
Bozkır… Binlerce yıl boyunca sayısız göçebe halka ev sahipliği yapmış, uçsuz bucaksız ve gizemli bir coğrafya. Bu topraklarda iz bırakmış en dikkat çekici topluluklardan biri de İskitler. MÖ 8. yüzyıldan başlayarak Karadeniz’in kuzeyinden Orta Asya’ya kadar geniş bir alana yayılan İskitler, savaşçı kimlikleri, zengin sanatları ve kendilerine özgü yaşam tarzlarıyla tanınır.
Ancak onların dünyası sadece savaş ve sanattan ibaret değildi; derin ve katmanlı bir dini inanç sistemine sahiptiler. Ne yazık ki, bu inançlar hakkında doğrudan kendi metinlerimiz yok. Bildiklerimizin çoğu, en başta Antik Yunan tarihçi Herodot’un Tarihler‘i olmak üzere, dış kaynaklardan geliyor. Bu bilgiler parçalı olsa da, İskitlerin evren algılarını, tanrılarını, ritüellerini ve ruhani uygulamalarını anlamak için bize eşsiz pencereler açıyor. Gelin, bozkırın bu gizemli halkının inanç dünyasına birlikte dalalım.
İskit Dininin Kökenleri ve Proto-Hint-İranî Bağlantıları

İskitlerin dini inançları, onların Proto-Hint-İranî dil grubuna ait olmaları ve bozkır göçebesi yaşam tarzları bağlamında incelenmelidir. Hint-İranî halkların ortak mirasında yer alan bazı temel dini kavramlar, İskit inançlarında da yankı bulur. Örneğin, kutsal ateşin önemi, gök baba ve yer ana figürleri, atların ritüellerdeki yeri gibi unsurlar, Vedic, Zerdüşti ve diğer Hint-İranî geleneklerle belli paralellikler gösterir.
Göçebe yaşamın getirdiği doğayla yakın ilişki ve gökyüzüne duyulan saygı, İskitlerin inanç sisteminin şekillenmesinde kritik rol oynamıştır. Geniş bozkırlarda yaşayan bir toplum için gök (Baba Gökyüzü) ve yer (Ana Toprak) doğal olarak en yüce varlıklar haline gelir. Ateş ise, hem fiziksel yaşamın kaynağı (ocak ateşi) hem de ruhani dünyanın sembolü (kutsal ateş) olarak merkezi bir konuma yerleşir. Bu kökler ve bozkır yaşamının pratikleri, İskit tanrılar panteonunu ve ritüellerini belirlemiştir. Ancak İskit dini, bu Hint-İranî temeller üzerine kendi benzersiz yorumlarını ve yerel etkileri de eklemiştir, tıpkı komşularıyla (Yunanlar, Persler) olan etkileşimlerin de izlerini taşıması gibi.
Tabiti’den Papaeus’a: İskit Tanrılarının Hiyerarşisi ve Görevleri

Herodot, İskitlerin yedi ana tanrıya tapındığını belirtir ve bunları Yunan tanrılarıyla karşılaştırarak tanımlar. Bu karşılaştırmalar birebir örtüşmese de, tanrıların muhtemel görev alanları hakkında fikir verir. İşte Herodot’un listelediği ve genellikle kabul gören İskit tanrıları (ve Herodot’un Yunan karşılıkları):
- Tabiti (Hestia): En önemli tanrıça olarak kabul edilir. Ev ocağının, yani kutsal ateşin tanrıçasıdır. İskit toplumunun kalbi olan ocağı temsil eder ve bu nedenle toplumsal düzenin ve birliğin koruyucusu olarak görülür. Ona karşı işlenen bir suç, tüm topluma karşı işlenmiş sayılır.
- Papaeus (Zeus): Gökyüzünün tanrısı, “Baba” figürü. Genellikle ana tanrı olarak kabul edilir. Evrenin yaratıcısı veya yönetici panteonun başı olabilir.
