Psyche Ruhun Tanrıçası

Psyche, eski Yunan ve Roma mitolojisinde ruhun tanrıçasıydı. Ölümlü olarak doğan bu kadının güzelliği Afrodit’in (Venüs) güzelliğine rakip oldu ve Afrodit’in oğlu, arzu tanrısı Eros’un aşkına ilham verdi. Eros’la birlikte olmak için imkansız gibi görünen bir dizi görevi tamamladıktan sonra Psyche’ye ölümsüzlük bahşedildi ve bir tanrıçaya dönüştü.

Her ne kadar Psyche ve Eros’un (Aşk Tanrısının) hikayesi, M.Ö. 4. yüzyıla kadar uzanan Yunan sanatında tasviri yapılmış olsa dahi, efsanenin en ünlü ve eksiksiz anlatımı antik Roma edebiyatı MS 2. yüzyıl romanı, Apuleius’un yazdığı Metamorfozlar‘da veya diğer adıyla Altın Eşek’de bulunur.

Apuleius’un Metamorfozlarının Kökenleri

Metamorfozlar, Latince yazılmış ve bütünüyle varlığını sürdüren tek antik Roma romanıdır. Altın Eşek olarak da bilinen Metamorfozlar, Roma eyaleti Numidia’dan yazar ve filozof olan Apuleius tarafından MS 2. yüzyılda yazılan on bir kitaptan oluşuyor.

Sihri görme ve uygulama arzusunun onu yanlışlıkla eşeğe dönüştürdüğü bir adam olan Lucius’un hikayesini anlatıyor. Bu arzusu Lucius’u birçok hikaye duyduğu yolculuğuna çıkarır ve hikayelerden biri de tamamıyla anlatılan Cupid ve Psyche’nin hikayesidir. Apuleius, Altın Eşek’in dördüncü kitabından altıncı kitabına kadar bu hikayeyi anlatıyor. Aşk Tanrısı ve Psyche’nin hikayesinin MÖ 4. yüzyıla kadar uzanan Yunan sanat eserlerinde ortaya çıktığına dair kanıtlar olmasına rağmen, ayrıntılar modern okuyuculara ve bilim adamlarına Apuleius’un hikayeyi romanına dahil etmesi sayesinde ulaşıyor.

Cupid & Psyche

VENÜS, ÖLÜMLÜ BİR KADININ GÜZELLİĞİ İLE KARŞILAŞTIRILMASINI ve İLAHLAŞTIRILMASININ VERDİĞİ HAKSIZLIĞIN ACISINA DAYANAMADI.

İsimsiz bir şehirde, bir zamanlar üç kızı olan bir kral ve bir kraliçe varmış. En büyük ikisi güzel olmasına rağmen, en küçüğü Psyche, “o kadar mükemmeldi ki, insan konuşma dili onu tatmin edici bir şekilde tarif edemeyecek ve hatta övemeyecek kadar yetersizdi” (Apuleius, 59). Psyche’nin güzelliği meşhur oldu ve komşu ülkelerden yabancılar akın akın sırf onu görmek için gelmeye başladı.

Bu hacılar, daha önce sadece Venüs’e gösterilen türden bir hürmet olan hediyeler ve adakları Psyche’ye yağdırdılar. O kadar çok kişi Psyche’nin güzelliğine tapmaya geldi ki Venüs’ün sunaklarını ve tapınaklarını ihmal ettiler. Bu durum, ölümlü bir kadın tarafından güzelliğinin ve ibadetlerinin gölgede bırakılmasının öfkesine dayanamayan aşk tanrıçasını çok kızdırdı.

İntikamını planlayan Venüs, fiziksel aşk ve arzu tanrısı oğlu Cupid’i (Eros) çağırdı. Kurnaz ve yaramaz olan Cupid, rastgele hedef aldığı oklarıyla biliniyordu ve bu oklar isabet ettiği kişilerin aşık olmasına sebep oluyordu. Ölümlülerden tanrılara kadar hiç kimse onun aşık eden oklarına bağışıklı değildi. Venüs oğluna kendisinin nasıl küçümsendiğini anlattı ve ona Psyche’yi cezalandırmak için onu iğrenç bir yaratığa aşık etmesini emretti.

