Hitit Mitolojisi: Anadolu’nun 1000 Tanrılı İmparatorluğunun İnanç ve Ritüelleri

M.Ö. 1600-1200 yıları arasında Anadolu’da hüküm sürmüş Hitit İmparatorluğu’nun karmaşık ve çok katmanlı inanç sistemini, dinin kuruluşundan imparatorluğun çöküşüne ve sonrasına kadar bir bakış atacağız. Hitit dini, yerel Hatti inançlarıyla Hurri ve Mezopotamya mitolojilerinden yoğun etkileşimler sonucunda şekillenmiş, senkretik bir yapı sergilemiştir.
Bu yazımız, Fırtına Tanrısı Tarhunzas ve Güneş Tanrıçası Arinna’nın merkezi rollerini, “Bin Tanrılı Halk” kimliğinin ardındaki panteon yapısını, kraliyet ritüellerinin ilahi aracılıktaki önemini, ölüm ve yeraltı dünyası inançlarını, bereket ve tarım ritüellerini kapsamaktadır. Metinsel (Çivi yazılı tabletler) ve arkeolojik (tapınaklar, kült objeleri, anıtsal kabartmalar) verilerin senteziyle yürütülen bu araştırma, Hitit dininin Anadolu’nun kültürel mirası üzerindeki kalıcı etkilerini ve geç Hitit devletlerindeki devamlılığını da değerlendirmektedir.
Hitit Mitolojisi ve Dini
Hitit İmparatorluğu (MÖ 1600-1200), Antik Yakın Doğu’nun en güçlü ve etkili devletlerinden biri olarak, Anadolu coğrafyasında hüküm sürmüştür. MÖ 17. yüzyılın başlarında Kussara ve Neşa şehirlerinden yükselen Hititler, I. Hattuşili ve Murşili gibi kralların liderliğinde Hattuşa’yı başkent yaparak geniş bir coğrafyayı kapsayan bir imparatorluk kurmuşlardır (Bryce, 2005).
Bu yükseliş sürecinde, dini inançlar ve ritüeller, devletin meşruiyeti ve toplumsal düzenin sağlanmasında merkezi bir rol oynamıştır. Hititler, fethettikleri topraklardaki yerel tanrıları ve kültleri kendi panteonlarına dahil etme eğiliminde olmuşlar, bu da onlara “Bin Tanrılı Halk” unvanını kazandırmıştır (Macqueen, 1986).
Hitit dini, başlangıçta Anadolu’nun yerel halkı olan Hattilerin animist ve doğa odaklı inanç sistemleri üzerine inşa edilmiştir. Bu erken dönemde, dağlar, nehirler, pınarlar ve ağaçlar gibi doğal unsurların kutsallığına inanılırdı. Anadolu’nun verimli toprakları ve zorlu iklim koşulları, Hititlerin tanrılarını genellikle doğa olaylarıyla ilişkilendirmelerine yol açmıştır. Fırtına tanrıları ve güneş tanrıçaları, bu coğrafyada tarım ve hayvancılığın devamlılığı için hayati önem taşıyan unsurları temsil etmekteydi. İmparatorluğun kültürel ve siyasi genişlemesiyle birlikte, komşu medeniyetlerin dini etkileri de Hitit inanç sistemine nüfuz etmeye başlamış ve bu sentez, Hitit dininin benzersiz karakterini şekillendirmiştir.

Hitit İmparatorluğunun Yükselişi ve Dinin Erken Temelleri
Hitit medeniyetinin kökenleri, M.Ö. 3. binyılın sonlarına ve M.Ö. 2. binyılın başlarına kadar uzanır. Anadolu’nun yerli halkı olan Hattiler ile Hint-Avrupa kökenli Hititlerin kültürel etkileşimi, imparatorluğun ilk dini temellerini atmıştır. Hititlerin M.Ö. 18. yüzyılda Anitta ve Pithana gibi erken dönem krallarıyla siyasi bir güç olarak ortaya çıkışı, dini yapılarıyla paralel bir gelişim göstermiştir. İlk dönemlerde dini pratikler, yerel Anadolu tanrılarına ve animistik inançlara dayanmaktaydı. Toprak, dağlar, nehirler gibi doğal unsurlar kutsal kabul edilmiş, yaşamın devamlılığı için bu güçlere tapınılmıştır.
Anitta’nın Kuššara ve Neša şehirlerini ele geçirmesi ve Hattuşa’yı yıkması, ancak daha sonra Hititlerin başkenti olacak bu yerin kutsallığı nedeniyle lanetli sayılması gibi anlatılar, erken dönem Hitit teolojisinin doğal ve kutsal mekanlarla ilişkisini göstermektedir. Kralların yemin metinleri ve adak yazıtları, dönemin dini pratikleri hakkında önemli bilgiler sunar. Tanrılarla yapılan anlaşmalar, kralın meşruiyetini ve devletin refahını sağlamak için kritik öneme sahip olmuştur. Bu dönemde Hititler, Anadolu’nun çeşitli bölgelerindeki yerel kültleri ve tanrıları özümseyerek, henüz tam olarak şekillenmemiş ama oldukça çeşitliliğe sahip bir panteonun temellerini atmışlardır. Bu süreç, “Bin Tanrılı Halk” kimliğinin erken bir tezahürü olarak görülebilir.