- Apia (Gaea): Yeryüzünün tanrıçası, “Ana” figürü. Papaeus ile birlikte kozmik ebeveynleri oluşturur. Doğurganlığı ve yeryüzünün bereketiyle ilişkilidir.
- Goetosyrus (Apollo): Herodot onu Apollo ile karşılaştırır. Güneş tanrısı veya ışık, bilicilikle ilgili bir tanrı olabilir.
- Argimpasa (Aphrodite Urania): Aşk, güzellik, doğurganlık ve belki de kaderle ilgili bir tanrıça. Özellikle Enaree rahipleriyle bağlantılı olduğu düşünülür.
- Thagimasadas (Poseidon): Herodot onu Poseidon ile karşılaştırır ve atların tanrısı olduğunu belirtir. Bozkır halkı için atlar hayati önem taşıdığından, bu tanrı da oldukça önemli olmalıdır.
- Ares: Bu tanrının İskitçe adı Herodot tarafından verilmez, ancak onun kendi Ares’lerine Yunan Ares’inden farklı bir şekilde taptıklarını anlatır. Savaş tanrısı Ares, İskitler için özellikle önemliydi ve diğer tanrılardan farklı olarak, onun için tapınaklar veya sunaklar yerine, kılıçlardan yapılmış özel sunaklar inşa edilirdi. Bu, savaşın ve askeri gücün İskit kültüründeki merkezi yerini gösterir.
Bu yedi tanrının yanı sıra, Herodot İskit krallarının Herakles’ten (muhtemelen yerel bir kahraman veya tanrı figürü) türediğine dair bir efsaneyi de aktarır.
İskit tanrılarının hiyerarşisini kesin olarak belirlemek zordur, ancak Tabiti’nin sosyal hayattaki merkezi rolü ve Papaeus-Apia ikilisinin kozmik önemi dikkat çekicidir. Ares’in ise savaşçı toplumdaki özel bir konumu olduğu açıktır.
İskit Panteonu (Herodot’a Göre)
İskit Tanrısı (Herodot’un Adlandırması/Karşılaştırması) | Antik Yunan Karşılığı (Herodot’a Göre) | Muhtemel Görev/Alan |
---|---|---|
Tabiti | Hestia | Ocak, Kutsal Ateş, Toplumsal Birlik |
Papaeus | Zeus | Gök Baba, Baş Tanrı |
Apia | Gaea | Yer Ana, Bereket |
Goetosyrus | Apollo | Güneş?, Işık?, Bilicilik? |
Argimpasa | Aphrodite Urania | Aşk, Güzellik, Doğurganlık? |
Thagimasadas | Poseidon | Atlar, Sular? |
Ares | Ares | Savaş |
Yılan Bacaklı Tanrıça ve Targitaus: İskit Mitolojisinde Yaratılış Efsaneleri

İskitlerin kökenlerine dair en bilinen efsane, yine Herodot tarafından aktarılır. Bu efsaneye göre, Yunan kahramanı Herakles (burada muhtemelen İskitlerin kendi kahraman figürlerinden biri kastediliyor olabilir), İskitya topraklarında iken, alt kısmı yılan olan gizemli bir “yılan bacaklı tanrıça” ile karşılaşır. Bazı yorumlara göre bu tanrıça, yerli bir toprak veya bereket tanrıçasıdır. Herakles ve yılan bacaklı tanrıçanın üç oğlu olur: Agathyrsus, Gelonus ve Targitaus.
Efsaneye göre, Herakles ülkeyi terk ederken, yayını çeken ve kuşağını bağlayan oğlunun ülkeye hükmedeceğini söyler. Oğlanlar büyüdüğünde, sadece en gençleri olan Targitaus bu zorlu görevi başarır. Diğer kardeşler sürülür ve Targitaus İskitlerin atası olur. Targitaus’un da üç oğlu olur: Lipoxais, Arpoxais ve Kolaxais. Rivayete göre gökten altın objeler (saban, boyunduruk, balta, kupa) düşer ve sadece Kolaxais’e dokunduğunda yanmazlar. Bu olay üzerine krallık Kolaxais’e geçer ve İskitlerin üç ana boyu bu üç kardeşten türemiştir.
