Şeşe, Türk ve Tatar mitolojisinde karanlık gecelerin kabusu olarak yer edinmiş bir haydut kuştur. Azerbaycan Türklerine göre, sessizce gecenin karanlığından belirip erkek çocuklarını hedef alır, onları ya öldürür ya da kaçırır.
Evlere girdiğinde ise çocuklar ölür, kırkı çıkmamış bebekler ise kapkara kesilip can verirler. Altı aylıktan küçük olanları ise sivri gagalarıyla öldürür, boğazlarından vurarak çocuklara acı verir. Yalnız kalmış çocukları hedef alır, onlara zarar verir. Bu yüzden, erkek çocukların altı aya kadar kesinlikle gözetim altında tutulması gerektiği inancı hakimdir.
Ancak, Şeşe’nin zarar verdiği bir çocuğu kurtarmak mümkündür. Onu yakalayan kişi, Şeşe Anası veya Şeşe Atası olarak adlandırılır ve diğer Şeşe Kuşlarının zarar verdikleri çocukları iyileştirebilir. İnanışa göre, Şeşe’yi yakalayan kişi, derhal onu öldürmelidir. Yarasalar da Şeşe Kuşu olarak bilinir ve onlardan kaçınılır.
Korunmak için evlerin dış kapılarına öldürülmüş yarasa asılır ve hamile kadınlara yarasa kanadı verilir. Yarasa avlayan kişi ise Şeşe Anası olarak kabul edilir. Çocuğa zarar gelmemesi için onun adını söylemezler ve çocuğun belleğine iğne batırırlar.
Bu gelenek eski zamanlardan beri devam etmiştir. Kırsal bölgelerde yaşayan insanlar, gece hayvanlarından korunmak için bu yöntemi kullanırlar. Yarasa, insanların inanışına göre kötü ruhları uzak tutabilir ve evin içinde huzur sağlayabilir. Ayrıca hamile kadınlara verilen kanatların da doğumda kolaylık sağladığına inanılır.
Şeşe Anası olarak kabul edilen kişi, toplumun bir parçası olarak büyük saygı görür ve saygınlığı nedeniyle yarasa avına gidildiğinde öncelikli olarak onun seçimleri dikkate alınır. Bu gelenek, insanların inanç ve kültürlerini korumak için varlığını sürdürür ve önemli bir ritüel olarak devam eder.
Şeşe’nin Kökeni: Anlam ve Köken
Şeşe kelimesi, “şeş/çeş” kökünden türemiştir. Eski Türkçede “soca”, “soyav”, “sücö” (Moğolca “sojo”, “soco”) gibi sözcükler iğne, gaga, boynuz gibi anlamlara gelir. Tunguzcada ise “süce” kelimesi benzer bir anlama sahiptir. “Süke” ve “şüke” sözcükleri ise keskin aletleri ifade etmek için kullanılır.
Şeşe sözcüğü ise yukarıdaki köklerden türetilmiş olup, atın yularına takılan metal plaka ya da halka anlamına gelir. Bu plaka ya da halka, atın burun tarafına takılarak hayvanın yönlendirilmesini ve kontrol edilmesini sağlar.
Şeşe sözcüğü Türk halk kültüründe önemli bir yere sahip olup, at yetiştirme ve binicilik kültürüyle yakından ilgilidir. Ayrıca, ata verilen değeri ve atın kutsallığını da simgeler. Bu nedenle birçok Türk boylarının bayraklarında, amblemlerinde şeşe motifi yer alır. Şeşe, Türk toplumunda ata ve ata kültürüne verilen büyük önemi ve değeri vurgulayan bir simgedir.
Bu kökenler, Şeşe’nin vahşi ve keskin doğasını yansıtır. Onun adı, karanlık gecelerde keskin bir tehlikenin habercisi olarak anılır, çocukların korunması için dikkatle gözetilmesi gerektiği uyarısını taşır.
Şeşe’nin karanlıkta saklanarak çocuklara zarar vermesi, insanların doğayla olan ilişkisinin bir yansıması olabilir mi? Belki de Şeşe, bilinmeyenin ve karanlığın sembolü olarak, insanların doğayla, özellikle de geceyle olan mücadelesini temsil eder.
Gece, bilinmeyen ve tehlikeli olarak algılanırken, Şeşe de bu karanlığın içinden beliren bir tehlike olarak insanların korkularını yansıtır. Ancak, bu korkuyla başa çıkmak için insanlar, Şeşe’nin zararlarından korunma yöntemleri geliştirmişlerdir.
Şeşe’nin Simgesel Anlamları: Korku ve Korunma
Şeşe’nin mitolojik öyküsü, insanların karanlıkla, bilinmeyenle ve doğanın vahşi yönleriyle olan mücadelesini simgeler. Onun karanlık gecelerde belirmesi, insanların bilinmezlik karşısında duyduğu korkuyu yansıtır. Ancak, insanlar bu korkuya karşı korunma yolları bulmuşlardır. Yarasaların öldürülüp ev kapılarına asılması, hamile kadınlara yarasa kanadı verilmesi gibi uygulamalar, insanların Şeşe’den korunma çabalarının bir yansımasıdır.
Şeşe’nin vurduğu çocukların iyileştirilmesi ise, insanların doğayla olan ilişkisindeki dengeyi temsil eder. Doğanın zararlarından korunurken, onun iyileştirici güçlerine de başvurulur.
Şeşe’nin hikayesi, insanların doğayla olan ilişkisindeki dengenin bir yansımasıdır. Doğa, hem tehlikeli hem de iyileştirici güçlere sahiptir ve insanlar bu güçlerle başa çıkmak için çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir. Ancak, bu mücadelede unutulmaması gereken bir şey vardır: doğayla uyum içinde yaşamanın ve ona saygı göstermenin önemi. Şeşe’nin mitolojik öyküsü, insanların doğayla olan ilişkisindeki bu dengeyi hatırlatır ve doğanın güçlerine karşı hem korkuyla hem de saygıyla yaklaşmanın gerekliliğini vurgular.
Şeşe’nin mitolojik öyküsü, insanların doğayla olan ilişkisindeki dengenin bir yansımasıdır. Doğa, hem tehlikeli hem de iyileştirici güçlere sahiptir ve insanlar bu güçlerle başa çıkmak için çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir.
Ancak, bu mücadelede unutulmaması gereken bir şey vardır: doğayla uyum içinde yaşamanın ve ona saygı göstermenin önemi. Şeşe’nin mitolojik öyküsü, insanların doğayla olan ilişkisindeki bu dengeyi hatırlatır ve doğanın güçlerine karşı hem korkuyla hem de saygıyla yaklaşmanın gerekliliğini vurgular.