Hatti, Hurri ve Mezopotamya Etkileri Altında İnanç Sisteminin Şekillenmesi
Hitit dini, hiçbir zaman durağan bir yapı olmamış, aksine coğrafi ve kültürel etkileşimlerle sürekli olarak evrilmiş senkretik bir nitelik taşımıştır. Bu şekillenmede üç ana kültürün etkisi belirgindir: yerli Hattiler, güneydoğu komşuları Hurriler ve doğudaki Mezopotamya medeniyetleri.
Hatti Etkileri: Hititler Anadolu’ya geldiklerinde, bölgede zaten köklü bir Hatti kültürü ve inanç sistemi mevcuttu. Hititler, Hatti tanrılarını ve kült pratiklerini büyük ölçüde benimsemişlerdir. Arinna’nın Güneş Tanrıçası (Hattice: Wurunšemu) ve Fırtına Tanrısı Tarhunzas (Hattice: Tarru) gibi merkezi tanrı çifti, Hatti kökenlidir. Hatti tanrılarının isimleri ve bazı ritüeller Hitit dünyasına entegre edilerek, Hitit panteonunun çekirdeğini oluşturmuştur. Hatti dilindeki bazı dini metinler, Hititler tarafından dini amaçlarla korunmuş, hatta bazı ritüeller Hatti dilinde icra edilmeye devam etmiştir.
Hurri Etkileri: Yeni Hitit İmparatorluğu döneminde, Hurri etkileri belirgin bir şekilde artmıştır. Özellikle M.Ö. 14. yüzyıldan itibaren, Hurri tanrıları ve mitolojik döngüler Hitit panteonuna ve edebiyatına yoğun bir şekilde girmiştir. Kumarbi döngüsü, Ullikummi miti ve Gökyüzü Krallığı mitosu gibi Hurri kökenli anlatılar, Hitit mitolojisinin önemli bir parçası haline gelmiştir. Hurri baş tanrısı Teşup (Fırtına Tanrısı) ve eşi Hepat, Hitit panteonundaki Tarhunzas ve Arinna’nın Güneş Tanrıçası ile özdeşleştirilmiş, hatta Arinna’nın Güneş Tanrıçası’nın kültü Kizzuvatna (Güney Anadolu’daki Hitit eyaleti) aracılığıyla Hurri etkisinde gelişmiştir. Kral III. Hattuşili ve Kraliçe Puduhepa’nın Kizzuvatna kökenli olmaları, Hurri etkisi altında dini reformların hızlanmasına yol açmıştır. Yazılıkaya açık hava tapınağı, bu Hurri-Hitit senkretizminin en belirgin mimari yansımalarından biridir.
Mezopotamya Etkileri: Hititler, yazıyı (çivi yazısı), edebi motifleri ve bir dizi tanrıyı Mezopotamya’dan (Sümer ve Akad) benimsemişlerdir. Özellikle Sümer-Akad panteonundan alınan İştar/Şauşga (bereket ve savaş tanrıçası), Ea/Enki (bilgelik ve su tanrısı), Nergal (yeraltı tanrısı) gibi tanrılar, Hitit panteonunda kendi karşılıklarını bulmuştur. Mezopotamya’dan gelen kehanet ve büyü pratikleri de Hitit dini yaşamına entegre edilmiştir. Gilgameş Destanı gibi edebi eserler Hititçe’ye çevrilmiş, böylece Mezopotamya mitolojik evreni Hitit kültürüyle bütünleşmiştir. Bu etkileşimler, Hitit dininin esnekliğini ve farklı kültürlerin dini unsurlarını kendi bünyesine katma kapasitesini açıkça göstermektedir.

Fırtına Tanrısı Tarhunzas ve Güneş Tanrıçası Arinna Kültü
Hitit panteonunun merkezinde, Fırtına Tanrısı Tarhunzas (Hititçe: Tarḫunnaš) ve Arinna’nın Güneş Tanrıçası yer almaktaydı. Bu iki tanrı, Hitit devletinin ve kraliyetinin en önemli hamileri olarak kabul edilirdi.
Fırtına Tanrısı Tarhunzas: Hititlerin baş tanrısı olan Tarhunzas, gökyüzünün, havanın, fırtınaların ve yağmurun tanrısıydı. Bu özellikleriyle tarımsal bir toplum için hayati öneme sahipti. Tarhunzas, genellikle elinde şimşek, ayağında boğa veya aslan ile tasvir edilirdi. Onun koruyuculuğu altında krallar savaşa gider, devletin güvenliği sağlanırdı. Tarhunzas’ın en önemli ibadet merkezlerinden biri Nerik ve Kummanna idi. İmparatorluk metinlerinde sıkça “Hatti Ülkesinin Fırtına Tanrısı” veya “Göğün Fırtına Tanrısı” olarak anılır. Tarhunzas’ın gücü, hem yıkıcı fırtınaları hem de bereket getiren yağmurları kontrol etmesiyle somutlaşıyordu.

Arinna’nın Güneş Tanrıçası: Hititlerin ana tanrıçası ve imparatorluğun koruyucusu olan Arinna’nın Güneş Tanrıçası (Hititçe: Istanu veya Hattice: Wurunšemu), Hitit hanedanının ve devletinin ilahi sponsoru olarak kabul edilirdi. Özellikle Kraliçe Puduhepa döneminde Hurri etkileriyle Hepat ile özdeşleşmiştir. Arinna, Hitit dini metinlerinde sıkça “Memleketimin Hanımı” ya da “Tüm Ülkelerin Hanımı” unvanlarıyla anılmıştır. Güneşin yaşam veren enerjisini, adaleti ve düzeni temsil ederdi. Hattuşa’daki Büyük Tapınak’ın ona adanmış olması, kültünün merkeziyetini göstermektedir. Kraliyet ailesi, Arinna’nın Güneş Tanrıçası’nın özel koruması altında olduğuna inanır, tüm önemli devlet işleri ona danışarak yapılırdı.