Bu efsane, İskitlerin kendilerini toprağın ve gökyüzünün (Herakles’in göksel/kahraman kökeni ve yılan bacaklı tanrıçanın yerel/toprak kökeni) birleşiminden doğmuş yerli bir halk olarak görmeleri, aynı zamanda içlerindeki krallığın ilahi kökenli olduğunu düşünmeleri açısından önemlidir. Altın objeler, krallığın meşruiyetini ve belki de İskit toplumundaki sosyal katmanları (krallar, rahipler, savaşçılar) simgeler.
Şamanizm ve Enaree Rahipleri: Cinsiyet Akışkanlığı ve Ruhani Pratikler

Bozkır kültürleriyle sıkça ilişkilendirilen Şamanizm, İskitlerde de ruhani pratiklerin bir parçası olabilir. Şamanizm, ruhlarla iletişim kurma, vecd haline girme ve şifa gibi unsurları içerir. İskitlerin bazı ritüelleri ve özellikle dini uzmanları bu bağlamda değerlendirilebilir.
Herodot, İskitlerde “Enaree” (veya Anaires) adı verilen bir grup rahip veya kahinden bahseder. Bu kişiler, “dişil hastalığına” yakalanmış olarak tanımlanır ve bu durumun Tanrıça Argimpasa (Aphrodite) tarafından verildiği düşünülür. Enaree’ler, geleneksel erkek rollerini terk etmiş, kadın giysileri giyen, kadınlar gibi konuşan ve kahincilikle uğraşan kişilerdir. Sadece kuşların cıvıltısına göre değil, diğer sembollere göre de kehanette bulunurlardı. Özellikle misafirlerin kaderleri hakkında tahminlerde bulunmalarıyla tanınırlardı.
Enaree’lerin durumu, modern terminolojide “cinsiyet akışkanlığı” veya “üçüncü cinsiyet” kavramlarıyla ilişkilendirilir. Antik toplumlarda bazı dini rollerin, geleneksel cinsiyet normlarının dışında kalan bireyler tarafından üstlenilmesi yaygın bir durumdur. Enaree’ler, İskit dini yapısında önemli bir yere sahip ruhani uzmanlar olarak, belki de vecd hali veya özel bir ruhsal durum aracılığıyla tanrılarla iletişim kuruyorlardı. Onların varlığı, İskitlerin dini inançlarının ne kadar karmaşık ve “ortodoks” olmayan unsurları barındırabildiğini göstermesi açısından oldukça çarpıcıdır.
Kutsal Ateş ve Kurban Ritüelleri: Toplumsal Bağların Güçlendirilmesi

İskit dininin en belirgin unsurlarından biri kutsal ateşe ve ocağa verilen büyük önemdir. Tanrıça Tabiti tarafından temsil edilen ocak ateşi, sadece bir ısınma kaynağı değil, aynı zamanda ailenin ve tüm toplumun ruhani merkezidir. Kralların ocağı özellikle kutsaldır ve ona yemin etmek en güçlü bağlayıcılığa sahiptir.
Kurban ritüelleri, İskitlerde toplumsal bağları güçlendirmek ve tanrılarla iletişim kurmak için hayati öneme sahipti. En yaygın kurbanlar hayvanlardı ve özellikle atlar sıkça kurban edilirdi. Herodot, atların yanı sıra sığır ve koyunların da kurban edildiğini anlatır. Kurban edilen hayvanın boğularak veya başka yöntemlerle öldürüldüğü, etinin pişirilip bir kısmının tanrılara sunulduğu düşünülmektedir.
Savaş tanrısı Ares’e yapılan kurbanlar ise oldukça sıra dışıydı. Ares için, ağaç dallarından bir zemine toplanan çalıların üzerine eski bir kılıcın dikilmesiyle bir sunak oluşturulurdu. Her yıl bu sunakta koyun, sığır ve özellikle atlar kurban edilirdi. Herodot ayrıca, savaş esirlerinden her yüz kişiden birinin Ares’e insan kurban edildiğinden de bahseder. Bu, savaş tanrısının ne kadar korkulan ve saygı duyulan bir figür olduğunu ve İskitlerin savaşçı kültüründe ritüellerin ne kadar ileri gidebildiğini gösterir. Bu tür vahşi ritüeller, hem düşmanlara gözdağı vermek hem de toplumsal katılığı ve birliği sağlamak gibi işlevler de görmüş olabilir.
