Odyssey ya da Odesa (Ὀδύσσεια, Odusseia, Odesa, Odisseia) Homeros’un derlediği ünlü destanlarından biridir. Diğeri de İlyada’dır.
Modern Batı kültürünü oluşturan temellerden biridir ve İlyada destanından sonra günümüze ulaşan ikinci en eski Batı edebiyatı örneğidir. Bilim adamları MÖ 8. yüzyılın sonlarında, Anadolu’nun bir kıyı kenti olan İyonya’da oluşturulduğunu tahmin etmektedir.
Destan daha çok Yunan kahramanı Odysseus’u ve onun Truva’nın düşmesinden sonra evine yaptığı dönüş yolculuğunu konu edinmiştir. On sene süren Truva Savaşı’ndan sonra Odysseus’un evinin bulunduğu İthake’ye dönmesi bir on sene daha alır. Öldüğü varsayılan Odysseus’un yokluğunda, karısı Penelope ve oğlu Telemakhos, Penelope ile evlenmek isteyen bir grup azılı taliple baş etmek zorundadır.
Odysseia, Homer Yunancası diliyle okunmaya ve modern dillere tercüme edilmeye devam etmektedir. Birçok bilim insanı destanın sözlü gelenekle, okunmaktan çok dinlemek amacıyla oluştuğunu düşünmektedir. Sözlü anlatımdaki detaylar ve destanın yazı diline dönüştürülmesi bilim adamları tarafından sürdürülen ilham verici tartışmalardandır.
Odysseia; Aiol, İyon ve diğer Antik Yunan lehçelerinin bir karışımı olan Homeros lehçesinde (destan lehçesinde) bir antik Yunan vezni olan dactylic hexameter ile yazılmıştır ve 12110 dize içermektedir. Metnin dikkate değer özellikleri arasında doğrusal ilerlemeyen zaman dizimi, kadınlar ve köleler tarafından yapılan seçimlerin olayları etkilemesi, ayrıca dövüş sahneleri gösterilebilir.
Telegony, Odysseia’nın devamı niteliğindeki kayıp bir metindir. Genellikle yazarı olarak Spartalı Cinaethon’a atfedilir. Bir kaynakta Telegony’nin Kirene’li Eugammon tarafından Müzler’den çaldığı söylenmektedir.
Odyssey Destanı : Açıklama
Odysseia, on yıl süren Truva Savaşından (İlyada destanının konusu) on yıl sonra başlar ve Odysseus henüz savaştan evine dönmemiştir. Odysseus’un oğlu Telemakhos yirmi yaşındadır ve kayıp babasının evinde, İthaka adasında, annesi Penelope ve bütün bu zaman içinde konukseverliğinden faydalanarak onların varlıklarını tüketen, amaçlarının Penelope’i içlerinden biriyle evlendirmeye ikna etmek olan “Talipler” adı verilen 108 kişilik taşkın bir grupla birlikte yaşamaktadır.
Odysseus’un koruyucu tanrıçası Athena, düşmanı deniz tanrısı Poseidon’un Olympos dağındaki yokluğunu fırsat bilerek Odysseus’un kaderini kral tanrı Zeus’la görüşür. Sonra Mentor adında Taphos’lu bir kabile reisi kılığında Telemakhos’la görüşerek, onu babasından haber alması için teşvik eder.
Telemakhos ve Athena ozan Phemius’un gösterisi sırasında taliplerin yemeklerini gürültü ederek yediklerini gözlemler. Penelope ozan Phemius’un seçtiği Truva’dan dönüşle ilgili konuya karşı çıkar çünkü bu şiir ona kocasını hatırlatmaktadır; fakat Telemakhos annesinin itirazlarını çürütür.
Telemakhos, İthake sakinlerini toplantıya çağırıp taliplere karşı birlik olma çağrısı yapar fakat yardım bulamaz. O gece Athena, Mentor’un kılığında, Telemakhos’un seyahati için ona bir gemi ve kürekçiler bulur.
