
Kafkasya’nın incisi Azerbaycan, sadece coğrafi konumuyla değil, aynı zamanda zengin kültürel mirasıyla da dikkat çekiyor. Bu mirasın en derin katmanlarından biri ise şüphesiz ki Azerbaycan mitolojisi. Bu mitoloji, binlerce yıllık Türkistan bozkırlarından Kafkasya’nın sarp dağlarına taşınmış, yerel inançlarla harmanlanmış, ancak temelinde kadim Türk mitolojisi öğelerini güçlü bir şekilde barındıran canlı bir efsaneler dünyasıdır.
Azerbaycan’ın mitolojik evreni, sadece gökyüzündeki tanrılardan veya yer altı yaratıklarından ibaret değildir; aynı zamanda doğayla, atalarla, mevsimsel döngülerle ve insanın evrendeki yeriyle ilgili derin felsefeleri de içinde barındırır. Bu makalede, Azerbaycan mitolojisinin bu zengin katmanlarını keşfedecek, temel inançlarını, sembollerini ve etkileyici varlıklarını inceleyeceğiz.
Azerbaycan Mitolojisinin Kökenleri ve Türk Mitolojisiyle Bağlantıları
Azerbaycan mitolojisinin kökenlerine baktığımızda, karşımıza net bir şekilde ortak bir ata çıkar: Türk mitolojisi. Azerbaycan Türkleri, tarihsel olarak Türk boylarının, özellikle de Oğuzların bir parçasıdır. Bu ortak köken; dil, kültür ve elbette inanç sistemleri açısından derin bir birliktelik oluşturur. Orta Asya’dan göç eden Türk boyları, yanlarında sadece eşyalarını değil, aynı zamanda dünyaya bakış açılarını, tanrılarını, ruhlarını ve efsanelerini de getirmişlerdir.
Kafkasya coğrafyası, bu mitolojik yapıya kendi özgün renklerini katmıştır. Bölgenin kendine has doğası, farklı kültürlerle etkileşim (İran, Kafkas halkları, Slavlar), Kafkasya efsanelerinin bazı motiflerinin Azerbaycan mitolojisine sızmasına neden olmuştur. Ancak ana yapı, temel tanrılar, kozmoloji ve kahramanlık anlatıları özünde Türk kalmıştır. Dede Korkut Hikayeleri gibi destanlar, bu ortak Türk-Oğuz mirasının hem Anadolu hem de Azerbaycan sahasındaki canlı örnekleridir ve mitolojik unsurları bolca barındırır. Bu nedenle Azerbaycan mitolojisi, Türk mitolojisinin Kafkasya’daki en belirgin ve iyi korunmuş kollarından biri olarak kabul edilir.
Evrenin Oluşumu ve Kozmik Dengeler: Gök Tanrı ve Humay İnancı

Türk mitolojisinin ve dolayısıyla Azerbaycan mitolojisinin en tepesindeki varlık, ulu ve yüce Gök Tanrı‘dır. Gökyüzünün sonsuzluğunu, kudreti ve değişmezliği simgeleyen Gök Tanrı (ya da Tengri), evrenin yaratıcısı ve düzenleyicisidir. O, her şeyin üstündedir ve insanların kaderini belirleyebilir. Ancak Gök Tanrı, genellikle doğrudan insanların işlerine karışan bir figürden ziyade, evrenin dengesini sağlayan yüce bir varlıktır.
Gök Tanrı’nın yanı sıra, evrenin dişil prensibini temsil eden önemli bir figür de Humay (bazı Türk boylarında Umay) Ana’dır. Humay, genellikle yeryüzü, doğurganlık, ana rahmi ve çocukların koruyucusu olarak görülür. Kuş şekline girebildiğine inanılır ve çocukları kötülüklerden korur. Bir eve Humay’ın gölgesinin düşmesi, o eve bereket ve mutluluk getireceğine işarettir. Gök Tanrı göğü, Humay ise yeri ve yaşamı temsil ederek, evrenin kozmik dengesini sağlayan iki temel kutbu oluşturur. Bu inanç sistemi, gök ve yer arasındaki bağlantıyı, insanın doğayla ve yaratıcı güçlerle olan ilişkisini vurgular.
Ata Kültü ve Soy Bağları: Yedi Kuşak Bilinci
Türk kültüründe, geçmişle olan bağ çok kuvvetlidir. Bu bağın en önemli göstergelerinden biri, ata kültüdür. Atalar, sadece ölmüş bireyler olarak değil, aynı zamanda ailenin ve milletin ruhsal devamlılığının birer parçası olarak görülür. Onlara saygı duymak, anılarını yaşatmak ve geleneklerini sürdürmek, yaşayanların en önemli görevlerinden biridir. Ataların ruhlarının, yaşayanları koruduğuna, onlara yol gösterdiğine ve bazen de uyardığına inanılır.