Herodot, İskitlerin dini uygulamalarından bahsederken şöyle yazar:
“Tapındıkları tanrıların sayıları azdır. Ancak özellikle hepsinden çok kurbanlar sundukları Tabiti’ye, yani Hestia’ya saygı gösterirler.”
(Herodot, Tarihler, IV. Kitap, 59 – Türkçe çeviriden alıntılanmıştır, tam karşılığı olmayabilir.)
Bu alıntı, Tabiti’nin İskit inanç sistemindeki merkezi yerini vurgular.
İskit Sanatında Tanrıların Temsili ve Arkeolojik Bulgular
İskitlerin inanç dünyasına dair en somut kanıtlar arkeolojik kazılardan ve özellikle kurgan (höyük mezar) buluntularından gelir. İskit sanatı genellikle “hayvan üslubu” olarak bilinir ve atlar, geyikler, panterler, yırtıcı kuşlar ve fantastik yaratıklar (grifonlar gibi) gibi hayvan figürlerini ön plana çıkarır. Bu hayvanların sadece dekoratif amaçlı olmadığı, aynı zamanda mitolojik veya ruhani anlamlar taşıdığı düşünülür. Örneğin, geyiklerin veya fantastik yaratıkların ruhani dünyaya geçişi veya tanrılarla bağlantıyı simgeleyebileceği yorumları yapılır.
Kurganlar, İskitlerin ölüm sonrası hayata dair inançlarını yansıtır. Zengin mezar hediyeleri (silahlar, at koşumları, altın ve gümüş kaplar, takılar) gömülen kişinin statüsünü ve öbür dünyada da bu statüyü sürdürme inancını gösterir. Bazı kurganlarda bulunan kazanlar, kurban ritüelleriyle veya şamanik uygulamalarla (kenevir yakılması gibi) ilişkili olabilir. Altın objeler üzerindeki sahneler, avcılık, savaş veya mitolojik anlatıları tasvir edebilir, ancak bu figürlerin spesifik tanrıları mı yoksa kahramanları mı temsil ettiği genellikle tartışmalıdır. Antropomorfik (insan şekilli) tanrı tasvirleri İskit sanatında nadirdir; eğer varsa genellikle Yunan veya Pers etkisinin görüldüğü objelerde veya yabancı kaynaklı tasvirlere sahip eşyalarda bulunur.
Arkeoloji, yazılı kaynakların sessiz kaldığı birçok noktada İskitlerin ruhani dünyasını anlamak için paha biçilmez ipuçları sunar. Kurban edilen atların iskeletleri, dini törenlerde kullanılan eşyalar ve mezar yapılarının kendisi, İskitlerin ölüm, yaşam ve evren hakkındaki düşüncelerini yansıtan aynalardır.

Sonuç
İskit mitolojisi ve dini inançları, bozkır yaşamının zorlukları, Hint-İranî köklerinin mirası ve komşu kültürlerle etkileşimlerinin karmaşık bir karışımını sunar. Herodot gibi dış kaynaklardan edinilen parçalı bilgilere rağmen, kutsal ateşin merkezi rolü, Papaeus ve Apia gibi göksel ve dünyevi yüce varlıklara duyulan saygı, savaş tanrısı Ares’e özgü sıra dışı kült ve Enaree’ler gibi dini uzmanların varlığı, İskitlerin zengin bir ruhani hayata sahip olduğunu göstermektedir. Yılan bacaklı tanrıça efsanesi gibi yaratılış anlatıları kimliklerini tanımlarken, arkeolojik bulgular ve hayvan üslubundaki sanatları inançlarının maddi dünyanın somut bir yansımasıdır.