Bu iki tanrı, Hitit kraliyet ideolojisinin temelini oluşturmuşlardır. Kral, Tarhunzas’ın yeryüzündeki vekili ve Arinna’nın Güneş Tanrıçası’nın hizmetkarı olarak görülürdü. Onların lütfu olmadan ne krallık ne de imparatorluk varlığını sürdürebilirdi. Bu nedenle, Tarhunzas ve Arinna’ya yönelik ritüeller, adaklar ve bayramlar, Hitit dini yaşamının ayrılmaz bir parçasıydı.
Tanrılar Meclisi ve Bin Tanrılı Halk Kimliği
Hititler, kendilerini “Bin Tanrılı Halk” olarak tanımlayarak, panteonlarının olağanüstü genişliğini ve esnekliğini vurgulamışlardır. Bu ifade, sadece Hititlerin bünyesine kattığı tanrı sayısının çokluğunu değil, aynı zamanda farklı kültürel kökenlerden gelen tanrılara gösterdikleri hoşgörü ve adaptasyon yeteneğini de yansıtır.
Panteonun Yapısı ve Esnekliği: Hitit panteonu, belirli bir hiyerarşiye sahip olmakla birlikte, sürekli olarak yeni tanrıları bünyesine katma kapasitesine sahipti. Fethettikleri veya diplomatik ilişkiler kurdukları her bölgenin tanrılarını saygıyla karşılamış, hatta onları düşmanlarının tanrıları olsa bile kendi tapınaklarına dahil etmişlerdir. Bunun ardında yatan düşünce, bir tanrıyı dışlamanın, onun gücünü kendilerinden mahrum bırakmak ve hatta onu düşman edinmek anlamına geleceği inancıydı. Bu yaklaşım, Hitit İmparatorluğu’nun çok kültürlü yapısını dini zeminde de yansıtmaktaydı.
Tanrılar Meclisi: Hitit mitolojisinde, tanrıların bir araya gelerek önemli kararlar aldığı, tıpkı insan krallıklarındaki meclisler gibi işleyen bir “Tanrılar Meclisi” (pankuš) fikri mevcuttu. Bu meclise genellikle baş tanrılar, özellikle Fırtına Tanrısı Tarhunzas başkanlık ederdi. Tanrıların bir araya geldiği bu toplanmalar, mitlerde ve ritüel metinlerinde anlatılır. Örneğin, Kumarbi döngüsünde tanrılar arasındaki taht kavgaları ve ittifaklar, bu meclis yapısı üzerinden işlenir. Bu durum, Hititlerin kendi siyasi yönetim biçimlerini (kral ve danışma meclisi) ilahi düzene yansıttıklarını gösterir.
Tanrıların Fonksiyonları: Hitit panteonundaki her tanrının belirli bir görevi ve etki alanı vardı. Fırtına tanrıları hava olaylarını, güneş tanrıları adaleti ve düzeni, bereket tanrıları tarımsal verimliliği, savaş tanrıları zaferi, yeraltı tanrıları ölüleri ve yeraltı dünyasını kontrol ederdi. Ayrıca, belirli şehirler, nehirler, dağlar ve pınarlar gibi coğrafi özelliklerin de kendi tanrıları veya koruyucu ruhları vardı. Bu tanrıların her biri, kendine özgü ritüellerle onurlandırılır ve onların lütfu aranır dı. “Bin Tanrılı Halk” kimliği, Hititlerin evreni birbiriyle bağlantılı ve çok sayıda ilahi gücün etkisi altında işleyen bir sistem olarak gördüklerinin açık bir ifadesidir.
Kraliyet Ritüelleri ve Kralın İlahi Aracılığı
Hitit İmparatorluğu’nda kral, siyasi, askeri ve hukuki lider olmasının yanı sıra, en yüksek dini otoriteydi. Kralın ilahi aracılığı, devletin ve halkın refahı için hayati öneme sahipti. Kral, tanrılarla insanlar arasındaki temel bağlantı noktasıydı; tanrıların yeryüzündeki vekili ve baş rahibiydi.
Kralın Dini Rolü: Hitit kralı, “Güneşim” unvanıyla anılırdı ve bu unvan, onun Güneş Tanrıçası Arinna ile olan güçlü bağını ifade ederdi. Kral, düzenli olarak tanrılara adaklar sunar, bayramları yönetir ve kehanetler aracılığıyla tanrıların iradesini öğrenirdi. Tüm önemli devlet işleri, savaş kararları, antlaşmaların imzalanması gibi eylemler, tanrıların onayıyla ve onların adına gerçekleştirilirdi. Kralın görevi, “tanrıların kalbini hoşnut etmek”, ülkeye düzen ve bereket getirmekti. Kral, tanrıların gazabını önlemek için arınma ve kefaret ritüellerini de bizzat yönetirdi.