Apuleius’un sözleriyle:

Cupid doğası gereği zaten sorumsuz iken, Venüs’ün sözleri onu daha da kışkırttı; ve onu şehre götürüp Psyche’yi gösterdi… Ona bu rakip güzelliğin tüm hikayesini önüne serdi. İniltilerle ve öfkeyle haykırarak, “Bir annenin sevgisinin bağlarıyla,” dedi, “Sana yalvarıyorum, oklarının tatlı yaraları adına, dokunuşunla oluşan ballı yanıklar adına, annenin intikamını al, tam anlamıyla intikamını al. O küstah güzelliği acımasızca cezalandır… Bu kız, insanlığın en düşük seviyesindeki birine karşı yanıp tutuşturan bir aşkla kavrulsun… öylesine aşağı biri olsun ki, dünyada kendi sefaletine eşdeğer bir zavallılık bulamasın.” (Apuleius, 60)

Annesinin emirlerini yerine getirmeye hazırlanan Cupid, oklarını aldı ve Psyche uyurken onun yatak odasına gitti. Onu yakından gören tanrı, bir okun ucuyla ona dokunduğunda güzelliğinden çok etkilendi. Psyche bu dokunuşla uyandı ve ona doğru baktı. Görünmez olduğu için onu göremese de, şaşkınlıkla kendi okuyla kendini yaralayan Aşk Tanrısı ürktü. Daha sonra Cupid, Psyche’ye çaresizce aşık oldu.

Amor ve Psyche HeykeliOsama Shukir Muhammed Amin (Copyright)

Bu arada gezginler Psyche’nin güzelliğine tapınmak için gelmeye devam ediyordu. Zaman geçtikçe ablalarının ikisi de prenslerle evlendi, ancak Psyche’nin kendisi bir koca bulamadı, çünkü erkeklerin onunla evlenmekten çok ona tapmaya niyetli oldukları ortaya çıktı. Psyche’nin bu talip eksikliğinden rahatsız olan ebeveynleri, tanrıları kızdıracak bir şey yaptıklarından korktular ve Apollon’un kahinini ziyaret ettiler. Psyche’nin kiminle evleneceği sorulduğunda kahin, kızın cenaze kıyafeti giydirilmesi ve tanrıların bile korktuğu iğrenç bir yılanımsı yaratık olan kocasıyla buluşacağı bir dağın tepesine bırakılması gerektiğini söyledi.

Apuleius’a göre kahin şöyle konuşuyordu:

Ey Kral, dağ tepesinde kızı gözler önüne ser Cenaze evliliği ritüeli için giydirilmiş kız, Hiçbir insan senin damadın değil, Ama zalim, vahşi ve yılan gibi bir şey; Bu bela kanatlarıyla havada dolaşıp, Ateş ve çelikle her şeye zulmediyor; Tanrıların saygı duyduğu Jove’un kendisi, Styx’in karanlık nehri korkuyla bakıyor.” (Apuleius, 61)

Perişan haldeki kral ve kraliçenin tanrıların emrine saygı duymaktan başka seçeneği yoktu. Kaderine razı olan Psyche, cenaze kıyafetlerini giydi ve dağın zirvesine götürülmesine izin verdi ve burada kocasını beklemek üzere yalnız kaldı. Beklerken, batı rüzgarı Zephyrus’un estirdiği hafif bir esinti onu bir koruya taşıdı ve orada hemen uykuya daldı.

Psyche uyandığında korunun yakınında altın sütunlar, gümüş duvarlar ve mücevherli mozaik zeminlerin bulunduğu muhteşem bir saray buldu. Sarayın koridorlarında dolaşırken bedensiz bir ses ona rahat olmasını ve gördüğü her şeyin kıza ait olduğunu söyledi. Ses ona banyo yaptırdı ve görünmez bir lir eşliğinde şarkı söyleyerek eğlendiği bir ziyafet verdi.

Psyche’nin yeni kocası olduğunu kısa sürede anladığı bu görünmez kişi, Psyche’yi sarayda daima gece karanlığında ziyaret eder ve güneş doğmadan ayrılır, ona bakmasını yasaklardı. İlk başta korkmuş olsa da Psyche, yavaş yavaş kocasının ziyaretlerini sabırsızlıkla beklemeye başladı ve hatta kısa süre sonra ona aşık oldu. Ancak kocası, ona “bana bir tanrı gibi tapmak yerine beni dengeli olarak sevmesini” tercih ettiğini söyleyerek kendisine bakmasına izin vermedi (Bullfinch, 84).