Ertesi sabah, Telemakhos ve Mentor kılığındaki Athena, gemileri ve tayfalarıyla birlikte Pylos’a doğru yola çıkarlar. Pylos’ta Truva savaşından dönen kahraman savaşçı Nestor yaşamaktadır ve AthenaTelemakhos’a ondan babası hakkında bilgi alabileceğini söyler.
Fakat Nestor da Telemakhos’a Odysseus’un kendileriyle gelmediğini, Truva’daki fikir ayrılıkları sebebiyle geri döndüğünü, yalnız Lakedaimon’daki Menelaus’un Truva’dan en son dönenler arasında olduğunu, Odysseus’un kaderini onun bilebileceğini söyler. Telemakhos’a at arabası verip onu oğlu Peisistratos’la birlikte oraya yollar.
Telemakhos, Lakedaimon’da Menelaus ve Helena’nın sarayına konuk olur. Menelaus’tan onun Truva’dan dönüş hikâyesini dinler. Menelaus Mısır üzerinden dönerken çok sıkıntı çektiğini, Pharos adasında tanrısal Proteus’u tutsak edip ancak o şekilde dönüş yolunu öğrenebildiğini anlatır.
Bu sırada Menelaus, Proteus’tan çok sevdiği arkadaşı Odysseus’un akıbetini de öğrenmiştir, Odysseus tanrısal Kalypso’nun tutsağı olarak bir adada yaşamaktadır. Telemakhos bu bilgileri öğrendikten sonra ayrıca Truva savaşında Argosluların lideri, Miken kralı Agamemnon’un dönüş yolunda karısı Clytemnestra ve sevgilisi Aegisthus tarafından öldürüldüğünü duyar.
Phaiak iline kaçış
Destanın ikinci kısmı Odysseus’un hikayesini anlatmasıdır. Odysseus, yedi yıldır Ogygia adasında Kalipso’nun tutsağı olarak yaşıyordur ve Kalypso’nun derin aşkına rağmen onun tüm tekliflerini geri çevirmiştir.
Athena’nin yakarışını duyan baba Zeus, Kalypso’yu Odysseus’u bırakmasına ikna etmesi için haberci Hermes’i yollar.
Odysseus, Kalypso’nun gösterdiği ağaçlardan kendine bir sal yapar. Poseidon Odysseus’un adadan kaçtığını öğrenir öğrenmez, yolladığı rüzgarlarla onun salını paramparça eder fakat İno isimli bir deniz perisi onu göğsüne bağlaması için bir yaşmak vermiştir, bu sayede Odysseus yüzerek Phaiaklar’ın iline çıkmayı başarır. Çıplak ve bitkindir, son gücüyle kendini korunaklı bir yere atar ve bir yığın yaprak arasında uykuya dalar.
Ertesi sabah Odysseus kızların sesine uyanır ve orada Phaiaklar’ın kralı Alkinoos’un kızı Nausicaa’yı görür. Nausikaa, gece rüyasında Athena’nin söylediği üzere çamaşır yıkamak için deniz kenarına inmiştir. Odysseus kızdan yardım ister. Nausikaa da onu yardım edebileceğini düşündüğü babası Alkinoos’un sarayına yollar.
Odysseus, adı sanı bilinmeden orada çok hoş karşılanır, şölenlerine katılır. Birkaç gün bu şekilde geçer, gençlerin spor oyunlarına katılır ve kör ozan Demedokos’un iki yerel destanını dinler. Biri Truva savaşında pek az bilinen bir olay hakkında “Achilles ve Odysseus’un Dövüşü”, diğeri ise Aren ve Afrodit’in aralarında yaşadığı aşk ile ilgilidir.
Sonunda, Odysseus Demedokos’tan Truva savaşında dönenleri ve kendisinin de başrollerini paylaştığı meşhur Truva atı olayını anlatmasını ister. Destanın sonunda Odysseus duygularına hakim olamaz ve gerçek kimliği açığa çıkar. Sonra Truva’dan dönüş hikâyesini anlatmaya başlar.
