarak kabul edilirdi. Bu kavram, diğer eski inanç sistemlerinde bulunan Totem kavramıyla benzerlik gösterir. Amerika yerlilerinin Totemleri gibi, eski Türk boylarının da her birisinin kendine özel bir Ongunu olduğuna inanılırdı. Genellikle, kutsal bir havyan türü ya da büyük bir atalarının ruhunu barındırdığına inanılan bir cisim olarak kabul edilen Ongunlar, boylarını koruduğuna inanılan önemli bir sembol olarak görülürdü.
Azerbaycan’da Ongun geleneğinin İslam’la uzun süre devam ettiğini kanıtlayan eski Türk mezarları bulunmaktadır. Bu mezarların taşlarında, ölen kişinin hangi boya ait olduğunu gösteren Ongunlar bulunmaktadır. Bu durum, Ongun geleneğinin İslam inancıyla bir arada yaşadığını ve önemli bir kültürel değer olarak korunduğunu göstermektedir.
Eski Türklerde Ongun, Tanrı’nın yeryüzündeki varoluş biçimi olarak kabul edilirdi. Tanrı, sadece Ongunlar aracılığıyla varlığını gösterirdi ve eski Türkler (Gök Türkler, Oğuzlar vb.) Ongunlara tapardı. Ancak, bu tapma şekli putperestlik anlamına gelmezdi. Eski Türkler, Ongunlardan ilham almayı ve öldükten sonra Ongunların hizmet etmesini beklerlerdi.
Tarihi belgelere göre, her Türk boyunun bir Ongunu olduğu bilinmektedir. Bu Ongunlar genellikle, boylarının türediğine inandıkları kurt, kaplan, dağ keçisi, koç, geyik, boğa, at, kartal, şahin, doğan gibi hayvanların şeklini taşıyan sembollerdir. Örneğin, Oğuzların 24 boyundan 6 tanesinin ongunu yırtıcı kuşlardan oluşmaktadır. Bunların yanı sıra, başka ongunlar da mevcuttur. Örneğin, Kotuz, İlk Türklerin yaşadığı İç Asya dünyasında önemli bir simgeydi ve boğayı kutsal bir kuvvet simgesi olarak görürlerdi.
Sıgun ise, Türklerde ölümsüzlüğün simgesi olarak kabul edilen bir semboldü. Geyik ve dağ keçisi cinslerini temsil eden sıgun, Türklerde önemli bir yere sahipti. Ayrıca, Ku (Kuğu, Kuv, Hu, Gu, Kuba) adlı ongun da bazı Türk boylarının kültüründe önemli bir yer tutar. Ku, Lebedler olarak da bilinen Altaylar’ın bir kolu için önemli bir semboldü ve kuğudan türediklerine inanılırdı.
Karaçay-Malkar Türkçesinde “çugutur” adı verilen dağ keçisi de, bu Türklerin eski kültüründe büyük bir öneme sahipti. Tarihi belgelerde, Oğuz Kağan Destanı’nda da vurulan hayvanın onu vuranın ongunu olması geleneğinin hatırlatıldığı görülmektedir. Oğuz Kağan, hükümdarlık ongunu olan su aygırı cinsinden bir kıyand ile sungur vurmuştu.
Ongunlar: Eski Türklerin Kutsal Totemleri
Ongunlar, eski Türklerin Tengricilik inancında içinde bir ruh barındırdığına inanılan kutsal nesnelerdir. Totemlere benzer şekilde, her Türk boyunun kendine özel bir ongunu vardır. Ongunlar genellikle boyları koruduğuna inanılan kutsal hayvanlar veya ataların ruhlarını barındırdığına inanılan nesneler olabilir.
Ongunların Özellikleri:
- Tanrı’nın Yeryüzündeki Varoluşu: Eski Türkler, Tanrı’nın yeryüzünde ongunlar aracılığıyla var olduğuna inanıyordu. Ongunlar, Tanrı’nın gücünü ve kudretini temsil ediyordu.
- Tapınma Biçimi: Ongunlara tapınma, putperestlik gibi değildir. Tapınma, ongunlardan ilham alma ve öldükten sonra ongunların hizmetine girme arzusunu ifade eder.