Azerbaycan mitolojisinde ata kültü, özellikle yedi kuşak bilinciyle pekiştirilmiştir. Yedi kuşak öncesini bilmek, sadece soyağacını ezberlemek anlamına gelmez; aynı zamanda o kuşakların yaşadıklarını, değerlerini, kahramanlıklarını ve trajedilerini bilmek, onlardan ders çıkarmak ve bu mirasın sorumluluğunu taşımak demektir. Bu “yedi kuşak” bilinci, bir bireyin sadece kendi hayatından ibaret olmadığını, kökleriyle derin bir bağa sahip olduğunu ve geleceğe karşı sorumlulukları olduğunu hatırlatır. Ataların mezarları kutsal kabul edilir, onlara adaklar adanır ve önemli kararlar alınmadan önce ataların ruhlarına danışılır. Bu, toplumun birlik ve devamlılığını sağlayan güçlü bir kültürel bağdır.
Doğa ve Hayvan Simgeleri: Hüma, Simurg ve Kurt Motifleri

Doğa, Azerbaycan mitolojisinde sadece yaşam alanı değil, aynı zamanda kutsal güçlerin bulunduğu, birçok efsanevi varlığın yaşadığı ve önemli sembollerin kaynağı olan bir alandır. Dağlar, sular, ağaçlar ve hayvanlar, mitolojik anlatılarda derin anlamlar taşır.
En bilinen hayvan simgelerinden ikisi, kuşlarla ilgilidir: Hüma kuşu ve Simurg. Hüma kuşu, mutluluk, kutluluk ve devlet kuşu olarak bilinir. Efsaneye göre, bir kişinin başına Hüma’nın gölgesi düşerse, o kişi hükümdar olur veya büyük bir saadete erişir. Bu, ilahi lütuf ve şansın sembolüdür. Simurg ise, daha çok Fars mitolojisiyle özdeşleşse de, Kafkasya ve Türkistan coğrafyasındaki etkileşimlerle Azerbaycan mitolojisine de girmiş, genellikle Bilgelik Ağacı’nda yaşayan, bilginin sembolü ve bazen de kahramanlara yardım eden efsanevi bir kuş olarak tasvir edilmiştir. Hüma ve Simurg, göksel bağları, bilgeliği ve iyi talihi temsil eder.
Bir diğer güçlü hayvan simgesi ise Kurt‘tur. Türk mitolojisinin kadim sembollerinden olan Kurt, bozkırın özgürlüğünü, savaşçılığı, liderliği ve direnişi simgeler. Ergenekon destanındaki dişi kurt Asena motifi, Türklerin yok oluştan kurtulup yeniden çoğalmasını anlatarak Kurt’u soyun devamlılığının ve yeniden doğuşun sembolü haline getirmiştir. Azerbaycan mitolojisinde de Kurt, gücün ve bağımsızlığın önemli bir sembolüdür.
Mitolojik Varlıklar: Tepegöz, Qulyabani ve Meşe Adam Efsaneleri

Azerbaycan mitoloji evreni, sadece yüce tanrılardan ibaret değil, aynı zamanda dünyayı ve doğayı paylaşan çeşitli mitolojik varlıklarla doludur. Bu varlıklar, insanın doğa karşısındaki korkularını, merakını ve hayallerini yansıtır.
Bu varlıkların en ünlülerinden biri, Dede Korkut Hikayeleri’nde de karşımıza çıkan tek gözlü dev Tepegöz‘dür. Tepegöz, genellikle vahşi, yamyam ve insanlara zarar veren bir figür olarak tasvir edilir. O, doğanın kontrol edilemeyen, yıkıcı gücünü ve kahramanların üstesinden gelmesi gereken zorlukları simgeler. Tepegöz ile mücadele, akıl ve cesaretin ilkel güce karşı zaferini temsil eder.
Ormanlık alanlarda veya ıssız yerlerde yaşadığına inanılan bir diğer korkutucu varlık ise Qulyabani‘dir. Qulyabani, genellikle ürkütücü sesler çıkaran, yalnız yolcuları korkutan veya yoldan çıkaran bir cin ya da şeytan figürüdür. Gece vakti ortaya çıktığına inanılır ve genellikle kaçınılması gereken tehlikeli bir varlıktır. O, bilinmeyenin ve ıssız yerlerin taşıdığı potansiyel tehlikenin sembolüdür diyebiliriz.
Doğanın bir başka ruhu olarak karşımıza çıkan figür ise Meşe Adam‘dır (veya Orman Adamı). Meşe ağacı, Türk mitolojisinde kutsal kabul edilen, evren ağacıyla ilişkilendirilen önemli bir semboldür. Meşe Adam, bu kutsal ağaçların ve ormanların koruyucusu veya ruhu olarak görülebilir. Bazen iyi huylu ve ormana saygı duyanlara yardım eden, bazense ormana zarar verenlere musallat olan bir figür olarak anlatılır. Meşe Adam, insanın doğayla kurması gereken dengeli ilişkiyi ve ağaçların kutsallığını hatırlatır.