Odysseus’un maceraları
Truva dönüşünde Kikon’ların oturduğu İsmaros adasını korsanca yağmaladıktan sonra, o ve on iki gemisi fırtınaya yakalanıp rotadan çıkarlar. Uyuşuk Lotosyiyenler’i ziyaret ederler ve orada iki adamı onlardan aldığı meyveyi yiyerek sıla özlemini unutur, sonra Kyklopslar’ın adasından kendilerini mağaraya kapatan Polyphemus’u bir kazıkla kör edip zar zor kaçarlar.
Oradan da rüzgârların efendisi Aeolus’u ziyaret ederler, Aeolus onların arkasına evlerine dönebilmeleri için bütün rüzgârları yollar, yalnızca Batı rüzgârını dönüşlerini garantilemek için bir çanta içinde vermiştir, zor durumda açacaktır onu Odysseus. Fakat açgözlü tayfalar, İthake’ye neredeyse vardıkları sırada içinde mücevher olduğunu düşünüp çantayı açarlar ve gemi gerisin geri Aeolus’un adasına döner.
Aieoluss’tan boşuna tekrar yardım için yalvarmalarından sonra gemiye binerler ve yamyam Laistrygonlarla karşılaşırlar. Odysseus’un gemisi dışında diğerleri Laistrygonların saldırısıyla yok olur. Tekrar denize açılırlar ve cadı tanrıça Kirke’yi ziyaret ederler.
Kirke Odysseus’un adamlarının yarısını tatlı sözlerle kandırır ve onları domuza çevirir. Hermes Odysseus’a Kirke’nin sihirlerinden korunması için bir ilaç vermiştir ve onun dayanıklılığına şaşıran Kirke, Odysseus’un aşkına karşılık adamlarını tekrar insana çevirmeyi kabul eder.
Kirke onun ve adamlarının birçok bela atlattığını öğrenir ve eve dönüş öncesi dinlenmeleri için onları bir sene boyunca adasında şölenlerle konuk eder. Sonunda, Odysseus ve tayfası Kirke’nin talimatlarını dinleyerek Ölüler Ülkesi Hades’in evine, dünyanın batıdaki ucu okyanus kenarına, Thebaili Teiresias’ın tavsiyelerini duymak için yelken açarlar.
Odysseus Ölüler Ülkesi’nde ilk olarak tayfası Elphenor’u görür. Elphenor Kirke’nin konuğu iken sarhoş olduğu bir anda çatıdan düşüp ölmüştür fakat Odysseus ve diğer adamları Elphenor’un yokluğunu fark etmemişlerdir. Elphenor’un ruhu Odysseus’a cesedinin gömülmesini salık verir, o da yapacağına söz verir.
Sonra Odysseus kahin Teireias’un ruhunu eve dönüş tavsiyesini almak için çağırır. Odysseus kendi annesinin ruhuyla karşılaşır, annesi onun geri dönüşünü beklerken hüzünden ölmüştür. Odysseus ilk defa annesi sayesinde ev halkına dadanan aç gözlü Talipler’den haberdar olur.
Son olarak, Odysseus tarihte ünlü kahraman kadın ve erkeklerle karşılaşır. Kayda değer olarak Agememnon’dan onu kimin öldürdüğünü öğrenir ve Akhilleus ona ölüler diyarında acı ve kederi anlatır.
Kirke’nin adasına döndüklerinde, onlara yolculuğun kalan basamakları hakkında bilgi verilir. Yaklaşan gemileri batırmak için onlara büyüleyici şarkılar söyleyip kayalıklara yönlendiren Siren’lerin adasının kıyısından geçerler.
Şarkıları duymak ama kendini kaybetmemek için gemi direğine bağlatan Odysseus dışında, bütün tayfanın kulakları mum kaplanarak sağır edilmiştir. Gemileri altı kafalı canavar, Skylla ile Kharybadis anaforu arasından geçer, burada Odysseus altı adamını Skylla’ya kaptırmıştır; sonunda Güneş’in adasına varırlar.
Kirke ve Theisires’in kehanetlerine ve Odysseus’un tembihlemesine rağmen, kalan tayfası, Odysseus dua etmek için ormana açıldığı ve orada uyuyakaldığı bir sırada açlıktan ölmek yerine denizde boğulmayı seçerek Güneş’in koyunlarını avlayıp yerler.