Psyche’nin Terk Edilmesi

Zamanla Psyche, kocasının gece ziyaretlerini ne kadar sabırsızlıkla beklese de gündüzleri mutsuz ve yalnız olmaya başladı. Bir gece kocasına, hayatta olduğunu bildirmek için kız kardeşlerini görmek istediğini söyledi. Kocası, Psyche’yi bu kadar üzgün görmeye dayanamadı ve onları görmesine izin verdi ancak, kız kardeşleri ona ne söylerse söylesin Psyche’nin ona bakmaması uyarısını tekrarladı. Eğer bunu yaparsa onu sonsuza dek terk edecekti. Psyche, kocasının güvenine ihanet etmeyeceğine söz vererek şunları söyledi:

Seninle olan bu en keyifli evliliğimin elimden alınmasına izin vermeden önce yüz kez öleceğim. Çünkü kim olursan ol, seni kendi canımı sevdiğim kadar, aklımı başımdan alırcasına seviyorum ve tapıyorum; Cupid’in kendisi seninle kıyaslanamaz.” (Apuleius, 65)

Zephyrus, Psyche’nin kız kardeşlerini saraya taşıdı ve üç kardeş yeniden bir araya geldi. Psyche onlara etrafı gezdirdi ve Psyche’nin yeni evinin ihtişamını gördükten sonra kız kardeşleri kıskançlığa yenik düştüler. Psyche’ye özellikle kocası hakkında birçok soru sordular. İlk başta Psyche onlara, gündüzlerini dağlarda avlanarak geçiren güzel bir genç olduğunu söyledi ancak kız kardeşleri baskı yapmaya devam etti ve Psyche onlara onun kim olduğunu bilmediği ve daha önce hiç yüzünü görmediği gerçeğini söylemek zorunda kaldı.

Statue of Cupid and Psyche
Cupid ve Psyche HeykeliCarole Raddato (CC BY-SA)

Daha sonra kız kardeşleri ona şüphelerini anlattılar ve Psyche’ye korkunç bir canavarla evleneceğine dair kehanetlerde bulunulduğunu hatırlattılar. Yılanın Psyche’yi yutmayı planladığını, yatağının yanına bir lamba ve keskin bir bıçak bulundurması gerektiğini düşünüyorlardı. Kocası uyuduktan sonra Psyche onun yüzüne bakacak ve eğer kahinin önceden bildirdiği yılansa, ” o canavarın kafasını kesecek ve böylece özgürlüğünü geri kazanacaktı” (Bullfinch, 85).

Psyche bu düşüncelere direnmeye çalıştı ama kız kardeşleri gittikten sonra bile onların tavsiyeleri aklında kaldı. Düşündükçe kocasının neden kendisini gizlediğini daha çok sorgulamaya başladı ve merakı arttı. O gece kocası uyuduktan sonra feneri alıp ona baktı. Gördüğü şey bir canavar değil güzelliğini tanıdığı tanrı Aşk Tanrısı’ydı:

Ambrosia damlayan altın rengi gür saçlı bir kafa, süt beyazı bir boyun ve üzerinde uygun şekilde dizilmiş saç buklelerinin bulunduğu al yanaklar gördü… Uçan tanrının omuzlarında ışıltıyla parlayan çiğ beyazı kanatlar göz kamaştırıyordu… Yatağın ayakucunda büyük tanrının zarif silahları olan bir yay, bir sadak ve oklar yatıyordu” (Apuleius, 73).

Yüzünü daha iyi görebilmek için eğilirken fenerden bir damla yanan yağ Cupid’in omzuna düşerek onu uyandırdı. Tanrı tek kelime etmeden kanatlarını açtı ve karısını terk ederek pencereden uçtu. Psyche onu takip etmeye çalışırken pencereden atladı fakat yere düştü. Ayağa kalktığında hem korunun hem de sarayın ortadan kaybolduğunu ve kendisinin kız kardeşlerinin yaşadığı şehre yakın bir tarlada olduğunu fark etti.