Kraliyet Ritüelleri ve Bayramlar: Hitit dini yaşamının önemli bir parçası, kralın önderlik ettiği yıllık bayramlar ve ritüellerdi. Bu bayramlar, genellikle mevsimsel döngülerle (ekin ekme, hasat, baharın gelişi vb.) veya önemli olaylarla (yeni yıl, kralın tahta çıkışı, savaş zaferleri) bağlantılıydı. Örneğin, purulliya (bahar bayramı) ve anku (hasat bayramı) gibi ritüellerde kral, tanrıların önünde sunular yapar, dini danslar ve törenlerle tanrıların lütfunu çağırırdı. Bu ritüeller, sadece dini pratikler değil, aynı zamanda kraliyet otoritesini pekiştiren ve halkın devlete olan bağlılığını güçlendiren sosyal ve politik işlevlere de sahipti.
“Kral Öldü, Tanrı Oldu”: Hitit krallarının ölümünden sonra, onlar için özel cenaze ritüelleri düzenlenirdi. Bu ritüeller, kralın yeraltı dünyasına yolculuğunu ve tanrılar arasına katılışını sembolize ederdi. “Kral öldü, tanrı oldu” ifadesi, ölen kralın ilahi bir statüye yükseldiğine inanıldığını gösterir. Bu inanç, Hititlerin atalar kültüne verdiği önemi ve kraliyet hanedanının ilahi kökenliliğine olan inançlarını pekiştirirdi. Ölen krallar için düzenlenen anma törenleri, yaşayan kralın meşruiyetini ve hanedanlığın sürekliliğini vurgulardı.

Yeraltı Dünyası, Ölüm Kültü ve Ruh İnançları
Hititler, ölüm sonrası yaşama ve yeraltı dünyasına ilişkin karmaşık inançlara sahipti. Ölüm, yaşamın bir sonu değil, farklı bir boyuta geçiş olarak algılanırdı ve yeraltı dünyası, hem ölü ruhların meskeni hem de bazı tanrıların ikametgahıydı.
Yeraltı Dünyası: Hitit mitlerinde yeraltı dünyası, genellikle karanlık, nemli ve korkutucu bir yer olarak tasvir edilirdi. Yeraltı dünyasının kendine özgü tanrıları vardı. Mezopotamya etkileriyle alınan Nergal ve Allatum/Ereşkigal gibi tanrılar, Hitit panteonunda yeraltı dünyasının hakimiyetine sahip tanrılar arasında yer alırdı. Hatti kökenli Lelewanis ve Sümer kökenli Alani de yeraltı tanrıçaları olarak anılırdı. Yeraltı dünyası, sadece ölülerin değil, aynı zamanda bazı mitlerde (örneğin Telepinu mitinde) ortadan kaybolan tanrıların da gittiği bir yerdi.
Ölüm Kültü ve Cenaze Ritüelleri: Hititlerde ölü kültü, yaşayanların ölü atalarıyla bağlarını sürdürmeleri ve onların ruhlarını onurlandırmaları açısından önemliydi. Kralların ölümü üzerine gerçekleştirilen 14 günlük cenaze törenleri, bu kültün en detaylı örnekleridir. Bu ritüellerde, ölen kralın bedeni yakılır, külleri özel kaplarda saklanır ve bir “taş evine” (cenaze anıtı) yerleştirilirdi. Bu törenler, kralın yeraltı dünyasına güvenli geçişini sağlamayı ve tanrılar arasına katılmasını garanti etmeyi amaçlardı. Diğer soylular ve belki de sıradan halk için de benzer, ancak daha az ayrıntılı ritüeller olduğu düşünülmektedir.
Ruh İnançları: Hititler, ruhun bedenden ayrıldıktan sonra varlığını sürdürdüğüne inanırlardı. Ölülerin ruhları (Hititçe: šuppalaš), yaşayanların dünyasını ziyaret edebilir, hatta onlarla iletişim kurabilirdi. Bu nedenle, ölü atalara sunular sunmak, onların ruhlarını yatıştırmak ve onlardan yardım dilemek önemliydi. İyi muamele görmeyen veya unutulan ruhların zararlı olabileceği inancı da yaygındı. Ruhlardan medet umma, kehanet ve büyü pratiklerinde de kendini gösterirdi. Ölüm ve yeraltı inançları, Hititlerin dünya görüşünde sadece ölüm sonrası yaşamla ilgili değil, aynı zamanda yaşayanların hayatını etkileyen güçlü bir unsur olarak yer almıştır.
Bereket, Tarım ve Mevsim Ritüelleri
Hitit ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayandığı için, bereket, tarım ve mevsimsel döngülerle ilgili ritüeller Hitit dini yaşamının merkezinde yer almıştır. Yağmur, güneş, verimli topraklar ve bereketli hasat, tanrıların lütfu olarak görülürdü.
Bereket Tanrıları ve Mitleri: Fırtına Tanrısı Tarhunzas, yağmur sağlamasıyla ana bereket tanrısıydı. Ancak, kaybolan tanrı mitleri de bu bağlamda önemliydi. En bilineni, ortadan kaybolan ve beraberinde bereketi de götüren Telepinu’nun mitidir. Telepinu’nun kaybolmasıyla doğa kurur, hayvanlar üremeyi durdurur, insanlar aç kalır. Tanrıların arayışı ve sonunda Telepinu’nun geri dönmesiyle doğanın yeniden canlanması, yıllık bitkisel döngünün ve hasat beklentisinin bir yansımasıdır. Bu mit, tanrıların doğa üzerindeki kontrolünü ve ritüellerin bu döngüyü etkileme gücünü vurgular.