Bu duruma öfkelenen Güneş Tanrısı, Zeus’a onları cezalandırması için ısrar eder, Zeus da yıldırımlar yollayarak gemilerini denizde paramparça eder.
Odysseus Kharybadis’in hemen üstünde bir incir ağacına tutunur, diğer adamlarının hepsi boğulmuştur. Odysseus ağaçta Kharybadis’in yok olmuş gemisinin parçalarını kusmasını bekler ve o şekilde, ellerini kürek gibi kullanarak dokuz gün boyunca denizde çalkalanıp durur, onuncu gün Tanrılar onu Ogygie adasına atmıştır.
Orada yedi sene boyunca Kalypso’nun sevgilisi olmaya zorlanacaktır, ta ki Athena’nin yakarışlarını duyan Zeus, haberci Hermes’i gönderip, Kalypso’nun onu salıvermesini isteyene kadar.
İthake’ye dönüş
Çok iyi denizci olan Phaiaklar, Odysseus’un hikâyesini ve serüvenlerini dinleyince onu evine yolcu etmekte hemfikir olurlar. Gece yarısı Odysseus uyurken onu İthake’de gizli bir limana bırakırlar. Odysseus başta yabancı bir adaya ulaştığını düşünse de Athena onu kendi topraklarında olduğuna ikna eder, o da bir zamanlar hizmetlisi olan domuz çobanı Eumaios’un kulübesine yollanır.
Athena Odysseus’u gariban bir dilenciye çevirmiştir, böylece Odysseus tanınmadan evinde ne olup bittiğini öğrenebilecektir. Orada ağırlandıktan ve yemek yedikten sonra Odysseus kimliği hakkında kurmaca bir hikâye anlatır. Krete’de doğmuştur, Truva savaşında bir grup Kreten’le birlikte savaşmıştır ve dönüşte yedi yılını Mısır topraklarında geçirmiştir, en sonunda da Thesprotia’da gemisi batmış ve İthake’ye oradan gelmiştir.
Bu sırada Taliplerin pususundan kurtulan Telemakhos, Sparta’dan eve doğru yelken açar. İthake sahilinden karaya çıkar ve domuz çobanı Eumaios’un evinin yolunu tutar.
Odysseus ve Telemakhos, baba ve oğul, burada karşılaşırlar, Odysseus kimliğini yalnızca oğluna açıklar ve birlikte taliplerin öldürülmesi konusunda anlaşırlar. Önce Telemakhos eve gider, sonra domuz çobanı Eumaios’la birlikte Odysseus da gelir fakat hâlâ dilenci olarak tanınmaktadır.
Konağa girdiklerinde köpeği Argos, onu tanır ama bitkinlikten yanına gelemez. Kendi evinde talipler, özellikle de ona çok kaba davranan elebaşları Antinoos tarafından oldukça aşağılanır. Daha sonra karısı Penelope ile buluşur, sözlerini tartmak maksadıyla bir keresinde Odysseus’u (kendisini) Krete’deyken konuk ettiğini söyler. Etraflıca soruşturulduktan sonra Thesprotia’da onun son durumu hakkında bir şeyler bildiğini ekler.
Bir zamanlar dadısı olan yaşlı Eurykleia, meşhur ayak yıkama sahnesinde Odysseus’u eskiden beri sahip olduğu bir yara izinden tanır. Odysseus Eurykleia’ı kimseye söylemeyeceğine dair yemin ettirir.
Taliplerin öldürülmesi
Athena’nin aklına sokmasıyla Penelope ertesi sabah taliplere bir yarışma önerir. Her kim Odysseus’un yayını gerer de oku on iki baltanın arasından geçirirse, Penelope ile evlenmeye hak kazanacaktır. Odysseus sonradan kendisi de yarışmaya katılır ve taliplerin bir sürü başarısız denemesinden sonra yayı gerer ve oku en güçlü taliplerden Antinoos’a fırlatır.
Ardından oğlu Telemakhos, çobanlar Eumaios, Philoteus ve Athena’nin yardımıyla bütün talipleri öldürür. Evlerindeki elli hizmetçi kadından da on ikisini Penelope’ye ihanet ettikleri ve taliplerle yattıkları için asar, dövüş sırasında taliplere yardım ettiği gerekçesiyle odaya kapattıkları keçiçobanı Melenthius’u da öldürürler.