Takvim Mitleri ve Mevsimsel Ritüeller: Nevruz ve Kosa-Kosa Gelenekleri

Azerbaycan mitolojisi, sadece yaratılış ve kahramanlık efsanelerinden oluşmaz; aynı zamanda takvimle, mevsimlerin döngüsüyle ve tarımsal faaliyetlerle ilgili birçok ritüel ve inancı da barındırır. Bu ritüeller, doğanın uyanışını, bolluğu ve bereketi kutlar.
Bu takvim mitlerinin ve ritüellerin en önemlisi, Nevruz ritüelidir. Nevruz, 21 Mart’a denk gelen bahar ekinoksu ile kutlanan, binlerce yıllık geçmişe sahip bir yeni yıl ve bahar bayramıdır. Nevruz, doğanın yeniden doğuşunu, kışın bitişini ve yaşamın tazelenmesini simgeler. Ateşin üzerinden atlama (kötü ruhlardan arınma), yumurta boyama, semeni (buğday çimlendirme) yapma, bayram sofraları kurma gibi birçok geleneksel Nevruz ritüeli bulunur.
Nevruz öncesinde yapılan “çerşenbe ahşamları” (hafta sonu akşamları) ve özellikle “Son Çerşenbe” (son çarşamba) kutlamaları, elementlerin (su, ateş, rüzgar, toprak) arındırıcı gücüne olan inancı yansıtır. Nevruz, sadece bir bayram değil, aynı zamanda eski Türk mitolojisindeki yeniden doğuş ve bereket inançlarının günümüze ulaşmış canlı bir örneğidir.
Nevruz’a hazırlık niteliğinde olan bir diğer ilginç gelenek ise Kosa-Kosa oyunudur. Kışın sonlarını temsil eden Kosa karakteri, köyleri gezerek hediyeler toplar ve baharın gelişini müjdeler. Bu oyunlar, kışın zorluklarının geride kalması ve baharın getireceği umut ve bollukla ilgili beklentileri eğlenceli bir şekilde ifade eder.
Azerbaycan Mitolojisinden Bazı Önemli Unsurlar
Aşağıdaki tablo, Azerbaycan mitolojisinde değindiğimiz bazı temel unsurları ve anlamlarını özetlemektedir:
Varlık/Kavram | Açıklama | Önem/Sembolizm |
---|---|---|
Gök Tanrı (Tengri) | Evrenin yaratıcısı, yüce ve ulu gök tanrısı. | Kudret, düzen, gökyüzü, evrenin hakimi. |
Humay Ana | Yeryüzü, doğurganlık, çocuklar ve lohusaların koruyucu ana tanrıçası. | Yaşam, bereket, ana sevgisi, koruyuculuk. |
Ata Kültü | Ataların ruhlarına duyulan saygı ve onlardan yardım bekleme inancı. | Köklülük, devamlılık, toplumsal bağ, geçmişle gelecek köprüsü. |
Yedi Kuşak Bilinci | Yedi nesil derinliğinde soy geçmişini bilmenin önemi. | Kimlik, sorumluluk, mirasın korunması, toplumsal hafıza. |
Hüma Kuşu / Simurg | Efsanevi mutluluk ve bilgelik kuşu. | Tali, devlet, bilgelik, ölümsüzlük (Simurg). |
Kurt | Türk boylarının atası ve sembolü olan güçlü hayvan. | Özgürlük, savaşçılık, liderlik, soyun devamlılığı. |
Tepegöz | Tek gözlü, yamyam dev figürü (özellikle Dede Korkut’ta). | Vahşi doğa, kontrol edilemeyen güç, üstes gelinmesi gereken zorluk. |
Qulyabani | Issız yerlerde yaşayan, insanları korkutan veya yoldan çıkaran ruh. | Bilinmeyenin tehlikesi, orman/vahşi doğa ruhu. |
Meşe Adam | Kutsal meşe ağacının veya ormanın koruyucu/ruhani figürü. | Doğanın kutsallığı, ağaçların önemi, doğal denge. |
Nevruz Ritüeli | Bahar ekinoksu (21 Mart) kutlamaları ve ilgili gelenekler. | Yeniden doğuş, bereket, arınma, yeni yıl, doğanın uyanışı. |
Diğer dünyalar

Azerbaycan Türklerinin inancına göre çocuklara zarar veren Şeşa kuşu bilinmezlik dünyasından geliyor. Azerbaycan, Balkanlar ve Anadolu’da kullanılan “Kör Şeytan” ifadesi, şeytan kavramının Altay-Sayan mitolojisinde kör adı verilen yeraltı varlıkları şeklinde geliştiğini göstermektedir.
Azerbaycan inanışında “Ağaç Adam” imgesi, kötü kokulu ve kötü kökenli olması nedeniyle öteki dünyayla ilişkilendirilebilir. ” Dedikodu ” oyunundaki ” Tas ” nın çirkin ve zayıf imgesi onu gizli dünyayla ve kötülük alemiyle ilişkilendirir. Melikmemmed’in hikâyesinde , ahiret hayatına geçiş bir kuyudan geçmekte olup, bu kuyudaki siyah koç Malikmammad’ı karanlık âleme, beyaz koç ise aydınlık âleme götürmektedir. Kötü dünyayla ilişkilendirilen efsanevi atlar genellikle asimetriktir. Azerbaycan hikâyelerinde bu olguyu altı ayaklı, iki boynuzlu, tek gözlü atlar şeklinde görmek mümkündür. Köroğlu’nun Kiratı da asimetrik ve biçimsizdir.