Tarım Ritüelleri: Hititler, ekimden hasata kadar her aşamada tanrılardan yardım dilerdi. Tarlaların sürülmesi, tohumların ekilmesi, ekinlerin büyümesi ve hasat edilmesi gibi tarımsal faaliyetler, özel ritüellerle desteklenirdi. Örneğin, tarlaya ilk tohumları atmadan önce veya hasat bittikten sonra tanrılara adaklar sunulurdu. Bu ritüellerin amacı, toprağın verimliliğini sağlamak, zararlı böcekleri ve hastalıkları uzak tutmak, bol ve bereketli bir ürün elde etmekti.
Mevsim Ritüelleri: Yıl boyunca düzenlenen bayramlar ve törenler genellikle mevsimsel döngülerle bağlantılıydı. İlkbaharda doğanın uyanışını kutlayan purulliya bayramı, Fırtına Tanrısı’na adanmış olup, kışın kuruyan doğanın yeniden canlanmasını simgelerdi. Sonbaharda hasatın tamamlanmasını ve bereketin şükredilmesini sağlayan anku bayramı gibi törenler de vardı. Bu mevsimsel ritüeller, sadece dini pratikler değil, aynı zamanda toplumun bir araya gelmesini sağlayan, kolektif hafızayı ve kimliği pekiştiren sosyal işlevlere de sahipti. Tanrıların gücüne ve döngüsel doğa olaylarına duyulan derin saygı, Hitit dini yaşamının temelini oluşturmuştur.
Geç Hitit Devletleri ve Hitit Dininin Mirası
M.Ö. 12. yüzyılın başlarında, “Deniz Kavimleri” göçleri ve iç karışıklıklar sonucunda Hitit İmparatorluğu büyük bir çöküş yaşadı. Ancak bu çöküş, Hitit kültürünün izlerinin tamamen silindiği anlamına gelmiyordu. İmparatorluğun güney ve güneydoğu sınır bölgelerinde, Hitit mirasını devam ettiren, Luvi dilini konuşan bir dizi “Geç Hitit Devletleri” veya “Neo-Hitit Devletleri” ortaya çıktı.
Dini Süreklilik: Bu Geç Hitit devletleri (Karkamış, Malatya, Sam’al, Kummuh, Maraş vb.), Hitit İmparatorluğu dönemindeki dini pratik ve inançların çoğunu korudular. İmparatorluk panteonunun ana tanrıları – Fırtına Tanrısı Tarhunzas (yerel adıyla Tarhunz), Güneş Tanrıçası, Şar-ruma (boğa tanrı) – bu dönemde de aktif olarak tapınım görmeye devam etti. Ancak, bu tanrıların tasvirleri ve kült ritüelleri, Arami ve Asur gibi çağdaş kültürlerden de etkilenerek değişime uğradı. Geç Hitit şehirlerindeki anıtsal kabartmalar ve tapınaklar, imparatorluk çağının sanatsal ve dini mirasının canlı birer devamı niteliğindeydi.
Kültürel Miras: Geç Hitit devletleri, Anadolu’nun ve Kuzey Suriye’nin sonraki kültürleri üzerinde önemli bir dini ve kültürel miras bırakmıştır. Frigler, Lidyalılar ve hatta Persler döneminde bile Hitit dinine ait bazı unsurların ve tanrıların izleri görülmüştür. Örneğin, Anadolu’nun yerel fırtına tanrıları kültü, Roma ve Bizans dönemine kadar çeşitli biçimlerde devam etmiştir. Kaya kabartmaları, tapınak mimarisi motifleri ve bazı mitolojik temalar, Anadolu’nun kültürel sürekliliğinde Hitit etkisinin ne denli güçlü olduğunu göstermektedir.
Hitit dini, sadece bir imparatorluğun inanç sistemi olmanın ötesinde, Anadolu’nun çok katmanlı kültürel dokusunu ören önemli bir iplik olmuştur. Farklı inançları benimseme, senkretizm yoluyla kendi özgünlüğünü yaratma ve bu mirası nesiller boyu aktarma yeteneği, Hitit dinini Yakın Doğu’nun en dinamik ve etkileyici inanç sistemlerinden biri yapmıştır.
Hititler, yazıtlarda çok sayıda görünen ancak bugün sadece isim olarak kalan kendi “bin tanrılarına” atıfta bulundular. Bu çokluk, Hititlerin senkretizasyonuna karşı direncine atfedildi : Beckman (1989) “birçok Hitit kasabasının bireysel fırtına tanrılarını koruduğunu ve yerel tanrıları tek bir ulusal figürün tezahürleri olarak tanımlamayı reddettiğini” gözlemliyor. Çokluk, şüphesiz Hitit “imparatorluğu” içindeki kolayca yeniden inşa edilemeyen bir düzeydeki sosyo-politik yerelleşmenin bir eseridir.
MÖ 13. yüzyılda senkretizm yönelik bazı açık çabalar yazıtlarda görülmektedir. Kraliçe ve rahibe Puduhepa halkının dinini örgütlemek ve akılcılaştırmak için çalışmıştır. Bir yazıtta şöyle der:
Arinna’nın Güneş Tanrıçası , hanımım, sen bütün ülkelerin kraliçesisin! Hatti ülkesinde Arinna’nın Güneş Tanrıçası adını aldın, ama sedirlerden yaptığın ülkeye gelince, Hebat adını aldın .