- Hayvan Figürleri: Tarihi belgelerden her Türk boyunun bir “ongun”u olduğu bilinmektedir. Bu ongunlar genellikle boylarıyla özdeşleşmiş kurt, kaplan, dağ keçisi, koç, geyik, boğa, at, kartal, şahin ve doğan gibi hayvan figürleri şeklindedir.
- Oğuzların Ongunları: Oğuzların 24 boyunun 6 tane ongunu vardır. Bunların hepsi yırtıcı kuşlardan seçilmiştir.
- Kotuz: Kotuz, ilk Türklerin yaşadığı İç Asya’da boğayı ve bilhassa doğuda yüksek zirvelerde yaşayan tüylü boğa cinsi kotuzu bir kuvvet simgesi olarak görüp çeşitli anlamlar yükledikleri bir ongun figürüdür.
- Sıgun: Sıgun, geyik veya dağ keçisi anlamına gelen bir kelimedir. Türk metinlerinde sıgun’a verilen önemden yola çıkarak hükümdar ongunu olduğu düşünülmektedir.
- Kıyand ve Sungur: Oğuz Kağan Destanı’nda Oğuz Kağan’ın vurduğu iki hayvan olan kıyand (su aygırı) ve sungur (kartal) da ongun olarak kabul edilir.
- Ku (Kuğu, Kuv, Hu, Gu, Kuba): Bazı Türk boyları, örneğin Altaylar’ın bir kolu olan Ku’lar (Lebedler), kuğudan türediklerine inanırlar. Kuğu, güzelliği ve zerafeti ile Ay Tanrısı’na da bağlanır.
Ongunların Önemi:
Ongunlar, eski Türklerin inanç sisteminde ve kültüründe önemli bir yere sahipti. Ongunlar, sadece birer totem veya kutsal nesne değil, aynı zamanda boyların kimliklerinin ve tarihi geçmişinin de birer simgesi olarak görülüyordu.
Özellikle Ongun’un amblemi olarak kullanılan hayvanlar, boyların gücü, cesareti veya bilgeliği ile ilişkilendirilirdi. Ongunlar aynı zamanda boylar arasındaki ilişkileri güçlendiren ve birlik duygusunu pekiştiren bir araç olarak da kullanılıyordu. Bu nedenle, Ongunlar sadece dini inançlarla değil, aynı zamanda toplumsal yapı ve dayanışma ile de ilişkilendiriliyordu. Eski Türkler için Ongunlar, sadece sembolik birer nesne değil, aynı zamanda bir yaşam tarzının ve kültürün bir parçasıydı.
Azerbaycan’da Ongun Geleneği:
Azerbaycan’da bulunan ve 16. yüzyıla kadar uzanan eski Türk mezarları, Ongun geleneğinin İslam’dan sonra da uzun süre devam ettiğini gösteriyor. Bu mezar taşlarında ölen kişinin hangi boya ait olduğunu gösteren ongun figürleri kazılıdır.
Ongun figürleri genellikle soyun simgesi olarak kullanılmıştır ve bu figürler genellikle at, aslan, kartal gibi hayvan figürleri ile süslenmiştir. Aynı zamanda mezar taşlarında ölen kişinin mesleğini, ailesini veya önemli bir olayı temsil eden semboller de bulunabilir. Bu mezar taşları, Türk kültüründe ölünün ruhunu korumak ve ona saygı göstermek amacıyla yapılmıştır. Ayrıca, Ongun geleneğinin günümüzde de bazı Türk topluluklarında devam ettiği bilinmektedir.
Sonuç olarak, Ongunlar eski Türklerin inanç sistemlerinde önemli bir yere sahipti ve her bir Türk boyunun kendine özgü bir Ongunu olduğuna inanılırdı. Bu Ongunlar genellikle doğa veya hayvan sembollerini taşırdı ve Türkler için kutsal birer sembol olarak kabul edilirdi. Bu gelenek, zamanla farklı şekillerde devam etmiş ve Türk kültüründe derin bir iz bırakmıştır.