Kelbecer’deki Lok Kalesi hakkında ilginç bir efsane vardır . Efsaneye göre Lök, gökten düşen kanatlı insanlar tarafından inşa edilmiştir. Loki’nin kendisi de görünüşünü değiştirebilen ve güçlü bir orduyu komuta eden efsanevi bir kahramandı. Masal kahramanı Ohaayy , su altında yaşar ve diğer dünyanın temsilcisidir. İçinde yaşadığı kalenin her tarafı insan kanından oluşan denizlerle çevriliydi. Kalenin avlusu hayvan postlarına bürünmüş insanlarla dolu.
Kale aslında bir ölüler krallığıdır; tabanı denizde, başı yedinci kattadır ve etrafı insan kafataslarından yapılmış duvarlarla çevrilidir. Azerbaycan inançlarında Hal Annesi ile Cin Annesi arasında bir ayrım yoktur; ikisi de yeraltı ve su dünyasıyla ilişkilendirilir.

Azerbaycan hikâyelerinde dev motifi boynuzlu olarak tasvir edilir. Boynuzları, büyük ve sarkık göğüsleri, tek gözlü olması ve tanrıçanın taşıdığı işaretler onun yeraltı dünyasıyla ve doğurganlık koruyucusuyla olan bağlantısını göstermektedir. Azerbaycan destanı “Çaça”, öteki dünyaya dair düşüncelerin taşıyıcısı olan kan motifini konu edinmektedir. Burada kanın diriltici rolü vurgulanıyor. Azerbaycan mitolojisinde bazı varlıklar iki dünya arasında aracılık yaparlar ve her ikisine de seyahat edebilirler. Atlar, yılanlar ve bazı kuşlar buna örnektir.
Kutsal kabul edilen dağların, yeryüzü ile gökyüzü arasında bir bağlantı olduğuna inanılıyordu. Bu mantıkla Dağ Tanrısı’nın Gök Tanrı’yla bağlantılı olduğu kabul edilmiş, hatta dağlar göğün kapıları olarak kabul edilmiştir. Başka bir inanışa göre ise, öteki dünyadaki ağacın her bir yaprağı, bu dünyadaki bir insana aittir. Bir yaprak yere düştüğünde, o yaprağın üzerindeki kişi ölür. Bir yaprak yere düştüğünde, o yaprağın ait olduğu halkın kulakları çınlar.
Azerbaycan masallarında devin öldürülmesiyle karanlık dünya aydınlığa kavuşur. Öteki dünyanın yöneticisinin kadın olması motifi masallarda “alt dudağı yeri, üst dudağı göğü süpüren” dev kadın motifiyle dile getirilir. Kahraman ise öbür dünyayla bağlantılıdır; ya öbür dünyada yaşayan birinin tükürüğünden doğar ya da oradan getirilen meyvelerden doğar.
Ölüm ve sonsuz yaşam

Azerbaycanlılar, hasat mevsiminin başlangıcında şafak vakti ve güneş doğmadan önce toplanan ilk elmanın “Ebedi Hayat” getirdiğine inanırlar. Halk arasında yaygın bir rivayete göre Büyük İskender , hayat suyunun Şirvan’da, Cennet’e benzeyen Gülistan-ı İrem’de bulunduğunu öğrenince oraya gitmiştir. Hastaların suyla iyileştirilmesi Azerbaycan masalında anlatılmaktadır. Asimetrik, tüysüz ve at benzeri bir bebek olarak dünyaya gelen çocuk, su aracılığıyla diriltilir.
Azerbaycan mitolojik inancına göre ölen kişinin yıldızı düşer. O kişi kayan yıldızın kendisine değil başkasına ait olduğunu düşünüp, “Yıldızım yerinde” veya “tu-tu-tu” diyebilir. Başka bir inanışa göre ise gökyüzünde her insanın uğurlu bir yıldızı vardır. Ona bakarsa ölecek. Ayrıca her insanın hayatının bir iple cennete bağlı olduğuna inanılır. Eğer o ip koparsa kişi ölür. İşte bu yüzden “İp kopsun” deyimi bir küfür olarak kullanılır. Azerbaycan masalında kötü ruhlu bir kızın parmağı kesilerek öldürülmesi anlatılır. Bunun sebebi ruhun parmakta olduğuna inanılmasıdır. Azerbaycan hikâyelerinde yenilmez kahramanların göğüslerinden başlayıp dizlerine kadar uzanan saçlar, onların hayat gücünü temsil eder.