Tanrılar, Tanrıçalar ve Mitleri
Hitit mitlerinin çoğu, genellikle hikayedeki merkezi sorunun yaygın etkileri olması ve herkesin sorunun(ların) çözülmesinde bir çıkarı olması nedeniyle geniş bir karakter kadrosunu içerir. Genellikle çözüm, sorunun üstesinden gelmek için birlikte çalışarak bulunabilir, ancak bunlar pek de sağlıklı ahlak hikayeleri değildir, daha çok topluluk kadrosuna sahip aksiyon tabanlı destanlara benzer.
Nerik’in fırtına tanrısı
Örneğin, Hititler, başkentler Hattuşa ve Sapinuwa’nın kuzeyinde bulunan Bronz Çağı kült merkezi Nerik’in, Arinna’nın güneş tanrıçası Wurusemu’nun oğlu olan yerel bir fırtına tanrısına kutsal olduğuna inanıyordu . Oradaki hava tanrısı, Nerik yakınlarındaki Zaliyanu Dağı ile özdeşleştirilmişti ve şehrin ekili arazileri için yağmur ayarlamakla sorumluydu. Hattuşa tarafından yatıştırılmıştı :
Kaşkalılar Nerik topraklarını kendilerine aldıkları için , Nerik’teki Fırtına Tanrısı ve Ḫakmišša şehrindeki Ḫattuša’dan Nerik tanrıları için sürekli olarak ritüeller gönderiyoruz; (yani) kalın ekmekler, libasyonlar, öküzler ve koyunlar.
Kumarbi’nin çocukları ve torunları
Kumarbi, Tarhunt’un babasıdır; Kumarbi’nin Şarkısı’ndaki rolü, Hesiod’un Theogonia’sındaki Kronos’un rolüne benzemektedir. Ullikummi, Kumarbi’nin babası olduğu, Hesiod’un Typhon’unu belirsiz bir şekilde anımsatan bir taş canavardır.
Kalabalık arasında Telipinu ve kız kardeşi Inara gibi birkaç kişi yerel olmaktan daha fazlası olarak öne çıkıyor. Tarhunt’un Telipinu adında bir oğlu ve Inara’nın bir kızı var. Inara, Puruli bahar festivaliyle ilgili koruyucu bir tanrıdır. Tarhunt’un eşi ve Telipinu’nun annesi, Hattic güneş tanrıçası Arinna’dır ( Arinniti veya Wuru(n)šemu ). Bu ilahi çiftin Hattusa’daki en büyük tapınağın ikiz cellalarında tapınıldığı varsayılıyor.
Telipinu’nun terk edilmesi
Telipinu mitinde, tarım ve bereket tanrısı Telipinu’nun ortadan kaybolması, hem bitki hem de hayvan bereketinin başarısız olmasına neden olur. Bu, hem tanrılar hem de insanlar arasında yıkım ve umutsuzluğa yol açar. Bu yıkımı ve tahribatı durdurmak için tanrılar Telipinu’yu ararlar ancak onu bulamazlar. Sadece tanrıça Hannahannah tarafından gönderilen bir arı Telipinu’yu bulur ve onu uyandırmak için sokar. Ancak bu Telipinu’yu daha da çileden çıkarır ve “nehirlerin akışını yönlendirir ve evleri parçalar”.
Sonunda, tanrıça Kamrusepa,Telipinu’yu sakinleştirmek için şifa ve büyü kullanır ve ardından Telipinu eve döner ve bitki örtüsünü ve doğurganlığı geri kazandırır. Diğer referanslarda, Telipinu’nun tüm öfkesinin yeraltı dünyasındaki bronz kaplara gönderilmesi için dua eden ölümlü bir rahiptir ve buradan hiçbir şey kaçamaz.
Ejderhanın öldürülmesi
Bu tarz bir kurguyu yansıtan bir diğer efsane de Ejderhanın Öldürülmesi’dir . Bu efsane, gelecek yıl tarımsal refahı garantilemek için yapılan Yeni Yıl ritüelleri sırasında anlatılırdı.
Efsane, “kötülük güçlerini” temsil eden ve Fırtına Tanrısı’nı bir dövüşte yenen bir yılan (veya ejderha) etrafında döner. Tanrıça Inara, yılanı kandırıp öldürmek için bir plan yapar ve yardım etmesi için bir insan olan Ḫupašiya’yı görevlendirir. Ḫupašiya, elbette, bir tür teşvik olmadan yardım etmeye isteksizdir, bu yüzden planını gerçekleştirmeden önce Inara’nın kendisiyle yatmasını sağlar. Inara daha sonra yılanı davet eder ve bir ziyafet çekerler, o kadar sarhoş olurlar ki Ḫupašiya yılanı bağlamayı başarır. Ardından Fırtına Tanrısı devreye girer ve yılanı kendisi öldürür.
Telipinu mitinde olduğu gibi , tanrılara komplolarında yardımcı olmak için bir insan kullanılmıştı, bu da ölümlü ve ilahi arasındaki bilindik ilişkiyi daha da vurgular. Ölümlünün hikayede çok fazla bir rolü yoktur, ancak varlığı bir engel olmaktan çok bir yardımcıdır.