Cupid and Psyche
Cupid ve PsycheGiuseppe Maria Crespi (Public Domain)

Psyche gözyaşları içinde onları buldu ve onlara olanları anlattı. Psyche’nin talihsizliğine üzülüyormuş gibi davranan kız kardeşleri aslında neşeliydi, artık Cupid’in Psyche’yi terk ettiğine inanarak onlardan birini seçebileceğine inanıyorlardı. Ertesi sabah iki kız kardeş, Zephyrus tarafından saraya götürüldükleri dağa gittiler ve Batı Rüzgârı tarafından yakalanıp taşınmak amacıyla zirveden atladılar. Ancak Zephyrus onları yakalamadı ve ölüme atlamış oldular.

Psyche’nin Denemeleri

Psyche gece gündüz dolaştı, ne yemek yedi, ne de dinlendi, kocasını aradı. Psyche yardım için dua ederken tarım tanrıçası Ceres ona acıdı. Ceres, Psyche’ye, Venüs’e gidip hizmet sözü vermesi halinde Venüs’ün affını kazanabileceğini ve Cupid’le birlikte olmasına izin verilebileceğini söyledi. Bu sırada Venüs, Psyche ile oğlu arasındaki gizli evliliği öğrenmişti ve Cupid’in aldığı yanıktan sonra sağlığına kavuşmasına yardım ediyordu.

VENÜS GERİ DÖDÜĞÜNDE GÖREVİN TAMAMLANDIĞINI GÖRÜNCE ÖFKELENDİ ÇÜNKÜ PSYCHE’NİN GÖREVİ TAMAMLAYAMAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORDU.

Psyche onun önüne geldiğinde öfkeden deliye dönmüş Venüs, onu hizmetçileri Kaygı ve Üzüntü tarafından kırbaçlattı, dövdürdü ve alay ettirdi; ardından kızın yanına gitti. Daha sonra buğday, arpa, darı, haşhaş tohumu, mercimek ve fasulye tanelerini alıp karıştırdı ve Psyche’nin önüne bir yığın halinde attı. Venüs, Psyche’ye akşamdan önce tüm tahılları çeşidine göre ayırıp sıralamasını emretti.

Venüs gittikten sonra Psyche bu imkansız görev karşısında çaresiz kaldı. Ancak karşılaşmayı izleyen bir karınca ona acıdı, diğer tüm karıncaları karınca yuvasında topladı ve onlar da yığını düzenlemeye giriştiler. Tüm tahılları özenli şekilde öbeklere ayırıp sıraladılar ve gözden kayboldular. Venüs geri döndüğünde görevin tamamlandığını görünce öfkelendi çünkü kızın görevi tamamlayamayacağını düşünüyordu.

Ertesi sabah Psyche’ye imkansız bir görev daha verdi: nehri geçmek ve diğer tarafta otlayan vahşi koçların sırtlarından altın renginde yünden almak. Psyche, koçların saldırısına uğramak yerine kendini suda boğma niyetiyle nehir kıyısına yaklaştı ancak nehir onunla konuştu ve şöyle dedi: “Psyche, çok acı çekmişssin, kutsal sularımı zavallı ölümünle kirletme” (Apuleius) , 83).

Nehir Psyche’ye, koçlar öğle güneşi ve nehrin sakinleştirici esintisi tarafından sakinleşene kadar saklanmasını söyledi. Koçlar sakinleşince, Psyche öfkelerini harekete geçirmeden sırtlarındaki yünleri kesmeyi başardı.

Psyche’nin üçüncü görevi Styx Nehri’ndeki siyah suyu toplamaktı. Bu kez bunu nasıl başaracağına kafa yorarken ona acıyan bizzat Jüpiter’di. Jüpiter onun yerine suyu alması için büyük bir kartal gönderdi. Ancak Venüs hâlâ tatmin olmamıştı ve Psyche’ye dördüncü ve son görevi tamamlamasını emretti. Altın bir kutu ile yeraltı dünyasına gitmesi ve yeraltı dünyasının kraliçesi Proserpine’nin güzelliğinden bir doz alması gerekiyordu.

Psyche Opening the Golden Box
Psyche’nin Altın Kutuyu AçmasıJohn William Waterhouse (Public Domain)

Psyche yola çıktıktan kısa bir süre sonra, ona yeraltı dünyasının girişini nerede bulacağını ve Proserpine’i güvenli bir şekilde nasıl bulacağını söyleyen yüksek bir kuleye rastladı. Psyche bu talimatlara kulak verdi ve kısa süre sonra kendini Proserpine’in sarayında buldu. Kulenin uyarılarına uyan Psyche, tanrıçanın rahat bir koltuk ve zengin yemek teklifini reddetti; yere oturup sadece bir parça kuru ekmek yemekle yetindi. Venüs’ten mesajını iletti ve Proserpine bu isteği kabul ederek altın kutuyu güzelliğiyle doldurdu.