Eski Türkler ölümü uçmak olarak görüyorlardı . Bu inanç, Azerbaycan’da bir kişinin ölümü üzerine söylenen “Ruhu bacadan aşağı uçtu” sözüyle yaşatılmaktadır. Burada ölen kişinin Allah’ın sevgili bir kulu olduğu ve Allah’ın onu kanatlarıyla yanına aldığı anlatılmaktadır. Antik mitolojik inanışlara göre ölüm, yenilenme ve güçlenmenin kaynağı olarak görülmüştür. Ölen kişinin yıkandığı tahtanın üzerinden geçen kadının bir çocuğu olacağına inanılır. Bu mitolojik inançla ilgilidir. Azerbaycan destanı “Gül Mahmud”da ölüler, üzerlerine şiirler okunarak diriltilir. Bu durum ” Manas ” destanındaki dua ile dirilen kahraman motifine benzemektedir .
İnançlarda çok ağlayan, mutsuz olan kimselerle karşılaşmak ölüm alameti olarak kabul edilir. Ayrıca mezarlığın önünden geçenlerin Kara tarafından çiğneneceğine inanılır. “Ozan” efsanesinde ölümsüzlerin yaşadığı topraklarda “ölüm” kelimesinin kullanılması yasaktı. Düşünürken ve konuşurken bu kelimeyi kullanmayanlara ölümsüzlük bahşedildi.
Savaşta çocuklarını kaybeden aileler, evlerine siyah yas bayrakları asardı. Azerbaycan’da ölen bir kişinin “toprağa emanet” olduğu söylenir. Bu nedenle arazi, değerli kabul edilen ölülerin emanet edildiği yer olarak değerlendirilmektedir. Ölümün en günahkâr insanı bile “arındırdığına” inanılırken, bazıları için “toprağın bile onları kabul edemeyeceği” söylenmektedir. Ölmekte olan bir kimsenin geç ayrılması, kişinin sevdiği kişiyi görmeden ölmek istememesi olarak anlaşılır.
Şamanın ölen kişinin ruhunu öbür dünyaya gönderme töreni Azerbaycan masallarında denize atılan sandık motifiyle yansıtılmaktadır. Kahramanın tabuta konulması geçici bir ölüm, suya atılması ise öbür dünyaya gidiş olarak anlaşılmaktadır. Böylece kahraman öbür dünyaya ulaşır. Sandığın açılması kahramanın ölümü ve dirilişi anlamına gelir.
Evrenin yaratılışı

Azerbaycan mitolojisinde ilk insanın kökeni, ondan diğer insanların ortaya çıkışı, büyük bir fırtınadan sonra Dünya’da yaşamın yeniden canlanması , beş kutsal elementin (ateş, metal, taş, toprak ve su) kutsallaştırılması, ağaçların da kutsal sayılan nesneler arasında yer alması gibi mitolojik metinler yer almaktadır. İlk insanın, Büyük Ana Kyubey Khatu’nun rahminde bulunan hayat ağacından çıktığına inanılır. Bütün bu temalar, doğa olaylarının, hayvanların ve gök cisimlerinin varlığının kısa masallar şeklinde sunulduğu mitlerin yapıları içinde yer alır ve böylece dünyanın animistik bir model yaratılır.
Azerbaycan mitolojisinde her şeyin başında ya Tanrı vardır ya büyük bir okyanus ya da hiçbir şey. Efsanelerden birinde, hayvanlar, böcekler, bitkiler, ağaçlar ve sonra ağaçlar aniden belirir. Bir diğerinde ise Tanrı önce uçsuz bucaksız bir okyanusta değerli taşlar yaratıyor, sonra bu taşlar cinler tarafından alınıp götürülüyor ve gökyüzü, yıldızlar ve Ay yaratılıyor. Azerbaycan kozmogoni mitleri tevhid inancına dayanmaktadır.
Eski bir Azerbaycan efsanesine göre, önce gök ve yer yaratılmış, sonra hayvanlar, bitkiler ve insanlar yaratılmıştır. İnsanların sayısı artıp, mekana sığmamaya başlayınca birbirleriyle kavga etmeye başladılar. Bundan sonra daha önce bitişik olan göklerle yer birbirinden ayrıldı. Önce göğün, sonra yerin yaratıldığına ve göğün yedi kattan oluştuğuna inanılır. Birinci kat topraktır, diğer katlarda ise melekler görevlerine göre yaşarlar. Yedinci katta Tanrı tahtında oturuyor ve dünyayı yönetiyor.
Azerbaycan mitolojik metinlerinde suyun yaratılıştaki rolü özellikle vurgulanmaktadır. İnanışa göre ilk zamanlar yeryüzünün tamamı sularla kaplıydı. Allah suyu çamura çevirir, sonra kurutur, sonra toprağa çevirir. Topraktan bitkiler fışkırır, insanlar çıkar. Hatay Şahı İsmail ” Mücevheri ben yaptım, dünyayı ben özgür tuttum ” sözleri de yaratılış dönemine, yeryüzünün ilk kez sularla örtüldüğü döneme işaret etmektedir.