Hikaye ayrıca tanrıçaların mit içinde oynadıkları rolleri de göstermektedir: Güçlü tanrılar bir kavgayı kışkırtır veya her mitin merkezi sorununu yaratmak için başka bir şey yapar ve ardından tanrıçalar onların ardından temizlik yapar ve her şeyi dikkatli düşünce ve sağduyu ile çözer.
Ne yazık ki, onların yardımcı müdahalelerine rağmen, doğa, tanrı normale dönmeden önce son adımı tamamlayana kadar statükosuna geri dönemez : Uyanmalı ve görevlerine geri dönmeli veya canavarı öldürmeli veya gücünün rolüne diğerlerinden daha uygun olduğunu gösteren başka bir eylemde bulunmalıdır.
Hitit tanrılarının listesi
Hitit panteonunu en açık şekilde temsil eden şey, anlaşmalara tanıklık eden ilahi listeler gibi görünüyor , ancak bazı iyi belgelenmiş tanrılar açıklanamayan bir şekilde eksik. Kaynaklar Volkert (2006), Collins (2002), Jordan (1993), ve alıntılanan diğerleridir.
- A’as – Bilgelik tanrısı, Mezopotamya tanrısı Ea’dan ( Enki ) türemiştir.
- Aduntarri – kahin, kadim tanrı (Hurri)
- Alalu – ilkel tanrı (Hurri)
- Amunki – ilkel tanrı (Hurri)
- Anu – ilkel gök tanrısı (Hurro-Mezopotamya)
- Anzili /Enzili – hava tanrısının eşi; doğumda yardım için çağrılır
- Apaliunalar – Wilusa şehrinin koruyucu tanrısı
- Āpi – bir gün
- Aranzah / Aranzahas –Dicle Nehri’nin kişileştirilmesi (Hurri)
- Arinna’nın güneş yolculuğu – Tarhunt’un güneş tanrıçası ve eşi
- Arinniti – güneş tarihi, muhtemelen Arinna’nın güneş tanrıçasının başka bir adı . MÖ 14. yüzyılın sonlarında Kral II. Murşili , Arinniti’ye özellikle bağlıydı.
- Silah – Ay tanrısı (Luwi)
- Aruna , deniz tanrısı ve Kamrusepa’nın oğlu
- Ašertu – Elkunirša’nın karısı, Kenanlı Athirat’ın türevi
- Elkunirşa – yaratıcı tanrı ve Aserdus’un kocası, Kenanlı El’den türemiştir
- Ellel – gökyüzü tanrısı, Ellil tanrısından türemiştir . Devlet antlaşmalarında yeminlerin koruyucusu olarak anılır.
- Gul Ses – Kader tanrıçaları
- Ḫaḫḫima – tanrıların düşmanı, suyu, bahçeleri, meraları ve hayvanları donduran bir don iblisi. Hatta Ištanu, Zababa, Inar, Telipinu ve Tarḫunna tanrılarını bile dondurdu, ancak babası Hasameli’nin kardeşlerini bağışladı. Sonunda, bir annanna kadını olan büyükannesinin büyülerine maruz kaldı ve ayrılmak zorunda kaldı. (Hatti)
- Halki – tahıl tanrısı
- Hannahanna – ana tanrıça (Hitit)
- El çantası – egemenlik tanrıçası (Hatti)
- Hapantali – pastoral tanrıça (Luvi)
- Haşmeli – metal işçilerinin ve zanaatkarların tanrısı (Hatti)
- Hatatepuna – denizin kızı (Hattik)
- Ḫhazzi – dağ ve hava tanrısı (Hurri)
- Hutena ve Hutellura – kader, doğum ve ebelik tanrıçalarının kolektifi (Hurri)
- İnara – bozkırın vahşi hayvanlarının tanrıçası (Hatti)
- Irpitiga – yeryüzünün efendisi, bir gün
- Irsıra – ebelik tanrıçalarının kolektifi
- İşhara – yemin ve aşk tanrıçası (Hurri)
- İştar – Šauška’ya benzeyen tanrıça (Mezopotamya)
- Istanu – Güneş ve yargı tanrısı (Hatti Eştan’dan )
- Istustaya ve Papaya – kader tanrıçaları, hayat ipliğini eğiren (Hatti)
- İyarri – veba ve salgın hastalık tanrısı, “Yay Efendisi” (Luwi)
- Kamrusepa – şifa, tıp ve büyü tanrıçası
- Kasku – Ay tanrısı (Hatti)
- Kuliwišna’nın fırtına tanrısı
- Kumarbi – Tarhunt’un babası (Hurri)
- Kurunta – vahşi hayvanların ve avcılığın tanrısı, geyikle sembolize edilir (Luwi)
- Lelwani – yeraltı dünyasının tanrısı; başlangıçta erkek, daha sonra dişi (Hatti)
- Mezulla – Arinna’nın (Hattik) güneş tanrıçasının kızı
- Minki – bir gün
- Miyatanzipa – Telipinu’nun dönüşünü bekleyen Alıç ağacının altında oturan tanrılardan biri
- Namšarā – bir gün
- Narā – bir gün
- Nerik’in hava tanrısı
- Pihassassa – hava ve şimşek tanrısı (Luwian)
- Pirva / Peruwa – belirsiz tabiatlı tanrı, atlarla ilişkilendirilir
- Sandaletler – savaşçı tanrı (Luvi)
- Šarišša’nın hava tanrısı – hava tanrısı