Psyche yeraltı dünyasından güvenli bir şekilde çıkar çıkmaz kutunun içindekiler konusunda merakla doldu. Merakına yenik düştü ve açmaya karar verdi. İçeride kendisini derin bir uykuya daldıran kara bir buluttan başka bir şey bulamadı:

Ne kadar aptalım,” dedi, “ilahi güzelliği taşıyorum ama belki de güzel sevgilimi memnun etmek için kendim azıcık bile yararlanmıyorum.” Böyle diyerek kutuyu açtı Ama içinde hiçbir şey, hiçbir güzellik bulamadı, yalnızca cehennem uykusu… kapak açıldığında hemen onu ele geçirdi ve kara bir unutkanlık bulutu halinde tüm vücuduna yayıldı. Öyle ki bu uykunun etkisiyle anında yere yığıldı ve hareketsiz bir uyuyan ceset gibi yatmaya başladı.”(Apuleius, 87)

Artık Cupid’in yarası tamamen iyileşmişti. Psyche’den ayrı kalmaya daha fazla dayanamayan bu adam, karısını aramak için annesinin evinden kaçtı. Onu yattığı yerde uyurken buldu ve uyandırmadan önce kutuyu kapattı. Cupid önce kutuyu Venüs’e götürdü daha sonra Jüpiter’e uçtu ve ondan Psyche’yi ölümsüz yapmasını istedi. Jüpiter, ne zaman sevimli bir kız gözüne çarpsa Aşk Tanrısının ona yardım edeceği şartı ile kabul etti.

Jüpiter bir toplantı düzenledi ve Venüs’ü Psyche’ye daha fazla zarar vermemesi konusunda uyardı. Daha sonra Psyche’ye tanrıların içeceği olan ambrosia’dan bir fincan uzattı ve ona “Bunu iç Psyche ve ölümsüz ol” dedi. Psyche bu nedenle ruhun tanrıçasına dönüştü ve resmen Cupid ile evlendi. Kutlamak için harika bir düğün ziyafeti düzenlendi. Psyche ve Cupid’in bir kızı oldu, Voluptas (Yunanda Hedone), haz ve zevkin kişileşmiş hali.

Wedding Banquet of Cupid and Psyche
Cupid ve Psyche’nin Düğün YemeğiRaphael (Public Domain)

Yorumlamalar & Miras

Cupid ve Psyche’nin hikayesi yüzyıllar boyunca varlığını sürdürmüş ve doğal olarak birçok yorumlamaya yol açmıştır. En azından MS 6. yüzyıl gibi erken bir tarihte, yazarlar hikayeye insan ruhuyla ilgili bir alegori olarak bakıyorlardı. Hikayeye Hristiyan perspektifinden bakan yazar Fulgentius, Psyche’yi Adem ile karşılaştırır; her ikisinin de günahkar merakları, onları bir cennetten sürgüne gönderilmesine yol açmıştır. Diğerleri, MS 14. yüzyılda yazan Giovanni Boccaccio gibi, Psyche ile Aşk Tanrısı arasındaki evliliği insan ruhu ile Tanrı arasındaki bağa benzetiyorlar. Son zamanlarda hikaye farklı psikolojik ve feminist yorumlarla analiz edildi.

Thomas Bullfinch, Bullfinch Mitolojisi adlı eserinde başka alegorik bir yorum aktarıyor. Kelebeğin Yunanca kelimesinin psyche olduğunu ve bunun aynı zamanda ruh için de aynı kelime olduğunu belirtiyor. Bullfinch, ruhun “içinde yattığı mezardan parlak kanatlarla fırlayan bir kelebekten” daha güzel bir betimlemesi olmadığını yazıyor. Benzer şekilde Bullfinch, insan ruhunun acılardan ve talihsizliklerden arındığını ve “böylece gerçek ve saf mutluluğun tadını çıkarmaya hazır olduğunu” yazar. (Bullfinch, 89).