Doğanın oluşumu

Gök cisimleriyle ilgili mitolojide, birbirleriyle konuşurlar, tartışırlar ve şeytanlarla ve devlerle savaşırlar . Gök cisimleri birbirlerine ve insanlara aşık olurken, bazı hikâyelerde insanlar gök cisimlerine aşık olur. Gök cisimleri daha önce yaşadıkları Dünya’yı terk edip göğe yükselirler ve egemenlik alanlarını paylaşırlar. Gökyüzünün bir zamanlar Dünya ile bir olduğuna dair mitler vardır.
Azerbaycan mitolojisinde Güneş’in kız, Ay’ın erkek olduğu düşüncesi vardır. Güneş ile Ay arasındaki ilişki kardeşler, 2 kardeş, anne oğul, sevgililer vb. şeklinde anlatılmaktadır. Bir efsaneye göre Ay, Güneş’i seviyor ve ona rahatsızlık veriyordu. Bir gün Ay, Güneş’i kovalarken, Güneş yerden çamur alıp Ay’ın yüzüne fırlattı. O günden sonra Ay’ın yüzünde hep bir leke kaldı. Başka bir efsaneye göre, seyahat edemeyen Ay ve Güneş, anneleri tarafından bir daha asla buluşamayacakları şekilde lanetlenmiştir.
Ulkar yıldızının oluşumuna dair bir efsane vardır. Rivayete göre babası, Ülker adında bir kızı ot karşılığında bir beyle evlendirmek ister. Ülker, göğe dua ederek kendisine ot getirmesini ister ve sonra göğe yükselir. “Kervan Avcısı” efsanesinde, gökyüzünde Ülker yıldızını gördüğünü sanan kervan muhafızı, bütün kervanın fırtınaya kapılmasına sebep olur. İşte o Sahte Büyük Yıldız’a “Karvanqıran” denir.
Güneşin Çocukları mitine göre, evrenin yaratıcısı ve yöneticisi olan Güneş’in yaramaz çocukları Kış, Sis ve Bulut, Güneş’in gönüllü oğlu Xuan’ı yakalayıp bir fırına koyarlar. Güneş geri dönünce, Kış yeryüzünden silinir, Sis kayalara, Bulut dağlara gönderilir. Bu mite göre insanlar, Tüylü Kız’ın torunları ve Güneş’in gönüllü torunlarıdır. Dağ, Kaya, Tepe, Ova, Nehir ve Deniz Güneş’in oğullarıdır.
Dağlar ve vadiler, komşuluk ilişkilerinin fiziksel çatışmalara dönüştüğü mitlerin kahramanları olur. Mesela, komşusuyla kavga eden bir dağ parçalanır, yahut “gebe” bir dağ, küçük bir dağ doğurur. Bu dağlara “Büyük Dağ” ve “Küçük Dağ” adı verilir. Bir halk efsanesine göre, Fatma adlı kadın, yedi renkli bir beze sarıp altına koyduktan sonra, rüzgârın etkisiyle bez yuvarlanıp gidince, Rüzgar Tanrısı Heydar’a öfkelenerek belinden yayını ve oklarını çıkarıp onu vurmak ister. Ancak Haydar kaçmayı başarır ve yünü yedinci kat göğün içine saklar. Böylece gökkuşağı oluşmuş olur.
Bir efsaneye göre, eskiden yıl aylara bölündüğünde her ay 32 gün, Gri Ay ise 14 gün olarak hesaplanıyormuş. Her ay Gri Ay’a bir gün verir ki, onu üzmesin. Gri alan henüz kısa olduğu için bazı aylar hala günler veriyor. Ancak Gri Ay, günlerini başka aylardan ödünç aldığı için hava şartları açısından günleri artık birbirine benzemiyor.
Büyük Tufan ve Türklerin Nuh’tan türemesi

Azerbaycan mitolojisinin önemli bir bölümünü Hz. Nuh , gemi ve Büyük Tufandan dünyayı kurtardığı yer olan Ağrıdağı oluşturur. İnanışa göre Hz. Nuh dağlara İlandag, Ağrıdağ ve Kerki isimlerini vermiştir. Tanrı’dan aldığı uyarı üzerine gemiyi inşa etmeye başladı ve Aç Savaşçı bu işte ona yardım etti. Gemi yedi zanaatkarın eseriydi. Fırtınanın başladığının işareti fırının yarıya kadar suyla dolmasıydı.
Azerbaycan tufan efsanesinde, muhtemelen kehanet yeteneğine sahip bir büyükanne, torununa tufan olacağını söyler. Büyükanne yüksek yerlere (dağlara) tırmanarak kurtulamayacağını anlayınca torunundan kendisini kurtarmasını ister. Büyükannesinin sözünü dinleyen çocuk işte böyle kurtulur. Sular çekilince Hz. Nuh etrafına bakındığında, gemiye binmeden kurtulan bu çocuğu görünce çok şaşırdı ve ona “Diri” (Canlı) adını verdi.