- Sarruma – dağların tanrısı, Teshub ve Hebat’ın oğlu, panterle ilişkilendirilir (Hurri)
- Şaşka – aşk, savaş ve şifa tanrıçası (Hurri)
- Cennetin güneş tanrısı – güneş tanrısı
- Dünyanın Güneş sırrı – yeraltı dünyasının tanrıçası; dünyadaki tüm kötülüklerin, kirliliğin ve hastalıkların temizleyicisi
- Sutekh – hava tanrısı, muhtemelen Teshub’un başka bir adı
- Süvaliyet
- Tarava – çocuk tanrıçaları topluluğu
- Tarhunna – hava tanrısı (Hitit)
- Tarhunt – gök gürültüsü tanrısı (Luwian)
- Taru – hava tanrısı (Hatti)
- Taşmişu – Savaş tanrısı, Teşub’un (Hurri) kardeşi
- Telipinu – tarım tanrısı (Hattik)
- Tešimi/Tasimmet – “Saray Hanımı”, bir hava tanrısının karısı
- Teşub – gökyüzü, hava ve fırtına tanrısı (Hurri)
- Tilla – Boğa tanrısı, hava tanrısı Teşub’un (Hurri) hizmetkarı ve taşıyıcısı
- Uliliyassis – iktidarsızlığı gideren küçük tanrı
- Ubelluris – göğün batı ucunu omuzlarında taşıyan bir dağ tanrısı (Hurri)
- Wurrukatte – savaş tanrısı (Hattik Wurunkatte )
- Zabbaba / Zamama – savaş tanrısı, muhtemelen Wurrukatte’nin başka bir adı
- Zaliyanu – Zaliyanu dağının tanrılaştırılmış kişileştirilmesi
- Zašḫapuna – Kaštama şehrinin koruyucu tanrısı
- Zintuḫi – Mezulla’nın (Hattik) kızı
- Ziparva – hava ve bitki örtüsü tanrısı (Palaik)
- Zippalanda’nın hava tanrısı
- Zukki – doğumda yardımcı olur, Anzili ile ilişkilendirilir
- Zulki – rüya tabircisi, yeraltı
Sonuç
Hitit mitolojisi ve dini pratikleri, Anadolu’nun M.Ö. 2. binyılındaki kültürel ve siyasi yaşamının temel bir bileşenini oluşturmuştur. “Bin Tanrılı Halk” olarak tanımlanmaları, Hititlerin diğer kültürlerin tanrılarını bünyelerine katmadaki eşsiz yeteneklerini ve dini senkretizme olan açık yaklaşımlarını gözler önüne sermektedir. Hattilerin yerel inançlarıyla başlayıp, Hurri ve Mezopotamya mitolojilerinden derinlemesine etkilenerek şekillenen Hitit panteonu, Fırtına Tanrısı Tarhunzas ve Güneş Tanrıçası Arinna’nın merkeziyetinde varlığını sürdürmüştür.
Kraliyetin dini konumu, kralın tanrılarla insanlar arasındaki aracı rolü ve bu rolü pekiştiren kraliyet ritüelleri, Hitit devletinin meşruiyetini ve düzenini sağlamada kritik bir işleve sahipti. Ölüm kültü ve yeraltı dünyası inançları, Hititlerin yaşam döngüsüne ilişkin derin felsefi yaklaşımlarını, bereket ve tarım ritüelleri ise doğanın ve tanrıların refah üzerindeki mutlak etkisine olan inançlarını yansıtmıştır.
Hitit İmparatorluğu’nun çöküşüne rağmen, Hitit dini mirası Geç Hitit devletleri aracılığıyla sonraki yüzyıllara taşınmış, Anadolu’nun kültürel dokusuna kalıcı izler bırakmıştır. Bu durum, Hitit dininin sadece dönemsel bir inanç sisteminden çok, Anadolu’nun kültürel kimliğinin sürekliliğinde önemli bir köprü görevi üstlendiğini göstermektedir. Gerek yazılı tabletler gerekse arkeolojik bulgular ışığında yapılan bu inceleme, Hititlerin dini yaşamının karmaşıklığını, adaptasyon yeteneğini ve Anadolu’nun zengin inanç tarihinde oynadığı belirleyici rolü bir kez daha teyit etmektedir.
Kaynakça
- Sedat Alp – Hitit Güneşi
- Maciej Popko – Hitit Mitolojisi (Türkçe çeviri, Dost Kitabevi Yayınları)
- Ahmet Ünal – Hitit Dini ve Mitolojisi
- Mustafa Süel – Hititlerde Din ve Mitoloji
- Bilge Umar – Türkiye’deki Tarihsel Adlar: Hititçe Yer Adları ve Mitoloji
- Hititoloji / Anadolu Uygarlıkları ile ilgili makaleler – Belleten (Türk Tarih Kurumu Dergisi) özel sayıları ve makale arşivi
- Wikipedia
- Alp, S. (1983). The Hittite Funerary Rituals. Isenbüttel: Otto Harrassowitz Verlag.
- Bryce, T. (2002). Life and Society in the Hittite World. Oxford: Oxford University Press.
- Gurney, O. R. (1954). The Hittites. Harmondsworth: Penguin Books.
- Haas, V. (1994). Geschichte der hethitischen Religion. Leiden: Brill.
- Hoffner, H. A. Jr. (1998). Hittite Myths. Writings from the Ancient World. Atlanta: Scholars Press.