Ve son olarak Odysseus kimliğini Penelope’ye açıklar.
Penelope baştan inanamaz ve kuşkulu olduğu için Odysseus’a yakın davranamaz, hatta bunu gören oğulları Telemakhos annesine şu sözlerle sitem eder:
“Ana, kötü ana, yüreği taştan ana!
Ne diye böyle uzak durursun babamdan,
Ne diye yanına oturup konuşmaz, sorular sormazsın ki?
Kim dayanır senden başka, hangi kadının yüreği
Baba toprağına dönen kocasından böyle uzak durmaya,
Sürüne dilene yirmi yıl sonra dönen kocasından?
Oldum olası taştan katıdır bilirim yüreğin senin.”
Daha sonra taliplerin öldürülmesi üzerine bir şölen verirler. Odysseus odasında yıkanmış ve Penelope’ye gerçek kimliğiyle ve yüzüyle görünmüştür fakat Penelope hâlâ onun gerçek Odysseus olduğundan kuşkulanmayı sürdürmektedir.
Bu sefer Odysseus Penelope’ye şu sözlerle çıkışır:
“Olympos’ta oturanlar en katı yüreği vermişler sana,
Tekmil kadınlar içinde, ey cinlerin çarptığı,
Kim dayanır senden başka, hangi kadının yüreği,
Baba toprağına dönen kocasından böyle uzak durmaya,
Sürüne dilene yirmi yıl sonra dönen kocasından?
Haydi, dadı, ser döşeğimi, gidip yatayım tek başıma,
Bu kadının göğsünde demir var, yürek değil.”
Penelope inanır gibi olur ama onu son bir kere daha test etmek ister ve şöyle der:
“Ne kendimi üstün tutar, ne seni hor görürüm,
Ey cinlerin çarptığı, şaşkınlığım da geçti artık,
İyi bilirim sen nasıldın ayrıldığın vakit
Uzun kürekli gemilerinle İthake’den.
Haydi ser bakalım yatak odamıza, Eurykleia,
Onun kendi elleriyle yaptığı sağlam döşeğini,
Yerleştir yerine sağlam sediri, şilteyi de koy üstüne,
Koy keçeleri, postları, menevişli çarşafları.”
Yatağının kaldırılmasına çok kızan Odysseus, şöyle karşılık verir:
“Altüst ettin kadın, bu sözlerinle yüreğimi!
Kimdir benim yatağımı yerinden oynatan?
Yapamaz tanrı yardımı olmadan bu işi hiç kimse,
Onu başka yere bir tanrı götürür; götürse götürse,
İnsan ne kadar genç ve güçlü olursa olsun
Gene de kolay değil oynatmak yerinden onu,
büyük bir sır bu, çok ustaca yapılmıştır o yatak,
çünkü ben yaptıydım onu tek başıma.
Sık yapraklı bir zeytin ağacı vardı avlunun ortasında,
Kocaman, gür; gövdesi bir direk gibi kalın.
Onun çevresinde yapmıştım ben yatak odamı,
Ördüm duvarlarını ağır taşlarla, örttüm çatısını,
İyice kenetlenen kapılar yaptım, sağlam kanatlı,
Sonra gür yapraklı dallarını kestim ağacın,
Gövdesini tunç bıçakla rendeledim köküne kadar,
Sonra güzelce bir çırpıda çekip düzelttim,
İçini oyup sedirini tamamladım yatağın,
Ve sonra burguyla deldim her yanını,
Süsledim altınla, gümüşle, fildişiyle,
Ve parlak kırmızı kayışlar gerdim üstüne sığır derisinden.
İşte şimdi açıklamış oldum sırrımı sana,
Ama bilmem ki, bu yatak hâlâ durur mu yerinde,
Yoksa zeytin ağacını kesip dibinden
Aldı onu başka yere mi götürdü biri?”
Böylece Penelope’in sınavından başarıyla geçer, yatağı da zaten bıraktığı gibi duruyordur.