Azerbaycan mitolojisinin büyük bir kısmı kurtla ilgilidir. Kurt’un Güneş ve onun ışınları biçiminde tasvir edildiğine dair efsaneler vardır. Bu düşüncelerin kökeni ” Oğuzname ” adlı destanda yatmaktadır . ” Kurt Oğlu ” efsanesinde, dişi bir kurdun emzirdiği çocuk büyük bir güç kazanır ve halkının kurtarıcısı olur. “Nuh’un Gemisi” tufan efsanesinin konusunu kullanan “gri kurt” efsanesi, kurt toteminin kökenini açıklar. Efsaneye göre, tufan bittikten sonra Nuh’un hayatta kalan oğullarından Türkçe, bir koyun ve bir koç alarak adaya çıktı. Kısmen su altında kalmış bir alanda koyun sürülerini otlatıyor.
Türk burada 450 yıl kalıyor ve sürüsü muazzam şekilde çoğalıyor. Zamanla sığırların yiyecek kaynakları azalmaya başlar ve açlık tehlikesi ortaya çıkar. Bir gün bir kurt sürüye saldırır ve dağın yarıklarında kaybolup gider. Kurtun peşinden giden Türk, sürüleri için yiyecek bakımından zengin güzel vadiler keşfeder. Sonuç olarak “bozkurt” Türk halklarının sembolü ve totemi haline gelmiştir.
19. yüzyıl Azerbaycan tarihçisi Abbaskulu Ağa Bakihanov, ” Gülistani-İram ” adlı eserinde, Nuh’un oğlu Yafes’in en büyük oğlu ve varisi olan Türk adlı bir hükümdarın bulunduğunu kaydeder . Azerbaycan mitolojik metnine göre, Türklere kurtuluş yolunu boz bir kurt göstermiştir. Türk nesli büyüdükçe şöyle derlerdi: “Bozgurd kurtarıcımızdır. O yolu göstermeseydi ne ben olurdum, ne de siz… bu yüzden Bozgurd’a her zaman inanmalısınız.” Kurda hakaret edilmemesi ve kurt görüldüğünde dua edilmesiyle ilgili sözlerin bulunması, onun atalık vazifesine işarettir. ” Dede Korkut Kitabı ” destanında Kazan Han, soyunu bir erkek kurda bağlar.
Dünyanın ölümü ve dirilişi ve sonu

Azerbaycan inancına göre Nevruz bayramından önceki gece , dünya uyurken , akan suların durup tekrar akmasıyla gerçekleşir. Bu süre içerisinde canlı ve cansız bütün varlıklar uyur ve uyanır. Bu ölüm ve diriliş anlamına gelir. Evrenin uykuda geçirdiği zaman, yaratılıştan bu yana geçen tüm zamanı kapsar . Bu zaman, dünyanın yenilendiği yaratılışı temsil eder. Evrenin uykuya daldığı zaman dilimi içerisinde dünyanın başlangıcından geriye bir an kalmış olup, bu an doğanın ölüm ve diriliş döngüsü içerisinde sonsuz yaşamın sembolüdür. Bu kavram, tabiatın devamlılığına olan inançtan kaynaklanmakta olup, ölüm ve yeniden diriliş motifinde Türk Tengricilik inancının izleri görülmektedir.
Azerbaycan mitolojik metinlerine göre, dünyanın sonu geldiğinde tüm canlılar ölecek, geriye sadece yaşlı kadın ve kurt kalacaktır . Dünyanın sonuyla ilgili Azerbaycan mitlerinde yaşlı kadın imgesinin bulunması, bu temaların kozmogonik mitler arasında yer alması göz önüne alındığında, dünyanın yaratılışındaki “büyük beyaz ana” motifini anımsatmaktadır. Azerbaycan mitlerinde yer alan dünya felaketini konu alan “yaşlı kadın” motifi, dünyayı ölüm ve dirilişle ilişkilendirerek sembolize etmektedir. Bu gerçekler, “yaşlı kadın” motifinin kaynağının yaratılış anındaki İlahi Anne fikri olduğunu ve onun izlerini taşıdığını göstermektedir.

Azerbaycan mitolojisinde, yaşlı bir kadının yanında kıyamete kadar kalan bir kurttan bahseden söylenceler de vardır. Uzun ömrün sembolü olan “kurtla kıyamete kadar yaşamak” deyimi, kökenini kadim inançlara dayanan Türk mitolojisinden almaktadır. Kurt hakkında bir Azerbaycan efsanesi vardır:
Kıyamet günü sur’a üfürüldüğünde yeryüzündeki bütün canlılar ölecektir. Bütün dağlar yıkılacak. Ağaçlar kökünden sökülecek ve uçup gidecek. Korkunç bir rüzgar dünyayı altüst edecek. Canlı ve cansız tüm varlıklar yok olduğunda, gri kurt hayatta kalmak için mücadele edecektir. O korkunç rüzgarda önce saçları dökülecek, sonra derisi soyulacak, eti parça parça vücudundan kopacaktır. Acı çekecek, susacak… Ama sonuna kadar ayakta kalacak.
