Yılgayak, Türk ve Altay halk kültüründe önemli bir yeri olan yeni yıl başlangıcıdır ve genellikle Nevruz ile eşanlamlı olarak kullanılır. Ancak, Yılgayak’ın Nevruz’dan en önemli farkı, sadece bir anlık olmasıdır. Bu kavram aynı zamanda “Cılgayak” olarak da bilinir.
Yılgayak’ın önemi, yılın ilk günü olmasıyla birlikte bahar bayramı olarak kutlanmasıyla yücelir. 21 Mart’ı 22 Mart’a bağlayan gece olan gündönümü, gece ve gündüzün eşitlendiği zamandır. Bu an, dünyanın yeniden doğumu olarak algılanabilir.
“Evrenin Uyuduğu Bille” anında, tüm doğa ve kâinat bir anlık bir uykuya dalar. Irmaklar durur, sonra yeniden akmaya başlar. Bu an, tüm varlıkların bir anlık bir uykuya dalıp ölüp geri dirildiği bir zaman dilimi gibi algılanır. Yaratılıştaki kaosun sona erdiği ve düzenin başladığı bu zamanda dünya adeta yeni baştan yaratılmış gibi hissedilir. Bu dönem, Türk ve Altay kültüründe derin köklere sahip olan bir geleneği yansıtır ve Nevruz ile sıkı bir şekilde bağlantılıdır.
Yılgayak ve Diğer Kültürel İnançlar Arasındaki Bağlantı
Yılgayak, Türkler ve Altay halkının kültürel inançlarına derinlemesine işlenmiştir. Bu gelenek, mitoloji ve tarihsel figürlerle sıkı bir şekilde ilişkilendirilmiştir. Türk tarihinde, Ergenekon’dan çıkış gününün yirmi bir Mart olarak kabul edilmesi ve On İki Hayvanlı Türk Takvimi’nde yılbaşısının aynı güne denk gelmesi gibi birçok bağlantı bulunmaktadır.
Oğuz Kağan’ın bu günü kutsal saydığı ve bayram gibi törenlerle karşıladığı bilinmektedir. Ayrıca, Selçuklu Sultanı Celaleddin Melikşah’ın Celali Takvimi’ni yaptırarak yılbaşısını yirmi bir Mart olarak belirlemesi, bu günün önemini vurgular.
Bu kültürel mirasın korunması ve yaşatılması için yıllardır çeşitli çalışmalar yapılmış ve yayınlar çıkarılmıştır. Özellikle, Altay kültürü üzerinde yapılan araştırmalar ve yapılan kazılarda bulunan eserler, bu inançların geçmişten günümüze aktarılmasını sağlamıştır.
Yılgayak, Türklerin şamanizm inancının önemli bir parçasıdır. Özellikle, Orta Asya’da yaygın olan bu inanç sistemi, Türkler tarafından benimsenmiş ve kültürel hayatın bir parçası haline gelmiştir. Yılgayak, farklı formlarda varlığını sürdürmektedir. Bazı bölgelerde bir hayvan figürü olarak görülürken, bazı bölgelerde ise yılan ya da ejderha şeklinde tasvir edilir. Ancak, genel olarak yılgayak, insanların hayatını koruyan ve kötü ruhlardan koruyan bir varlık olarak düşünülür.
Türklerin inançları arasında yer alan yılgayak, çok önemli bir yere sahiptir. Özellikle, yeni yılın başlangıcını temsil ettiği için bu dönemde çeşitli ritüeller ve törenler düzenlenir. Bu dönemde yılgayak, insanların hayatına yeniden doğuş ve bereket getireceği düşünülür.
Yılgayak, Türkler ve Altay halkının kültürel birikiminin yanı sıra, doğanın gücünü ve insanların hayatını korumasını simgeler. Onun varlığı, insanların umudunu yeşertir ve geleceğe olan inancını güçlendirir. Bu nedenle, yılgayakın kültür ve inançlar arasında önemli bir yere sahip olması kaçınılmazdır. Günümüzde, Türk toplumunun hala yılgayaka ve diğer kültürel geleneklere önem vermesi, bu inançların ne kadar köklü ve güçlü olduğunu göstermektedir.