Psyche’nin mirası, yüzyıllar boyunca birçok farklı sanat ve edebiyat eserinde de görülmektedir. Roma Britanya’sına tarihlenen Cupid ve Psyche’nin tasvirlerini taşıyan yüzükler bulundu, ayrıca Britanya’da Cupid’in bir kelebeği ateşe verirken betimlendiği oyma taşlar da bulunmuştur. Bu buluntular, Cupid ve Psyche’nin dini bir takipçisi olabileceğini düşündürebilir.

O zamandan beri hem hikayeleri hem de evlilikleri, Raphael’den Goya’ya ve Edvard Munch’a kadar pek çok sanatçı için popüler bir tema oldu. Edebiyatta pek çok önemli yazar ve şairin eserlerinde bu hikâyeye değinilmiş olduğu görülebilir. Birkaç örnek vermek gerekirse; John Milton, Comus’unun sonunda hikayeye değiniyor; John Keats, Psyche’ye Övgü adlı şiirinde buna atıfta bulunuyor ve C.S. Lewis’in romanı Yüzlerimiz oluncaya kadar, hikayenin Psyche’nin kız kardeşlerinden birinin bakış açısıyla yeniden anlatılmasıdır.

Psyche’nin hikayesi, sevgilisi tarafından kendi merakı nedeniyle terk edilen, onu geri kazanmak için imkansız gibi görünen pek çok imtihanı tamamlayan ve bu yolda bir tanrıça haline gelen ölümlü bir kadının hikayesidir. Yüzyıllardır birçok sanatçı ve yazarın aktardığı gibi, bir kelebeğin veya bir insan ruhunun acıya ve değişime dayanması gibi, Psyche de dayanır.

Kaynak

daha fazla içerik

Cassandra yunan mitolojisi

Cassandra: Yunan Mitolojisinin Lanetli Kahini

Yunan mitolojisinin lanetli kahinlerinden Cassandra'yı hiç duydunuz mu? Kehanet yeteneği ve trajik kaderiyle bilinen Cassandra'nın hikayesi, yürek parçalayıcı olduğu kadar ilgi çekicidir.Lanetinin kökeninden yaptığı...
Yunan Mitolojisi
7
minutes
Pistis yunan mitolojisi

Pistis: Antik Yunan da Güvenirliğin Kişiselleştirilmesi

İsim: PistisMitoloji: Yunan mitolojisiTemsili: Güvenilirlik, dürüstlük, bütünlük, iyi niyetYunan mitolojisinin büyüleyici ve karmaşık dünyasında, tanrılar ve kahramanlar sıklıkla merkez sahneye çıkar ve dikkatimizin birincil...
Yunan Mitolojisi
7
minutes
Phrixus ve Helle Efsanesi

Phrixus ve Helle

Phrixus ve Helle EfsanesiBoeotia Kralı Athamas, Zeus tarafından yaratılan bir bulut perisi olan Nephele ile evlendi. Phrixus ve Helle adında iki çocukları oldu. Ancak...
Yunan Mitolojisi
5
minutes
Zeus'un Güçleri yunan mitolojisi

Zeus’un Güçleri ve Yetenekleri

Zeus tanrıların kralıydı, peki bu ünvanla birlikte hangi özel güçler geliyordu?Olimposlu tanrıların kralı Zeus'un mitolojide kullandığı pek çok gücü vardı.Bazıları, silah olarak yıldırım kullanması...
Yunan Mitolojisi
7
minutes
Aurora roma mitolojisi

Aurora: Romanın Asil Tanrıçası

Aurora, şafağın Roma'daki kişileşmesidir. Aynı zamanda Yunan tanrıçası Eos'un Roma'daki eşdeğeridir. Mutlu Dansçılar olarak da adlandırılan Aurora Borealis, güneş rüzgarlarının dünya atmosferiyle etkileşiminden kaynaklanan parıldayan,...
Roma Mitolojisi
12
minutes
çin mitolojisi Di Jun

Di Jun: Tanrıların Hükümdarı

Efsanevi Çin mitolojisinde, gökyüzünün ve dünyanın hükümdarı olan Di Jun'un hikayesi sıradan bir tanrının ötesine geçiyor. Di Jun'un başlıca rolü, kaderi belirlemek ve dünyanın...
Çin Mitolojisi
9
minutes