Azerbaycan mitolojik metni
Ruhlar

Azerbaycan’ın bazı bölgelerinde ataların ruhlarının anıldığı cuma günlerine İsim Günü adı verilmektedir . Burada kullanılan “Adna-Ayna” sözcüğünün ruhlar alemiyle bir bağlantısı vardır. Bu gün hakkında pek çok inanç ve görüş bulunmaktadır. Azerbaycan inancına göre, bu günde ölülerin ruhları evlerini ziyaret eder. Ölülerin ruhları ile dünya arasındaki bağlantıya ilişkin bir “ruh ölçümü” inancı vardır.
Eyyalar veya eyyalar, belirli doğal nesneleri koruyan veya temsil eden mitolojik varlıklar veya koruyuculardır. Azerbaycanlılara göre, koruyucu ruhlar olan Sahibler (iyəl ) görünmezdir ve sahip oldukları her şeyin içinde ikamet ederler. Su sahibi bunların en üstünüdür. Bu yüzden sabahleyin suya gittiklerinde suyun sahibine selam verirler. Kirli suyu temiz suya dökmek yasaktır. Azerbaycan dilindeki “bizden daha iyi” ifadesi şeytanlar tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
“Bizden daha iyileri” yeryüzünün her karışında, hatta ayaklarımızın altında bile mevcuttur. “Bizden daha iyiler” Onlar, Sahipler (iyyar ) gibi görünmezler , fakat hiçbir şeyin sahibi, yani koruyucu ruhları değillerdir. “Bizden daha iyi olanların” ağaç altlarında, karanlık yerlerde, su kenarlarında, doğal alanlarda yaşamaları, onların kötü güçlerin elinde olduklarının göstergesidir. Azerbaycan’da, 15 yaşına kadar erkek çocuğunun kötü ruhlardan korunması için kız kıyafeti giydirilmesi geleneği vardır.
İnanışa göre kara kuş , evin girişinde duran ancak gözle görülmeyen olumlu bir karakterdir. Bir eve girildiğinde karatavuğa selam verilmelidir. Bir başka inanışa göre ise evin girişinin kendine ait bir sahibi vardır ve bu kişiye “eşik şeytanı” denir. Hava kararmaya başlayınca evinizin girişinde oturmamalı veya ellerinizi kucağınıza alıp ayakta durmamalısınız. Ev cinleri olarak adlandırılanlar ev ışıklarının söndürülmesini istemezler. Eve girerken onlara selam verilmeli ki, kaçıp evin bereketini de götürmesinler ve ev harabeye dönmesin.
Cinler her yerde var olabilen kötü ruhlardır. Onlar ateşten yaratılmışlardır ve içlerinde Müslümanlar da vardır, kâfirler de. Yılanlar, hava karardıktan sonra su içmeye veya ağaç altında oturmaya giden insanlara saldırıyor. Cin çarpmış bir insanın vücudu maviye döner ve bir süre sonra ölür. Güneş’in iyileşmesi için dua ediyorlar. Vurulan kişi Müslüman ise cin onu affeder.
Ardov veya ardoy Azerbaycan inançlarında suyun ruhunu temsil eder. İnsanlara hiçbir zararı yoktur. Ölüler gömüldükten sonra, hayaletlerin mezara yaklaşmasını önlemek için 3 gün boyunca mezarın üzerinde mumlar yakılır. Azerbaycan’ın batı bölgelerindeki gulyabanilere atfedilen özelliklerin ardovaya da atfedilmesi mümkündür. Ayrıca Azerbaycan dilindeki “Suya söyle, işitsin, su yardımına gelsin”, “Yalan söylersen, suyun suyu sana çarpsın” gibi ifadeler de mitolojik anlamını korumuştur.
Sonuç
Azerbaycan mitolojisi, binlerce yıllık birikimin, göçlerin, etkileşimlerin ve kültürel sürekliliğin bir ürünüdür. Temelini oluşturan Türk mitolojisi öğeleri, Kafkasya’nın özgün yapısıyla birleşerek eşsiz bir efsaneler ve inançlar dünyası yaratmıştır. Gök Tanrı‘dan Humay Ana’ya, ata kültünden yedi kuşak bilincine, mistik kuşlardan Kurt motifine, korkutucu Tepegöz‘den ormanın ruhu Meşe Adam‘a ve baharın müjdecisi Nevruz ritüeline kadar birçok unsur, bu zenginliğin parçalarıdır.
Bu Kafkasya efsaneleri ve inançlar, sadece eski zamanların hikayeleri değildir; aynı zamanda günümüzde de Azerbaycan halkının kültürel kimliğinin, geleneklerinin ve dünyaya bakış açısının önemli bir parçasını oluşturmaya devam etmektedir. Onlar, atalarımızın doğayla, evrenle ve birbirleriyle kurduğu derin bağların yaşayan tanıklarıdır. Azerbaycan mitolojisini anlamak, sadece bir ülkenin inançlarını değil, aynı zamanda büyük bir kültürel mirasın derinliklerini keşfetmek demektir.