Destanın buraya kadar olan bölümü modern ve antik akademisyenler tarafından orijinal metin olarak değerlendirilmekte ve devamının ise sonradan yapılan eklemeler olduğu konusunda görüşler vardır.
Ertesi gün o ve Telemakhos, Laertes’in bağ evine giderler. Laertes onun oğlu olduğuna çocukluğunda kendisine verdiği ağaçları sayınca inanır. Bu sırada bir kısım İthakeli onları takip eder, taliplerin öcünü alacaklardır.
Önderleri Odysseus’un İthake’nin iki jenerasyonunu öldürdüğüne dikkat çeker: Hem Truva’ya birlikte gittiği tayfasını hem de yakın zamanda talipleri. Athena gökten iner, iki tarafı uzlaştırır ve İthake’ye tekrar barış gelmiştir.
Odysseus karakteri
Odysseus ismi Yunancada “bela” anlamına gelmektedir, hem “başı beladan kurtulmayan” hem de “başkalarına bela getiren” anlamında kullanılır. Ünlü ayak yıkama sahnesinde dadısı Eurykleia’nın onu tanıdığı izi, zamanında bir yaban domuzu yapmıştır ve Odysseus da onu öldürmüştür.
Odysseus’un baskın özelliği metisidir; yani sivri zekâsı, kurnazlığıdır. Bu özelliği destanda daha çok kılık değiştirip karşısındakine aldatıcı sözler sarfettiğinde ortaya çıkar.
Örneğin Polyphemus’u kör etmeden önce ona adının “Kimse” olduğunu söyler ve adadan kaçmaya çalıştıkları sırada Polyphemus bağırır çağırır, diğer Kyklop’lardan yardım ister, kendine zarar verenin “Kimse” olduğunu söyleyince diğer Kyklop’lar ona şöyle der:
“Sana karşı Kimse zor kullanmazsa ve yalnızsan,
Büyük Zeus’tan çaresiz bir dert gelmiş olacak başına.
Ama baban Poseidon’a yalvar yakar sen gene.”
Böylece diğer Kyklop’lardan kaçmış olur.
Odysseus’un en büyük kusuru ise kibirli ve gururlu olmasıdır. Örnek olarak Kyklop’lardan kaçarken ve denize açılmışken kör ettiği Polyphemus’a isminin “Büyük Odysseus” olduğunu ve onu kimsenin alt edemeyeceğini söyler. Bunu duyan Polyphemus bir dağın yarısını ona fırlatır ve babası Poseidon’a onu şikâyet eder. Poseidon da Odysseus’un eve dönüşünü engellemek için ona açık denizde bin bir türlü bela hazırlar.
Odyssey Destanının Yapısı
Odysseia, bir Yunan vezni olan dactylic hexameter ile yazılmıştır, açık ve kapalı hecelerin belirli bir düzen kurması ile bu ölçü tanıdık olduğumuz aruz ölçüsüne benzemektedir.
Odysseia, in medias res ile açılır, bu deyiş Latince “bir şeylerin ortası” anlamında kullanılır ve aynı zamanda edebiyatta “hikâyeye bir durum veya karakterleri tanıtmakla başlamak yerine dramatik bir olayla başlamak” anlamında kullanılan artistik bir terimdir.
Bu teknikle anlatıcı geçmiş olayları flashback ve hikâye anlatma ile detaylandırabilir. Bu teknik daha sonra Virgil’le Aeneis’inde, Lurz Vaz de Camoes ile Oskusiadas’ta ve Alexander Pope’un Bukleye Tecavüz gibi eserlerde tekrar kullanılmıştır.
Destanın başında Telemakhos’un içinde bulunduğu durum anlatılır. Sonra sahne bir anda değişir ve Odysseus’un Kalypso’nun mağarasındaki hayatı anlatılır. Athena’nin yardımıyla Odysseus Phaiaklar’ın adasına ulaştığında başından geçen hikâyeyi onun ağzından dinleriz ve sonra Phaiaklar onu İthake’ye yolcu eder.