Evrenin Uyuduğu Bille: Mistik Bir Zaman Dilimi
“Evrenin Uyuduğu Bille” veya diğer adıyla “Âlemin Yattığı Vakit”, Azerbaycan halk inancında önemli bir yer tutar. Bu mistik zaman dilimi, kışın sonu ve yazın başlangıcını işaret eder. Azeri kültüründe, âlemin yatma vakti genellikle yılın son çarşambasına denk gelir veya Nevruz Bayramı’na açılacak gecenin gündüze dönüştüğü anda gerçekleşir. Bu zamanda, ırmaklar, dereler ve çaylar bir anlığına durur, sonra tekrar akmaya başlarlar. Bu fenomen, doğanın yeniden canlanması ve döngünün devamıyla ilgili derin mistik inançları yansıtır.
Evrenin Uyuduğu Bille” veya diğer adıyla “Âlemin Yattığı Vakit”, Azerbaycan halk inancında önemli bir yer tutar. Bu mistik zaman dilimi, insanların hayatlarına ve Azerbaycan kültürüne büyük etkileri olan bir dönemdir. Azerbaycan kültüründe, bu döneme “âlemin yatma vakti” denilmesinin sebebi, doğanın güçlü bir şekilde yenilenmesine ve düzenlenmesine izin veren bir uykudan bahsedilmesidir. Kışın sonu ve yazın başlangıcını işaret eden bu zaman dilimi, Azerbaycan halkının doğa ve kozmosla olan bağlantısını vurgular.
Bille, Türk mitolojisindeki evrenin tanrısıdır. Azerbaycan halkı, bille’nin dünya uyuması esnasında dinlediği masallarda ve efsanelerde büyük bir önem verir. Bu zaman diliminde, masallar ve efsaneler daha gerçek yaşamlarına uyarlanır ve yeniden canlanır. Ayrıca, bu zamana denk gelen günlerin ve gecelerin belirli bir ritüele bağlanmasına da inanılır.
Azerbaycan halkı için âlemin yattığı vakit, yeni bir kültürel ve sosyal dönemin başlangıcıdır. Nevruz Bayramı, bahar aylarında kutlanan önemli bir festivale dönüşür ve baharın başlangıcı olarak kabul edilir. Bu zaman diliminde, insanlar hayatlarındaki değişikliklere ve yeni başlangıçlara daha fazla cesaret ederler.
Doğaya verilen önem, Azerbaycan halkının yaşam tarzına da yansır. Bu zaman diliminde, tohumlar ekilir ve hasat mevsimi hazırlıkları yapılır. Ayrıca, evler ve bahçeler yeniden düzenlenir ve yenilenir.
Azerbaycan halkı için âlemin yattığı vakit, doğanın yeniden canlanması ve döngünün devamıyla ilgili derin mistik inançları yansıtır. Bu zaman diliminde, doğanın iyileşmesine izin verilir ve insanlar için yeni bir başlangıç sunulur. Bu, Azerbaycan kültürünün köklerine ve doğa ile olan ilişkisine vurgu yapar. Böylece, Âlemin Yattığı Vakit, sadece bir zaman dilimi değil, Azerbaycan halkının inançlarına ve kültürüne de çok büyük bir anlam yükler.
Isıyah: Doğanın Yenilenmesi ve Gücünün Artması
“Isıyah”, Türk ve Altay kültüründe doğanın yenilenmesini ve gücünün artmasını simgeleyen önemli bir bayramdır. Yakutlar arasında çok eski zamanlardan beri kutlanan bu bayram, Ulu Gök Tanrısı’nın şerefine yapılır.
Yeryüzü yeşilliğe büründüğünde, insanlar ağaç altında toplanıp kurbanlar keserler. Daha sonra, kımız içilir ve meydanda yakılan odunun üzerinden atlanır. “Isıyah”, yer ruhlarını memnun etmek ve Ulu Ana’dan merhamet dilemek gibi çeşitli amaçlar taşır. Yakutlara göre, bu bayram, ilk ata olan “Elley” ile ilişkilidir ve onun kendi yurdunda kutlanmıştır.
Etimolojik Köken ve Anlam
“Yılgayak”, Türk ve Altay kültüründe önemli bir yer tutan bir kavramdır ve etimolojik olarak “yıl” kökünden gelir. Yılın geçişi veya kayması anlamını taşır. Bu kelime, yıl ve kaymak sözcüklerinin birleşiminden türetilmiştir ve yeni yılın başlangıcını ifade eder.
Yılgayak ve diğer kültürel inançlar arasındaki derin bağlar, Türk ve Altay halklarının yaşamlarını yönlendiren ve onların kimliklerini güçlendiren önemli unsurlardır. Bu gelenekler, geçmişten günümüze aktarılarak canlılığını korumaktadır ve kültürel mirasımızın önemli bir parçasını oluşturur.