Odysseia şimdiye kadar basılmış bütün tercüme ve tıpkıbasımlarında 24 kitaba ayrılmıştır. Bu ayrım yalnızca gelenekle yapılıyor olabilir, orijinal metinde olmayabilir. Birçok akademisyen bu ayrımı 3. yüzyılda Büyük İskender’in editörlerinin başlattığını düşünüyor.
Klasik dönemde özellikle Telemakhos’a odaklanan ilk dört kitap için Telemachy, Odysseus’un Polyphemus’tan kaçışını anlattığı 9. kitaba Kyklop, Ölüler Diyarında geçen 11. kitap için de Nekuia, Odysseus’un Phaiaklar’a serüvenlerini anlattığı 9. ve 12. kitap arasında kalan bölümlere Apologoi: Odysseus’un Serüvenleri, Odysseus’un talipleri öldürdüğü 22. kitaba da Mnesterophoria denmiştir.
Sonradan eklendiği düşünülen bölümlere de Telegony adı verilmiştir.
Telegony bölümü, yani 24. kitap, destanın son 548 dizesi, daha sonra başka bir ozan tarafından eklenmiştir. Diğer kitaplarda geçen olaylar 24. kitaba gelmeden sonuca bağlanır, eğer gerçekten de böyle bir ekleme varsa, bu durumda ekleme yapan ozanın bütün metni değiştirmiş olabileceği göz ardı edilmemelidir. Destanın orijini, yazarı hakkında daha fazla bilgi almak için Homeros’la ilgili akademik çalışmalara bakabilirsiniz.
Odysseia’nın geçtiği coğrafya
Odysseus’un başından geçenleri anlattığı serüvenler dışındaki kitaplar şu anda İyon Adaları denilen Peloponnese’de geçer. Yalnız Odysseus’un kralı olduğu İthake, şimdiki İthake olmayabilir. Destanda adı geçen Phaiaklar’ın ili Scheria’nın yeri hakkında görüş ayrılıkları vardır.
Bazı akademisyenler Odesseia’da geçen bütün yeradlarının uydurma olabileceğini söyler.
Odysseia’yı tarihlendirme
Odysseia, Antik Yunan edebiyatının temel eserlerinden biridir.
2008 yılında, Rockefeller Üniversitesi’nden iki bilim insanı, Marcelo O. Magnasco ve Constantino Baikouzis, Odysseus’un Truva savaşından dönüşünü tarihlendirmek için metindeki bazı ipuçlarını ve astronomik verileri kullandılar.
İlk ipucu, Odysseus’un şafak vakti İthake’ye döndüğü zaman Venüs’ün çıplak gözle gözükmesi ve ikincisiyse taliplerin öldürüldüğü gece ortaya çıkan yeni aydır. O gece İthake üzerinde güneş tutulması vardır. XX. bölümün 350. dizesinde Theoklymenos Telemakhos’a et yerken gülen talipleri kastederek şöyle der:
“Nedir, zavallılar, nedir bu başınıza gelen?
Her yerinizi, diz kapaklarınıza dek, karanlıklar sarmış,
yanaklarınız yaş içinde, hüngür hüngür ağlarsınız,
kan fışkırır ağzınızdan güzelim duvarlara, direklere!
Görüntülerle dolu bakın, evin önü ve avlusu,
Yol almış giderler Erebos’un karanlığına doğru,
Gökyüzünde güneş söndü sönecek,
Kapkara bir sis kaplamada ortalığı.”
Bu kanıttaki problem, güneş tutulmasının talipler tarafından görülmediği, yalnızca Theoklymenus’un bir öngörüsü olduğudur, destanın o bölümünün dışında güneş tutulmasından bahsedilen başka bir yer yoktur.
Venüs’ün çıplak göze görünmesi, güneş tutulması gibi olayları kesiştiren Baikouzis ve Magnasco, Odysseus’un döndüğü geceyi MÖ 16 Nisan 1178 tarihi olarak konumlandırır. Böylece Truva’nın yok edilmesi on yıl önceye dayandığına göre de, bu olay MÖ 1188 yılında gerçekleşmelidir. Yapılan arkeolojik çalışmalar da bu tarihi güçlendirir.
Kaynak: Wikipedia